Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Çözüm süreci dönemi ile çözülme vaadinin farkları...

Önce, yakın zamandaki iki mesajı hatırlatalım.
Ardından da "çözüm süreci" ile bugün gelişmekte olan "çözülme vaadi" arasındaki farkları analiz edelim.
Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu:
"Şu anda milyonlarca Kürt'e terörist muamelesi yapılıyor. İnsanımızı, devlete yabancılaştırıyorlar. Ne için? 3-5 oy için. 3-5 oy için kardeşliğe kimsenin zarar vermesine asla izin vermeyeceğim."
Peki, Kemal Bey bu manipülasyonu ne uğruna yapıyor?
Cumhurbaşkanı seçilme hevesi ile birbiri ardına verdiği tavizleri ve Kandil'den gelen şahsi destek mesajlarını kamufle etmek için...
Bu durumda...Cumhur İttifakı'nın adayı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Sn. Kılıçdaroğlu'nun ters manyeline karşı ne söylüyor:
"Bizim gözümüzde PKK ayrıdır, Kürt kardeşlerim ayrıdır. Kürt düşmanı arıyorlarsa HDP'ye, CHP'ye bakacaksın. Kürtlere yıllarca zulmeden CHP ve HDP zihniyetidir. AK Parti, Kürtlere özgürlüğü verendir. Benim milletim teröristlerle kol kola olanlara fırsat tanımaz!"

***


Bölücülükten ve teröre destekten hakkındaki kapatma davası süren HDP, Kılıçdaroğlu'nun adaylığına açıktan destek vermiş konumda. Bu pozisyonlanma biçimi elbette tesadüfi değil. Meselenin arka planı, CHP kurumsal kimliği adına Kandil'le kurulan temaslara kadar uzanıyor.
Evet! Gri alanda duran bu ilişki ve işbirliği ne zaman sorgulansa gündem bir anda, "çözüm sürecine" getiriliyor. Kıyaslamalar yapılıyor. Doğruları götüren yanlışlar, siyaset diye halka sunulup, gerçekler çarpıtılıyor
Lakin Kemal Bey'in, yakın arkadaşlarının dahi bilmediği sözler dizisi, PKK terör örgütü baronlarını adeta motive ediyor. Tabiri caizse 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'nin ameliyat masasına yatırılacağı, örgüt ve uzantıları tarafından pervasızca söylenebiliyor.
Kılıçdaroğlu'nun, sadece Erdoğan'ı alaşağı etmekle yetinmeyeceğine, sistemik köklü revizyon hedeflediğine ilişkin beyanları da bu riskli tabloyu pekiştiriyor.

***


Gel gör ki...
AK Parti dönemine özgü ve siyasal tarihte ilk kez bu derecede inisiyatif alınan "Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine dair süreç" ile Kemal Bey'in, "çözülme süreci" birbirinden apayrı düzleme oturuyor.
Haydi, haksızlık yapmayayım! Ama Kılıçdaroğlu aslında istemiyor veya taktiksel davranıyor olsa bile terör örgütü PKK ve siyasal aparatlarının, cumhuriyetin kurucu partisi eliyle açılan yoldan, ayrıştırıcı ana hedeflerine ilerleyeceği gün gibi görülüyor
Zira...
Suriye iç savaşını fırsata çevireceğini zannederek kantonal yapı rüyası gören, Türkiye'de çukur hendekler kazarak kurtarılmış bölge kuracağını zanneden kafa bugün de değişmedi.
Kaldı ki...
Terör örgütü PKK'nın silahlarını kalıcı olarak gömmesini esas alan 2014'teki süreç, "siyasi, hukuki, sosyoekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında" atılabilecek adımları belirlemek üzere açık ve saydam yasal çerçeveye dayanıyordu. Üniter yapıyı, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü sonuna kadar sahipleniyordu.
Federatif Türkiye, özerk bölge, müstakil yerel meclis, bölgesel jandarma gücü, ana dilde eğitime veya devlette çift dilliliğe dönük boyutlar içermiyordu.
PKK/HDP/YSP... İsmi ne olursa olsun... Bu örgütlü yapıların, yukarıdaki tehlikeli amaçlarını gerçekleştirmekten vazgeçtiğini sanmak, saflık olur!
İşte bu nedenle...
"Kürt sorununu Meclis'te çözeceğiz" diyen Kemal Bey'in, devleti hangi çizgiye getirmeyi düşündüğünü, anayasal zeminde ne gibi taahhütler altına girmeyi göze aldığını aday cumhurbaşkanı sıfatıyla dahi peşinen topluma izah etmesi gerekir.
Hele ki Kandil'le dirsek teması husus canlılığını korurken!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA