Atv'nin fenomen dizisi 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'da Mesut karakterini canlandıran Saydam Yeniay, çok izlenen bir yapıma sonradan dahil olmanın zorluğunu yaşamadığını söyledi. EDHO setini "İnsan gibi insanların bir araya geldiği bir set" olarak tanımlayan ünlü oyuncu; hem ekran, hem de tiyatro serüvenini GÜNAYDIN'a anlattı...
- EDHO, ekranın uzun soluklu yapımlarından biri... Çekimler nasıl gidiyor?
Kış aylarında olumsuz hava koşullarında çalışmak zorunda kaldığımız oldu. Ancak her şeye rağmen diziyi salı akşamlarına yetiştirmek için tüm ekip canla başla çalışıyoruz.
- Çok başarılı bir diziye sonradan dahil olmak zor mu?
Evet dizi çok başarılı ve böyle bir dizide yer almak heyecan verici. Usta ana oyuncu kadrosu ve teknik kadro, çıktıkları bu yolculukta çok güzel bir sinerji yaratmış. Dizi, teması nedeniyle sert söylemlere sahip olabilir ancak insan gibi insanların bir araya geldiği bir seti var. Bu yüzden aralarına sonradan girsem de, gözlerindeki sıcak bir merhaba ve verdikleri destekle zorlukları aşmama yardımcı oldular. Bunu her sette yaşayamazsınız, o yüzden kendimi şanslı sayıyorum.
- Dizide canlandırdığınız 'Mesut'un en sevdiğiniz ve sevmediğiniz özelliği nedir?
'Mesut', şu anda çok görünür değil. Oyun kurucu gibi; bir sonraki oyunu kurana kadar görünmüyor.
'Mesut'un oyun kuruculuğunu seviyorum.
DUYGU VARSA ALICI ÇOK OLUR
- Türk dizileri, tüm dünyada izleniyor. Bu başarının sırrı ne sizce?
- Dizilerimizin hem teknik, hem de oyunculuk bakımından bir standardı yakaladığına inanıyorum. Dizilerimizin duygusu çok yüksek; duygusu olan işlerin alıcısı çok olur. İnsanlığın ortak duygusunu yakalayıp estetik bir anlatımla sunarsanız; bu, dünyanın her yerinde karşılığını bulur. Diziler arasındaki reyting rekabeti, daha iyiyi aramayı ve yapmayı tetikledi. Bazen şu tartışmaya tanık olursunuz; 'Abi ya dizi çok kötü, nasıl birinci oluyor?' ya da 'Dizi çok güzel, nasıl reytingleri düşük olur?' Bunların yanıtını okuyucuya bırakayım.
- Son dönemde film yapımcıları ile sinema salonu işletmecileri arasında yaşanan krizle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Filmlerin dağıtımını ve gösterimini, tekelleşmiş global şirketler yapıyorsa, kendi sinema dilini yaratmaya çalışan bağımsız ve yerli sinemacıların işi çok zor demektir.
- Bugüne kadar birçok dizide oynadınız. Sizi en çok etkileyen rolünüz hangisiydi?
Hiç bu sorunun tersini sormayı düşündünüz mü? Yani, 'Siz bir rolü etkilediniz mi?' diye... Bazen birkaç bölümlük anlaşma yaparsınız ama karakteri öyle bir yorumlarsınız ki; her bölümde ona sahne yazmaya başlarlar.
O, neredeyse dizinin ana karakteri gibi olur. İşte o etkilediğim ve etkilendiğim karakterdir.
- Bu sezon tiyatroya devam ediyor musunuz?
Sezon başında İzmir Devlet Tiyatrosu'nda hasetliği ve kıskançlığı anlatan 'Prömiyer Partisi' adlı kara komediyi yönettim. Kısa süre önce de İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda, Avrupa'nın göçmenlere karşı ikiyüzlülüğünü anlatan 'Kosovalı Peer Gynt' oyununun yönetmenliğini yaptım. Her ikisi de seyirciyle buluşmaya devam ediyor. Geçen sezon Erzurum Devlet Tiyatrosu'nda sahneye koyduğum 'Sersem Kocanın Kurnaz Karısı' da halen Erzurum'da oynanıyor.
- Peki sinema filmi yapmayı düşünüyor musunuz?
Evet, görüştüğüm birkaç film yapımcısı ve yönetmen var.
SADECE İSTEMEKLE OYUNCU OLUNMAZ
- Oyuncu olmak isteyen gençlere ne tavsiye edersiniz?
Konservatuvarda eğitmenlik yaptığımda; ilk derste öğrencilerime soruyorum, 'Oyuncu olmak istiyor musunuz?' diye... Verdikleri yanıt 'Evet' oluyor. Ben de yabancı dil öğrenmek istiyorum ama sadece istemekle herhangi bir yabancı dili konuşabilir miyim? Bedel ödemeden, çalışmadan, emek vermeden, sadece istemekle bir şeye ya da yeteneğe sahip olamazsın. Oyunculukta kalıcı olmak için kendilerini hep yenileyip geliştirmeleri gerekir.