Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Fatih Terim ihraç edilmeli!..

Galatasaray Başkanı'na "Düşman" diyen, ölümcül hastalığıyla canı için mücadele etmeyi bir kenara bırakıp, Galatasaray'ın üzerine çöken dağ gibi sorunları birer birer çözen, fiilen batmış kulübü mali açıdan düze çıkaran ve hocasının istediği hemen her futbolcuyu transfer eden, takımın rezil gidişine, en kritik anda, en kritik iki müdahaleyi yaparak (Ruhsuz, Başkan ve yönetime hakaret eden Belhanda'yı kovmak ve futbolcularına Galatasaray formasının şeref ve haysiyetini bilerek oynamalarını tokat gibi bir konuşma ile hatırlatmak) Galatasaray'ı yeniden şampiyonluk yoluna sokan Galatasaray Kulübü Başkanı'ndan son konuşmasında, hiç sıkılmadan ve yüzü kızarmadan "Mevcut Başkan için şu an yapabileceğim tek şey kendisine acil şifalar dilemek olacaktır" diyerek Galatasaray Başkanlık makamını hâlâ aşağılamaya ve Başkan'la dalga geçmeye devam eden Fatih Terim derhal "kesin ihraç" talebiyle Haysiyet Divanı'na sevk edilmelidir.
Hayır.. Siz Fenerli medya ile kaderlerini ve kalemlerini Fatih Terim'e bağlamışlara bakmayın.. Dün Mevlüt Tezel kardeşim ne güzel, ne açık, ne net yazmış?.
"Terim'in neredeyse çalıştığı bütün başkanlarla sorun yaşaması düşündürücü. Terim üst üste dört şampiyonluk ve UEFA Kupası'ndan sonra bile Faruk Süren ile anlaşamadı. Fiorentina'da başarılı bir sezon geçirirken Başkan Cecchi Gori ile sonrasında Milan Başkan Yardımcısı Adriano Galliani ile de anlaşamadı.
Terim, Galatasaray'da sportif açıdan başarısız geçen Özhan Canaydın dönemi hariç, Ünal Aysal, Dursun Özbek ve Mustafa Cengiz ile de büyük sorunlar yaşadı."
Fazlası yok, eksiği var.. Milli Takım'da iken de Federasyon başkanlarıyla sorun yaşadı.
Neden?. 1996-2000 yılları arasında Galatasaray'a arka arkaya kazandırdığı 4 şampiyonluk ve 99-2000 sezonunda da bunu UEFA Şampiyonluğu ile taçlandırması ki, bunu tekrarlayan tek takım yok ülkemizde.

Bu karizma Türkiye'yi aştı
, Avrupa'ya taştı ve onu sonunda Milan'a kadar götürdü ama..
Önce Fiorentina, sonra da Milan'da kulüp başkanları ile çatışmaya düştü.. Neredeyse efsane olduğu Floransa'dan ayrıldı. Milan'dan da çok kısa zamanda kovuldu.
Euro 2016'da gerek futbol, gerek sonuç olarak bozguna uğrayınca Milli Takım'dan da yollandı..
Ama kendi kusurlarını asla görmek gibi bir âdeti olmadığı için tüm suçu futbolculara yükledi. Galatasaray'a geldiği zaman hemen bütün Türkleri tasfiye etti ve baştan sona yabancılar lejyonu kurdu. Yedekler bile yabancıydı.
İçinde lider, onları da sürükleyecek gerçek Galatasaraylılar olmayınca bu lejyonerler çabuk çözüldüler..
Alaçatı olayı ve en yakın arkadaşı, ülkeye tanıttığı 100 Evler patronu Sabahattin'e üzerine hiç vazife olmayan bir sebeple kızması, altı saatlik yol Bodrum'dan gelirken bile kafasını düzeltmeyip dükkânı basması üzerine, oradaki garson ve komiler tarafından hırpalanması, Terim'in kafasını iyice dağıttı ve bir daha kendini toparlayamadı.
Türkleri ve gençleri, cezalar ve sakatlıklar yüzünden elinde yeterli lejyoner kalmayınca mecburen oynattığı o kadar açıktı ki, "Bu takım senin için oynamaz Hocam" diye yazdım..
Yabancılar zaten para için oynuyorlardı, lidersiz, başıboş.. Yerliler ise oynadıkları yerin esas sahibi iyileşir iyileşmez veya cezası biter bitmez, gene kulübeye döneceklerini biliyorlardı ve öyle de oluyordu.
Bu takım Fatih Terim için oynar mıydı?.
Öcal Ağabeyim ve benim gibi Terim'in en yakın dostlarından Şansal Büyüka da ağır eleştiriler yapmak zorunda kaldı..
"Galatasaray, bu sezon Fatih Terim'in cezalı olduğu 6 maçta 10 puan kaybetti.
- Şam-piyonluk 2 gollük averajla kaçtığına göre, bu 10 puan define gibi değerli...
- Hoca sahada olmalıydı... Bunu başaramadı, öfkesine teslim oldu.
- Temsilci raporlarına bakınca, hocanın aldığı cezalarda açıkçası bir maksat yok. (Yani haklı cezalar aldı.)
- Ortalama mart ayında ciddi bir kaotik ortam oldu.
- Hoca neredeyse futboldan ve sahadan koptu, dikkatini rakip kulübün başkanına, TFF'ye ve hakemlerle uğraşmaya verdi.
- Kendince yalnız kaldı, Başkan ve yöneticilerin yapması gereken idari işlerle uğraştı.
- Fatih Terim yalnız bırakıldı mı? Evet bırakıldı. Bu yalnız kalışta kendi payı oldu mu? Evet oldu.
- Takım çok uzun bir durgunluk ve isteksizlik dönemi geçirirken, hoca futbolcuları ayağa kaldıramadı.
- Saha kenarında terden sırılsıklam olan Fatih Hoca'yı hiç alışılmadık biçimde sakin-sessiz maç izlerken gördük. Şaşırtıcıydı..."
Terim, Bodrum'a kapandığında güya konuşmadı ama, yardımcısı olmaktan öte adı geçmeyen Ümit Davala, eline verilen metni okudu ve Galatasaray Kulübü Başkanı'na saldırdı.
Fatih'ten çıt çıkmadı gene ve de tabii..
Ardından onun kadar da bilinmeyen, benim adını ve görevini ilk defa duyduğum Aslı İşliel diye biri, "Fatih Terim'in İletişim Koordinatörü" sıfatı ile ortaya çıktı, o da eline verilen metni okuyarak Galatasaray Başkanı'nı adeta kulübe ihanetle suçladı. O rezil, o ruhsuz, o taraftarın bile artık nefret ettiği Belhanda için Fatih Terim'in ağzından, "Kimse bana 'Belhanda'dan daha iyi Galatasaraylıyım' demesin" dedi. Yönetime hakaret ettiği için kovulan o nefretlik Belhanda, Terim'e göre "En Galatasaraylı futbolcu"ydu yani.. "En Galatasaraylısı Belhanda olan" takımın o rezil hallere düşmesi normaldi.
Sonunda Başkan'ın mecbur kaldığı tokadıyla kendine gelmesi de..
Terim'in sözcüsü, "Hoca, Başkan Cengiz'e hakkını helal etmemiştir" demeyi de unutmadı.
Şimdi, başını Burak Elmas ve Metin Öztürk'ün çektiği başkan adayları "Kim kazanırsa Terim'le çalışacak" diye bir protokol imzalayıp seçim öncesi açıklama kulisleri yapıyorlar.
Yani Galatasaray Başkanlık Makamı'na hakaret eden, aşağılayan Hoca'nın emrinde çalışmayı peşinen kabul ediyorlar..
Bunlar başkan olacak Galatasaray'a öyle mi?.
Bunlar "seçildikleri halde" güya başkan olacaklar ve Galatasaray'ı kulübün paralı, maaşlı, primli elemanı Fatih Terim yönetecek..
Onunla çalışan eski Başkan Ünal Aysal'ın "Son çalışma tarihi doldu" dediği Fatih Terim'in emrine girecekler yani bu başkan(!) adayları..
O zaman niye başkan oluyorsunuz beyler?.
Sevgili dostum Işın Çelebi'nin de bunlara katılması ve seçilirse Fatih Terim'le çalışacağını açıklaması, onun da asıl amacının koltuk olduğunu gösteriyor.
Işın Bakanım, Işın Dostum..
Talip olduğun koltuğu aşağılayan ve inatla, ısrarla özür de dilemeyen Fatih Terim'le nasıl çalışırsın, hele bi söyle bana..
Ama sakın, sakın ha "Seçilmek için benim de Fatih'e yaranmam lazım" deme!.
Ben hayatım boyunca birisi hakkında bu kadar yanılmış olamam çünkü..

