Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

‘Hadi Gülümse bulutlar gitsin...’

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Amasra'daki maden kazasında 41 madencimizin yaşamını yitirmesi hepimizin yüreğini yaktı. Derin acılara yol açtı.
Biraz olsun moral bulmaya çalıştığımız bir zaman diliminde gelen bu acı, hepimizi o maden ocağının kapısında babasından haber bekleyen o çocuğun çaresizliğine düşürdü: "Bu acıyla yaşayamam..."
Evet, madencilik tarihi acılarla doludur ve o acılarla yaşamak kolay değil. Ama o acıları azaltmanın yollarını bulup yaşamak zorundayız. Grizu patlamasında yaşamını yitiren madencilerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve ülkemize de başsağlığı diliyorum.
Üç gündür Diyarbakır'dayım. Sur Kültür Yolu Festivali nedeniyle Diyarbakır'da coşku ve müthiş bir heyecan vardı. Şehir herkese gülümsüyordu. "Hadi gülümse bulutlar gitsin" dercesine...
Önceki gece Amasra'daki maden kazasının duyulmasından sonra şehir sessizleşti ve şehrin üzerine derin bir hüzün çöktü.
Acıları paylaşmak, en zor zamanda birbirine sahip çıkmak bizi ayakta tutan ortak yanımızdı. Bu yüzden, bu ülke onca doğal felakete, terör saldırılarına ve dış tehditlere rağmen dimdik ayakta kaldı ve yoluna devam etti, ediyor da.
Birilerinin bazen "acılar" bazen de "etnik veya dini" değerler üzerinde siyaset yapmasının etkili bir yöntem olmadığını Diyarbakır bir kez daha gösterdi. Bunu da, sanata, edebiyata, müziğe ve dayanışmaya susamışlığıyla gösterdi. Bunda kuşkusuz şehirdeki pozitif değişimin de katkısı büyük.
Şehir, son 10 yılda öyle büyük bir değişim yaşamış ki, şaşırmamak mümkün değil. Bir yanda tarihiyle buluşan bir şehir, öte yanda modern binaları ve mekanlarıyla yükselen bir şehir. Şehirde, cıvıl cıvıl ve gece yarılarına kadar dolu mekânlarla devam eden bir hayat var.

BAKİR GASTRONOMİK CEVHER
Sadece gastronomi yani mutfak alanındaki değişim bile bunu göstermeye yetiyor. Artık Diyarbakır, onlarca farklı ürün sunan restoranlara sahip... Şimdi Sur Kültür Yolu Festivali'yle bu alanda da yeni bir döneme geçiliyor.
Gezi boyunca sohbet ettiğim gurme Vedat Başaran şöyle diyor:
"Diyarbakır, Mezopotamya Bölgesi'ne özgü tarihi birikimleri açısından dünya mutfak kültürleri arasında gözde bir destinasyondur. Diyarbakır, bana göre işlenmemiş, bakir bir gastronomik cevherdir."
Bu cevherin açığa çıkartılmasında, şehrin kültür ve sanatla buluşmasında başta 9 gündür Diyarbakır'da kamp kuran, yoğun çaba harcayan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan olmak üzere emeği geçen herkesi kutluyorum.

***


KARS'A KÜLTÜR YOLU FESTİVALİ ÇOK YAKIŞIR!
İlk adımı İstanbul Beyoğlu'nda atılan Kültür Yolu Festivalleri öyle çok ilgi çekti ki, Ankara, Konya, Kayseri, Çanakkale, Adana derken Diyarbakır'la deyim yerindeyse tam bir patlama yaşandı. Bu da doğal olarak tarihi ve doğal zenginliklerinin keşfedilmesini ve "markalaşmak" isteyen şehirlerin ilgisini çekti. Kültür ve Turizm Bakanlığına, çok sayıda şehir; "Bizde de yapalım..." talebiyle başvurdu.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'la kısa sohbetimizde, "Sırada hangi şehirler var?" diye sorunca şu cevabı verdi:
"Çok sayıda talep var ancak karşılamak kolay değil. Biz yeni bir tecrübe yaşıyoruz. Toplumu kültür ve sanatla buluşturuyoruz. Toplumda ciddi bir karşılık veriyor ama maliyeti çok yüksek. Bundan sonraki hedefimizde İzmir var. Sonra iki şehir daha olabilir. Henüz karar verilmedi."
Araya girip, "Memleketim Kars olsa iyi olur ve yakışır" diyorum.
Bakan Ersoy, önce "Kars Büyükşehir mi?" diye soruyor. Olumsuz cevap verince de şöyle diyor:
"Çok genişletmeyeceğiz, büyükşehirlerle devam edeceğiz..."
Ne dersiniz, Kafkasya'ya açılan kapı olarak Kars böyle bir etkinliği hak etmiyor mu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA