Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Haddini aşan zıddına döner’

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Bu haftadan itibaren dünyanın gözü kulağı Lahey'deki Uluslararası Adalet Divan'ında olacak. Tabi en çok da Filistinlilerin...
Çünkü tam 75 yıldır işgal ettiği Filistin topraklarında kadın çocuk demeden sivilleri katleden ve kimsenin "dokunamadığı" Siyonist İsrail devleti ilk kez yargı önüne çıkıyor. Bu tablo bile İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, demokratik dünya denilen ABD ve Batı Bloku'nun başını çektiği küresel sistemin adaletsizliğini göstermeye yetiyor.
Dünya, bugüne kadar bu küresel sistemin yüzlerce haksız, adaletsiz uygulamalarına şahit oldu. Ama hiçbiri bu gerçeği 7 Ekim sonrası Gazze'de yaşanan soykırım kadar açık ve net ortaya koyamadı. O günden sonra ABD'nin oluşturduğu küresel sistemin boyası döküldü ve gerçek yüzü ortaya çıktı.
Bir süre önce MİT Başkanı İbrahim Kalın, MİT'in 97'nci yıldönümünde gerçekten herkesin okuması gereken (özellikle de muhalefet partilerine öneririm) müthiş bir analize imza attı. Küresel sistemin çıkmazlarına dikkat çekilen analizde şöyle deniyor:
"Gücün ve güçlünün tüm kural ve kurumları kendi lehine eğip büktüğü bir dünyanın adalet, hakkaniyet, eşitlik, barış ve huzur üretmesi mümkün değildir. Her şeyin birbirine bağlı olduğu bir dünyada hepimiz güvende olmadan hiçbirimiz güvende olamayız."
Bu noktaya nasıl gelindiğini de İmam Gazali'nin şu sözüyle açıklıyor:
"İmam Gazali'nin bin yıl önce formüle ettiği ilke bugün de geçerlidir: Haddini aşan, zıddına döner. Doğal sınırlarını aşarak başkalarının hakkına tecavüz eden her güç, aktör ve politika, kendi sonunu hazırlamaya başlamış demektir."
Tıpkı ABD ve İsrail'in hatta Batı Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi. Batı'nın oluşturduğu hukuk, adalet ve özgürlük kurumları, üniversiteleri, medyası yerle bir oldu. Güya dünyaya "demokratik" zeminde çeki düzen vermek için kurulan BM'si de NATO'su da Avrupa Konseyi de işlevsiz kaldı.
Küresel sistem tel tel dökülüyor. Ama aynı zamanda içinden de yenisi doğuyor. Türkiye gibi "Daha adil bir dünya" isteyen devletler harekete geçiyor, haksızlığa tahammül edemeyen halklar da sokaklara dökülüyor.
İlk adımı da Apartheid vahşetini yaşayan Güney Afrika Cumhuriyeti attı. İsrail'i, soykırım suçundan yargılanması için Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'na götürdü. Çok haklı ve tarihi bir adımdı bu. Davanın iddianamesinde, Türkiye, Brezilya ve İran'ın da bulunduğu 8 ülkenin, son dönemde İsrail'i soykırımla suçlayan açıklamalarına da yer verildi. Bu adımla İsrail'in paniklediğini söyleyen Avukat Zeki Arıtürk şöyle diyor:
"Bu davanın önemi şu; İsrail devleti yargılanıyor. Bırakın erini, askerini veya oradaki rütbelisini. Uluslararası anlamda birçok suça bulaşmış, çocuklara, sivillere tecavüz etmiş, öldürmüş, birçok sivil ve askeri yetkili olmasına rağmen işlem yapılmamış olan bir devletten bahsediyoruz ve bu devlet şu anda dünya kamuoyunun vicdanı önünde yargılanıyor. Bu onlar için inanılmaz bir durum."
Peki Uluslararası Adalet Divanı en azından kurdukları sistemin ömrünü biraz uzatacak adil bir karar verip İsrail'i soykırımla mı mahkum edecek yoksa o da diğerleri gibi Siyonist baskıya boğun eğip kendi mezarını mı kazacak?
Bu saatten sonra sonuç ne olursa olsun, ABD veto etse de kazanan insanlık ve Filistin olacak.