***


KİM BU FARUK SABANCI?..
Adını ilk defa duydum.. Faruk Sabancı diye bir müzisyenmiş.. Posta'nın Pazar ekinde manşet olmuş..
"Asla konser vermeyeceğim tek yer İsrail'dir" demiş, hazret..
Yani çağırırlarsa Kandil'e bile gidip konser verirmiş, ama İsrail'e gitmezmiş..
"Irkçılık ve dinciliğin zirvesi" demem.
Çünkü bu delikanlı belli, ne dediğinin farkında değil..
Ona ve benzerlerine diyeceğim başka..
Sen hiç Tel Aviv ve Kudüs'e gittin mi?. Ordaki yaşamı gördün mü?. Ordaki Yahudileri, başta Türkiye'den göçenleri tanıdın mı?.
İsrail'de başbakanlığı kıl payı güvenoyu alabilen koalisyonlarla ayakta tutabilen Netanyahu'nun özellikle Ortodoks Yahudi oylarına, (Hani o saç püskülleri örülü, baştan aşağı siyah giyimli ve pelerinli dolaşanlar) fena halde ihtiyacı var. Filistin olaylarını, oy için, daha da fazla dış siyaset için bilerek çıkarıyor.. Ama İsrail halkı nasıl Türk dostu bilemezsin.
Bir Türk konser verdi mi, gördük yaşadık, en büyük salon, merdivenlere kadar doluyor. 35 dakika bis yapıyor, bizimki..
Türkiye'den birinin gelmesini de beklemiyorlar.
15 günde bir, kurdukları alaturka fasıl heyetleri ve hazırladıkları Türk yemekleriyle Türkiye geceleri yapıyorlar.. Müzik dükkânlarında İsrail halk türkülerini aradım.
Başta da Modern Folk'un harika çalıp söylediği Jeruşalaym'ı.. Hiçbirinde yoktu..
Hepsinde ne vardı bilir misin?. Duvar boyu Orhan Gencebay ve İbrahim Tatlıses posterleri ve raflarda hep Türkiye'den gelen plaklar..
Bak Faruk!.
Ayni şeyleri Yunanistan'da da yaşadım ben. Atina en başta.. Ayni masa.. Ayni mezeler.. Ayni içki.. Ayni şarkılar.. Ayni oyunlar var Ege'nin iki yanında.. Ve nasıl dostlar inanmazsın.. Gidip yaşaman lazım..
Ama orda da politikacılar var.. Aşırı uçlar, faşist ölçüde milliyetçiler her yerde var.. Onların oyları koalisyon ülkelerinde önemli oluyor işte.. Hele günümüz Akdeniz dış siyasetinde..
Sakın Yunanlı ile Yunan siyasetçisini ve hükümetini, Yahudi ile de İsrail siyasetçisi ve hükümetini karıştırma..
Türk.. Yunan.. Yahudi.. Hep insanız. Yunanlı da, İsrailli de, yani halklar, Türk'ü çok severler.. Yaşadım içlerinde.. Bilirim..
İnsan kalmalıyız. Halklara dost kalmalıyız..
İngiliz kışkırttı, Yunan Anadolu'ya saldırdı. Mustafa Kemal onları İzmir'den denize döktü. Ve bozguna uğrayan Yunan Başbakanı Venizelos daha sonra Mustafa Kemal'i Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdi..
Unutma!.

***


ÖLÜM YAŞAM!..
Bir ölüm ilanından yaşam haberi, iyi mi?.
Nail Tokcan, 1960'lı yıllardan beri Ankara'dan yakın dostumdu. Eşi, sonra Türkiye Şampiyonu olan tenisçi Filiz'i de, meslekten, spor yazarlığından tanırdım.
Nail'i ilk kez Kolej salonunda bir konserde görmüştüm.
Bu ülkenin ilk vokal gurubu idi, Kolejliler'in kurduğu Süveterliler.. Hemen arkasından ikincisi gelmişti, Blucinliler.. Nail onların solistiydi işte ve harika, hâlâ ezberimde olan bir şarkı söylerdi..
"Got a one way ticket to the blues!."
Her konserlerine gittim. Sonra büyüdük.. İstanbul'a taşındık. Bu koca şehirde izlerini buldum. Telefonlarını da.. Birkaç kez konuştuk. Tenis, Dağcılık Kulübü'nde, İstanbul ve Türkiye şampiyonlarında rastlaştık da..
Sonra Filiz tenisi bıraktı ve bu koca şehirde insan apartman komşusunu görmüyor.. Kaybolduk..
Sonra 20 mi desem 30 mu, bilemem, onca yıl sonra Nail'in izini buldum..
Erol Çarmıklı'nın ardından Nihat Özdemir başta dostları başsağlığı ilanları vermişlerdi.
Bu ilanlardan birinin altındaki imza "Nail Tokcan"dı..
Hepimizin cebinde olan o "Tek yönlü bilet"i hâlâ kullanmadığını bilmek beni nasıl mutlu etti, Nail!.
Açtım hemen YouTube'u.. Nail Tokcan yoktu tabii.. Ama şarkıyı size ve bize dinleten, öğreten Neil Sadaka vardı.. Tıkladım..
Dinledim.. Dinledim!.

***


SEVDİĞİM LAFLAR
"Kazanması yıllar süren, kırılması saniye alan, dağıldıktan sonra toparlanması ömür gerektiren şeye, 'Güven' denir." T. S. Elliot

***


TEBESSÜM
- Evlenen arılar ne yaparlar?.
- Bal ayına çıkarlar!.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA