Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Dünyanın en büyük dijital gizemi: Bitcoin

"Paranın değeri; tarihte ilkin krallardan başlayarak soylu sınıfların bir kâğıt parçasına ya da madene atfettiği güven üzerinden tayin edilmiştir. Para, ardından genel kabul görmüş ve nihayet zamanları aşabilme kabiliyetiyle hem evrensel, hem de çağlar ötesi bir 'geçer akçe'ye dönüşmüştür.

Zamanımızın değer tayin edicisi ise piyasa denilen o soyut varlığın yanı sıra insanlık üzerindeki etkisini giderek artırmakta olan teknoloji. Bitcoin bunlardan ikincisinin ürettiği dalgalar üzerinde yükseldi ve kripto anarşinin geçer akçesine dönüştü."

Bu satırlar geçtiğimiz 21 Mart'ta bu köşede yayınlanan 'Kripto Anarşi'nin geçer akçesi' başlıklı yazıdan. Bir süredir Bitcoin (artık Selpak gibi bir markaya dönüştü) daha doğrusu kripto para üzerine yazılar yazıyorum, ama bugün Üç Boyutlu Portre'de bu konuyu daha geniş bir perspektiften ele almaya çalışacağım.

Bitcoin, teknolojiyle dünyanın en büyük dijital gizemine dönüşüp ulus devletlerin para birimlerini, giderek paranın sikkeden bugüne kadarki bütün formlarını tehdit eden bir ekonomik iktidar aygıtına dönüşüyor. Hatta dönüştüğünü söyleyebiliriz.

En büyük kripto para borsası Binance'te işlem yapan Türklerin sayısı 400 bine erişmiş. 84 milyonluk bir ülke olduğumuz göz önüne alınırsa toplamda yalnızca 210'da birlik dilim piyasaya girmiş durumda. Bu, giderek artacaktır. Bilinmeyen şey, nerede duracağı… Bitcoin'in, küresel anlamda da henüz yükseliş marjını doldurmadığını hatırda tutalım.

10 YILDA 60 BİN KÜSUR KAT DEĞER KAZANDI

İlk üreticisinin kim olduğu meçhul bir kripto paranın 9 Şubat 2011 tarihi itibarıyla tam 1 dolara eşitken günümüzde 60 bin dolar bantlarında gezinmesi (Son günlerde hep düşüşte. Çinli gayrimenkul devi Evergrande'ın iflas iddiaları ve ABD'nin yüksek enflasyonu nedeniyle… Zaten hemen öncesinde 69 bin ile bugüne kadarki şahikasına erişmişti) hakikaten ilgi çekici bir mesele. Gerçi, siz bakmayın Satoshi Nakamoto efsanelerine…

Evet, bir mucidi var, ama adının Satoshi Nakamoto olmadığı kesin. Gerçek mucitler, belki zamanla parayı Lidyalıların bulduğunun açıklanması gibi tarihin akışında aşikâr hale gelecektir.

Satoshi Nakamoto demişken… "Nakamoto, George Soros'tur" diyen de var "Elon Musk" diyen de. Ancak bu tür şehir efsanelerine pek inanmamak lazım. Elbette bu işin arkasında birileri var. Ama bir kişiden ibaret değil bu iş. Bir proje... Büyük bir küresel proje... Kendini de aşan bir projeye dönüşmüş durumda üstelik. Ne kadar küreselci olursa olsun Soros ya da Musk gibi tek kişi veya onun arkasındaki tek bir küresel gücün yapacağı bir şey değil. Birden fazla küresel gücün konsensüsü var.

BOĞA: KRİPTO PARANIN YÜKSELİŞİ, AYI: DÜŞÜŞÜ

Bitcoin, 'zaman'ı iyi kullandı diyebiliriz. İlk çıktığından beri hep zaman içinde yükselen bir grafik izledi. Orta, uzun vadede en azından… Yüzde 60 doygunluğa eriştiğini söyleyenler var. Bir başka deyişle, kripto para terminolojisiyle söyleyeyim: Boğa, yani yükseliş döneminin yüzde 60'ını gördüğü söyleniyor. "Yükseliş olarak yüzde 40'ı kaldı" diyenler var. Öte yandan "Beş yıl sonra bir milyon dolar olacak" diyen de var.

Önce bu kripto para terminolojisindeki Boğa nedir, Ayı nedir onu daha net bir anlayalım. Piyasada fiyatların düşüş içerisinde olduğu dönem Ayı piyasası olarak bilinirken, yükselişler ise Boğa piyasası olarak nitelendiriliyor. Peki, şimdi Boğa da mıyız, Ayı da mıyız? Astroloji sorusu gibi oldu. Şöyle sorsak teknik olarak daha doğru olur: 10 Kasım'dan bu yana yaşanan Ayı, yani düşüş süreci geçici mi, yeni Boğa ne zaman ve ne kadar yükselişle gerçekleşecek?

Bilinmez ama, bundan on yıl öncesine oranla 69 bin kata kadar yükseldiğini hatırda tutun Bitcoin'in. Zaten o zirveden indi aşağı. Bitcoin, Selpak gibi bir marka olduğu için aslında bütün coinleri ifade etmiyor. Alt coinler var. İşte oralardaki hareketlilikler Ponzi oyununu biraz andırıyor.

Peki, nedir Ponzi oyunu? Cevaplayalım: Ponzi oyunu, yüksek kâr getiren bir üretim varmış gibi göstererek yatırımcıları sisteme katan, ardından da sonradan gelenlerin getirdiği parayla ilk yatırımcıların parasını ödeyen bir dolandırıcılık sistemi. Ponzi; ismini, 20. Yüzyıl'ın ilk yıllarında tarih sahnesine çıkmış İtalyan asıllı Amerikalı işadamı ve dolandırıcı Charles Ponzi'den alıyor.

Bu sistem ortada bir üretim olmadığı için önünde sonunda çöküyor. Bizdeki Saadet Zincirlerinde, son olarak Çiftlikbank'ta falan gördük. Ama Bitcoin öyle bir şey değil. Bitcoin bir para birimi. Yükselen, büyüyen, giderek iktidarlaşan teknolojiyle paralel, yapay zekâyla da dost. O yüzden geleceği parlak.

Bu yüzden daha şimdiden, Bitcoin işiyle yakından ilgilenenlerin dünyasına girme zamanı geldi. Orada âdeta bir paralel evren var. Bu evrene girmiş olanlar, Bitcoin'i hâlâ küçümseyenlere 'mavi haplı' diyorlar. Kendilerini ise 'kırmızı haplı'lardan, yani uyananlardan sayıyorlar. Matrix filminden mülhem… Meşhur mavi hap, kırmızı hap alegorisi... Hoş olmayan bir gerçekliği ortaya çıkaran kırmızı hap ve keyif veren bir bilgisizlikle devam etmek için mavi hapın arasında seçimi temsil eden bir mem, yani kültürel DNA diyebiliriz.

Aynı alegorinin bir süredir küresel ölçekteki 'Feminizasyon' dalgasına karşı bir dip dalga şeklinde yükselen 'Kırmızı Hap' akımında da var olduğunu görüyoruz. Bu da aslında bir dijital dalga. İnternette örgütlüler. Sayıları az değil, üçüncü, hatta bana göre dördüncü dalga Feminizm hakkında makul itirazlar öne sürüyorlar. Onlar da bu dip dalgayı önemsemeyenleri 'Mavi Haplı' olarak görüyorlar.

İLK ÇIKTIĞINDA BANKALARA DA ŞÜPHEYLE BAKILMIŞTI

Bitcoin'e dönersek… Çocukları Bitcoin konusunda 'Mavi Haplı' yetiştirmemek gerektiği elzem. Gerçi siz dünyanın en büyük ekonomik dijital gizeminin öyküsünü anlatmasanız bile, onlar teknoloji sayesinde zaten öğreniyorlar, öğrenecekler.

Ama yine de okullarda çocuklara kripto para eğitimi verilmesinin zamanı geldi de geçiyor. Biz X Kuşağı'nın kolektif dimağında yer etmiş "Hayatta kolay hiçbir şey yoktur, kimse şimdinin parasıyla bedava sayılacak fiyatlarla dijital arsa dağıtmaz" ana fikrinin de bir geçerliliği yok artık. Evet, ucuz dijital arsalar var, doğru yere yatırım yaparsanız, şansınız da yaver giderse kazanırsınız.

Belli ki artık her şey eskisi kadar (misal para kazanmak) zor olmayacak. Bir açıdan zorlaşıyor, bir açıdan kolaylaşıyor diyelim.

Ama zorluklar yavaş yavaş elenecek, daha doğrusu başka türlü zorluklara evrilecek. Yazıyı toparlamaya başlamadan önce bir uzun alıntı yapacağım. Çünkü alıntıda bahsedilen güven konusu kripto para konusunda da etkili. Kripto parayla ilgili bugüne kadar epey yazı yazdım. 19 Eylül 2021'de yayınlanan 'Sikkeden Bitcoin'e paranın hikâyesi' başlıklı yazı şöyle başlıyordu:

"In God We Trust…

Amerika Birleşik Devletleri'nin temelinde harcı olan Alman kökenlilerden Dwight David Eisenhower (Bir diğeri CIA'in temellerini atan eski Nazi generali istihbaratçı Reinhard Gehlen'dir), 30 Temmuz 1956 günü Amerikan dolarının üstüne 'Tanrı'ya güveniriz' yazılmasını öngören yasayı onayladı.

Yaygın bilgiye göre Lidyalılar tarafından icat edilmiş paranın (Bir başka bilgiye göre ise para Sümerler'de de vardı) başlangıçtan o döneme kadarki tarihinde görülmemiş bir karardı bu.

Muhtemelen parayla imanı tefrik etmeyi şiar edinmiş Lidyalılardan bu yana kimsenin yapmadığını, 34. ABD Başkanı bir yasayla mecburi kılmıştı. Elbette İkinci Dünya Savaşı'nın galibi Müttefikler'in lider ülkesinin başkanı ve NATO'nun ilk başkomutanı olmanın verdiği güçle yapmıştı bunu.

İlk bakışta Amerikan ülkesinin zahiri anlamda 'seküler' ruhuyla uyuşmayan bir karar olduğu için değil, Amerikan kapitalizminin batıni anlamda saf ve güçlü bir mottosu haline geldiği ve para/güç için gerekirse iman da dâhil bütün değerlerin kullanılabileceği bir ahlaki yozlaşmanın miladı olduğu için de önemlidir 'In God We Trust' sözü."

Yozlaşmayla evet ama yine de piyasada bir 'güven' sağlamış. Zaten para, tarih boyunca güven üzerinden değerlenmiş ve değerini korumuştur. Güven azalırsa paranın değeri de azalır. Banka da başlarda güven sorunuyla başladı, sonra güven tesis edildi. Peki, bu güven tesisi nasıl oldu? Önce, öncü sınıflar; yani krallar, soylular, kilise falan bu güven zincirine dâhil oldu, ardından da halk… Şimdi de aynı şey oluyor. 'Kripto para soyluları' bu para türüne güveni artırdı ve böylece Bitcoin yaygınlaştı, giderek de yaygınlaşıyor.

Baştaki güven olmasa para dediğimiz şey de zaten tedavülden kalkardı. Güven denilen şey bankanın icadında da geçerlidir dedik, açalım: Pek bilinmez ama bankacılığın ilk formlarını kuranlar Tapınak Şövalyeleri idi. Ve bankacılık da ilk doğmaya başladığında şüpheyle karşılanmıştı.

Tapınak Şövalyeleri, Haçlı Seferleri'nden sonra Kudüs'e giden Hristiyan hacıların yolda soyulmamak için paralarını emanet ettikleri mutemetler haline gelmişlerdi. Sonra ekonomik ve siyasi olarak büyüyünce Krallık, Kilise ve Aristokrasi tarafından hedef seçildi Tapınakçılar ve 'paralel yapı' kurdukları gerekçesiyle 14. Yüzyıl'da yok edildiler. Ancak 12. Yüzyıl'dan itibaren o aradaki iki yüzyılda para ve güce erişenleri çok oldu. Sonra, 18. Yüzyıl'da Tapınakçılar'ın atası olduğu Burjuvazi çıktı tarih sahnesine ve dünya sistemini değiştirdi.

'Dijital Tapınakçılar' tarafından üretilen Bitcoin'in, Tapınakçılar gibi tarih sahnesinden çekilmesi de pek mümkün görünmüyor. Bir başka deyişle işini torunlarına bırakmayacak, kendi görecek gibi… Bu yüzden dünyanın en büyük dijital gizeminin sürprizlerine hazır olun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA