Defne Samyeli'den söz ettiğimi anlamışsınızdır. Harika bir dostluk vardı aramızda.. Öyle yakındık ki, aileye de girdim.. Annesi Sendegül'ü de, kardeşi Suhan'ı da çok sevdim. Birlikte çok yemekler yedik..
Sonra o da yakın arkadaşım Mimar Eren Talu ile evlendi. Ne güzeldi o düğün..
Ve sonrası.. Sık sık evlerinde yemek yer, dışarıda buluşurduk.
Defne Türkiye Güzeli olması dışında çok yetenekliydi. Onu o zamanlar TRT'yi kasıp geçiren Rafaella Carra Şov benzeri bir programa teşvik ettim.
Projeyi beraber yaptık, hatta..
Ama onun tercihi ana haberler oldu. Sonra Galatasaray aşkı yüzünden akıl almaz indirimle girdiği stat inşaatı Eren'i maddi, manevi yıktı.
Ayrıldılar..
Ondan sonra ikisiyle de rastlaşmaz olduk. Bir programını eleştirince, Defne bana kızdı.
Yıllarca kırgın kaldık. Sonra barıştık ama eski günleri yakalayamadık.
Sonra..
Sonra Defne, sosyal medyayı kullanarak adını hatırlatma merakına düştü. Yetmedi.. Yanına ergenlik çağındaki kızlarını da aldı.. Hemen her gün magazin sayfalarında Defne, Deren ve Derin'le birlikte görünmeye başladı..
Bu resimler Defne'yi mutlu ediyor. Ettiği belli..
Çünkü hepsini anne ve kızlar kendi sosyal medya hesaplarından yayıyorlar..
Ama ben üzülüyorum..
Çünkü benim 1991 yazında Çeşme'de tanıdığım "Amiralimin kızı" Defne bu değil..
Doğumuna en çok sevindiğim, yıllanmış şarap ve iki kristal bardaklık doğum hediyemi verirken "21 yaşına basınca tıpayı açar, bu bardaklarla 'Mutluluğa çin çin' yaparsınız" dediğim Deren de, gazetelerde çıksın diye resmine fotoşop yapıp alay konusu olan genç kız değildi..
Bütün Samyeli ailesini hala çok sevdiğim için üzülüyorum, anladınız mı?.