***


TERÖR KİME HİZMET EDİYOR?
Ne Kuzey Irak'ta terör örgütü PKK'nın arka arkaya Türkiye'ye saldırması ne İran'da çok sayıda insanın ölümüyle sonuçlanan terör saldırısı, ne de ABD ve İngiltere'nin Yemen'deki Husi'lere yönelik bombalamaları birbirinden bağımsız değil.
ABD ve Batı Bloku bir taşla birkaç kuş vurma hesabıyla "bölgeyi istikrarsızlaştırma" siyaseti izliyor. PKK'nın Türkiye'ye yönelik saldırısı tam da bu hesaba dayanıyor. Hem iç siyaseti zehirleyerek kafa karışıklığı yaşatmaya çalışıyor hem de Türkiye'nin Irak merkezi hükümetiyle birlikte yapmaya çalıştığı "Kalkınma Yolu" projesini sabote etmeyi hedefliyor. Çünkü bu projenin hayat bulması, ABD Başkanı Biden'ın "hayalim" dediği Hindistan-İsrail- Avrupa Koridoru'nun çöp olma ihtimalini arttırıyor. Bu da onları çıldırtıyor.
Aynı şekilde İran-Türkiye ilişkilerinin gelişmesi de küresel güçleri çılgına çeviriyor. Terör bu ilişkileri sabote etmek için devreye sokuluyor. Bu kadar tesadüf olabilir mi? İran'ı sarsan o kanlı terör saldırısı olmasaydı o gün İran Cumhurbaşkanı Reisi Türkiye'ye gelecek Başkan Erdoğan'la Kafkasya'daki Zengezor koridorundan Suriye'ye uzanan hatta birçok meseleyi ve yeni yaklaşımı konuşacaktı. Ne hikmetse her yerde terör devreye sokuluyor.
Yemen'e saldırının arkasında da böyle kirli bir hesap var.
ABD bir yandan gemilerini göndererek Gazze'deki saldırının bölgeyi sıçramamasını istediğini söylüyor, öte yandan Hussilerin birkaç konteynere saldırısını bahane ederek Yemen'i bombalıyor. Hassasiyete bakar mısınız? Gazze'de binlerce çocuk katledilirken kılını kıpırdatmayan emperyalizm, ticarete gelince dayanamıyor. Tam bir ikiyüzlülük. Oysa asıl derdi İran'ı kışkırtmak. Daha doğrusu Yemen üzerinden İran- Suudi Arabistan arasında geliyen yeni ilişkiyi sabote etmek.
Çok kirli ve ikiyüzlü bir dünyada yaşıyoruz. O dünyanın patronu olduğunu sanan ABD ne yazık ki hiç sorun çözmedi tam tersine sorunları kaosa dönüştürdü. Bu da yeni değil. Başını çektiği küresel sistemi yıllardır böyle ayakta tutmaya çalışıyor.
Yine MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın o analizine dönelim ve şu satırları okuyalım:
"Soğuk Savaşın ardından geçen otuz yılı aşkın sürede iki Körfez Savaşından Bosna ve Rwanda soykırımlarına, 11 Eylül olaylarından Afganistan ve Irak'ın işgaline, Kovid-19 salgınından Rusya-Ukrayna 6 savaşına ve Filistin meselesine kadar yaşanan krizler, küresel sistemin adaletsiz, haksız ve kırılgan yapısını pek çok defa ortaya koydu. Bugünkü tablo da bu durumu teyit ediyor: Krizleri önleyen ve istikrarı güvence altına alan bir düzen yok."
Peki ne yapılmalı? Kalın uyarı içeren bir cevap veriyor:
"Önümüzdeki on yıllarda belirsizlik ve güvensizlik derinleşecek ve yeni çatışmalara zemin hazırlayacak. İttifaklar ve ortak girişimler önemli olmakla birlikte, her aktör krizleri yönetmek ve sorunları çözmek için kendine ait imkân ve kabiliyetler geliştirmek zorunda. Ülkemizin hak ve menfaatlerinin korunması için bunun dışında bir yol olmadığı aşikârdır."

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Mahmut Övür | Haddini aşan zıddına döner

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA