Huzurevinde yaşayan öğretmenlerle gençlerin mektuplaşarak tecrübe paylaşımı yapılmasını amaçlayan projede yer aldığı için çok mutlu olan Koçyiğit ile bir araya geldik. 55 yıldır hayranlarıyla mektuplaştığını öğrendiğimiz usta sanatçıyla eski günleri konuştuk...
■
Yaşlılarla gençler arasında tecrübe paylaşımının olduğu Mektubunuz Var projesine destek oluyorsunuz. Bu proje nasıl gelişti?
Hayata hazırlanan, evlerinde büyüğü olmayan çocuklar var. Onları buluşturmak, büyüklerimizin tecrübesini, birikimlerini onlara aktarmak istedik. Çocuklar da büyüklerine nasıl davranmaları gerektiğini öğrensinler. Bu benim kalbimde olan bir düşünceydi. Bir gün beni Sabriye Şentop Hanımefendi aradı ve Mektubunuz Var projesinden bahsetti. 'Talebelerle yaşlılarımızı buluşturmak istiyoruz' dedi. Ben de seve seve bu projenin içinde olmak istedim. Gençlerimiz, öğretmenlerle mektuplaşarak onların tecrübelerini deneyimliyorlar.
■
Siz mektup yazar mısınız?
Benim için bu alışkanlık 1964 yılından beri devam ediyor. Hayranlarım bana mektup yazdığında ben de cevap veririm. Beni düşünüp bunun için heves etmiş ve postaneye gidip mektup atmış. Bunlar benim için çok değerli. Genellikle fotoğraf isterler. Biriktirdikleri fotoğraflarımı albüm yapıp gönderirler. Sonra bir araya geliriz. Bizimki sadece sinema filmleriyle iletişim değil, neredeyse dokunarak iletişim haline geldi. Daha bir ay öncesinde bir hayranımdan yine bir mektup ve fotoğraf albümü geldi. Çok mutlu oldum.
■
Eskiye olan en büyük özleminiz nedir?
Ben zaten eskide yaşıyorum. (Gülüyor) İnsanlarda saygı, nezaket, zarafet ve değer verme konusunda eksikler olduğunu görüyorum. Sevgi çok törpülenmiş durumda. Sabır ve vicdan çok önemli. İnsanlar kendilerinden hoşnut olarak yaşamayı bilmiyor. Herkes imkanı fazla olan insanlara özeniyor. Bunu yaratan da dijital ortam. Herkes birbirine benzemeye başladı. Kimsenin kişiliği, kimliği, fiziksel bir özelliği kalmadı. Bu da böyle bir devir, bunlar değişecek. Eski müzikleri de özlüyoruz çünkü onlarda melodi vardı. Ben beş rap şarkı dinlerim ama bütün gece dinleyemem. Disco müziği zaten dinlemem. Melodili bir alaturka şarkıyı tercih ederim.
SELİM BANA ROMANTİK NOTLAR YAZAR
■
Ailenizde birbirinize notlar yazar mısınız?
Bu genelde Selim'in daha büyük alışkanlığıdır. Her gün beraberiz ama hem duygularını dile getirmeyi, hem de küçük notlar bırakmayı çok sever. İlan-ı aşk eden notlar yazıp eve bırakır. "Seni çok seviyorum... Sen çok güzelsin... Çok iyisin, melek gibisin..." gibi cümleler yazar. Sürekli hediye alır. Çok zevkli bir adamdır. Ayrıca Neslişah ve Aslışah'ın çocukluklarında bize yazdığı notları saklıyoruz. Şimdi de Emir ile Alara'nın çizdiği resimleri çerçeveletip evimizde bir köşede tutuyoruz.
TORUNLARIMA 'KENDİNIZ GİBİ OLUN' DERİM
■ Torunlarınıza en büyük nasihatiniz nedir?
Mış gibi olmasınlar, kendileri gibi olsunlar. Herhangi birinin taklidi olmasınlar. Duygularını samimi ve açık bir şekilde dile getirsinler. Eğer o anda iyi hissetmiyorlarsa da rol yapmasınlar. Önce kendilerine, sonra etraftaki insanlara karşı dürüst olsunlar. Ailemiz iyice büyüdü, her geçen gün daha da şenleniyoruz. Torunlarımızla vakit geçirmek en büyük mutluluğumuz.
ESKİ FİLMLERİMİ İZLERKEN DUYGULANIYORUZ
■
Filmleriniz yeni nesil tarafından da çok izleniyor...
'Sizin filmlerinizle büyüdük'
diyorlar. Gençler de izliyor. Ben
de hâlâ o filmleri iziyorum. Geçen
gün Selim'le (Soydan) birlikte
Beyoğlu Güzeli adlı filmimi izledik.
Bir baktım Selim şakır şakır
ağlıyor. 'Çok etkilendim, duygulandım'
dedi. Gerçekten çok güzel
filmler yapmışız. İmkansızlıklar
içinde çok büyük bir heyecanla,
çok güzel işler çıktı ortaya. Hikayeler
de çok güzeldi. Münir Özkul,
Kemal Sunal, Adile Naşit, Hulusi
Kentmen ve daha birbirinden
değerli sanatçımız bir aradaydı.
Şu anda bu kadar
büyük kadro kurmak
imkansız. O zamanlar
bunlar sevgiyle
yapılıyordu.