Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Yeni seçmen... Ve gençlerin tercihi...

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Öncelikle Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan'a "geçmiş olsun" ve "Allah, milletin, memleketin yüzüne baksın" diyorum. Daha önce de benzeri olmuştu. Sesi gitmişti ama miting meydanındaydı. Dün ne ise bugün de öyle. Ülke ve geleceği için kendini paralıyor, "ikinci tur senaryolarına" karşı sahaya asıldıkça asılıyor. "Eser siyaseti" üzerinden gidiyor. Gençlere, kadınlara, emeklilere, işçilere, iş insanlarına, esnafa, çiftçilere sesleniyor. Etnik ve mezhep temelli ayrıştırmaları reddediyor. Olduğu gibi görünmeyi sürdürüyor. Taktik falan yapmıyor. Belli tavsiyeleri dinliyor ama yüreğinin götürdüğü yere gitmeye öncelik veriyor. Milletin nabzını iyi tutuyor. Hem akla hem de duygulara aynı anda sesleniyor. Eksisi, artısı ile aldığı kararların sonucuna katlanıyor. Ama pes etmiyor. Etrafındakiler demoralize olsalar bile o, metanetini koruyor. Ve liderlik özelliklerini konuşturuyor. Er ya da geç, zaman onu haklı çıkarıyor!

***

Anlık sıcak gelişme vesilesiyle paylaştığımız durum tespitinin ardından, "genç seçmen" penceresini aralamaya çalışalım.
Her şeyden önce... Türkiye'mizde yıllara sari, bilimsel, siyaset sosyolojisi ile ilişkili, prestijli ve güvenilir gençlik araştırması olduğunu söylemek güç. Genellikle konjonktürel ve bir dönemin fotoğrafını çeken çalışmalar var. Bunların çoğunluğu da mutluluk ve faydacılık ölçümü üzerine kurulu.
Gençlik deyince... Yüksek Seçim Kurulu, 14 Mayıs'ta ilk kez oy kullanacak seçmen sayısını 4 milyon 409 bin 672 olarak açıkladı. Bu gençlerin eğitim ve meslek durumu, sosyoekonomik tabanı ve ne ölçüde politik oldukları yeterince bilinmiyor. Herkes kendi gözleminden, duyumundan, sosyal medya eğilimlerinden birtakım çıkarımlarda bulunuyor. Sonra klişelere sarılıyor. Kuşak tanımları, davranışları, tepkileri, beklentileri kalıplara dökülüyor.
Oysa ortak özelliklerine rağmen oldukça kozmopolit bir yelpazeden söz ediyoruz.
Örneğin...
AK gençlik var. Ülkücü gençlik var. Kürt kimliği ile kendisini dışa vuran gençlik var. CHP gençlik kollarındaki kitle var. Önceliklerini belli kariyer ve gelire odaklayan gençlik var. Eğitimini bir aşamada bırakmış, sanayide çalışan gençlik var. Yükseköğretimden mezun eğitimli işsiz gençlik var. Sanal aleme ve etkileşime açık gençlik var. 140 karakterle yazan ve düşünen gençlik var. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan gençlik var. Ayrımcılığı ve torpili anlatıp çabayı askıya alan gençlik var. Hayallerini yurtdışında gerçekleştirmeye adamış gençlik var. Yani var da var.
Gel gör ki...
Bu gençlerin ezici bölümü gözünü AK Parti iktidarı ile açtı. Son yıllar hariç, hep "kazanın doğurduğu" senaryo ile büyüdü. Hayatları, sınav türleri ve baskısı ile geçti. Akranları ile olan bağları, aile bağlarını bile aştı. Alt kimlik türevlerine karşı daha hoşgörülü profil çizdi. Üst perdeden konuşulmasına, ayar ve akıl verilmesine reaksiyon gösterdi. Daha donanımlı yetişmelerine karşın daha az toplumsal bağışıklık kazandı. Hak ettikleri kadar fırsat tanındığına kani olmadı. Her türlü tutarsızlığı açık güvensizlik olarak niteledi ve mesafe koydu.
Evet..
Ben de eleştirdiğim "ön hüküm kurma" hatasına düştüm. Ama bilerek. Neden? Çünkü gençlerle çalışıyorum ve onlara tarihi fırsatlar veren bir medya grubunda yöneticilik yapıyorum. Tek çarenin, "ikna kabiliyeti, tecrübeyi paylaşım ve samimiyet" olduğunu her gün deneyimliyorum. Gençlere şans tanınmasını destekliyor ve onlara siyasete katılma veya erken yaşta siyasete etki etme kanallarını açan anlayışı ret ve inkar etmeyeceklerini düşünüyorum.
Son bir not... Gençlerin, bu 27 Nisan'da sadece 27 Nisan e-muhtırasını yorumlasalar dahi çok şeyin farkına varacaklarını, dert ettiklerinin tek çaresinin demokratik siyaset olduğunu görüp ülkeyi sahipleneceklerini adım gibi biliyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA