19 yaşında bir magazin muhabiri, Ozan Güven'e (diğer mesleği ayakkabı satıcılığı) "İlişkiniz nasıl gidiyor?" diyor. Ozan da başlıyor küfretmeye. Hem de ne küfürler...
O küfürleri varoş bir mekanda etse ve karşısındaki gazeteci olmasa muhtemelen bıçağı yerdi.
Defalarca yazdık, bu sefer kısa bir özet geçelim: Magazin gazeteciliğinin görevi, ünlülerin hayatını mercek altına almaktır.
Bu sektörün kulvarı o kadar geniştir ki, Tansu Çiller'in boş havuzda çekilmiş mayolu fotoğrafı da, Barack Obama'nın hamburger kuyruğunda beklemesi de magazindir.
Yani; Nicolas Sarkozy'nin başı bile magazinle dertteyken "İlişkiniz nasıl gidiyor?" sorusu, magazin denilen büyük okyanusta küçük bir damladır.
Evet, Güven bu soruya cevap vermek zorunda değildir. Ama bu soruya muhatap kalması ünlü olmanın bir dezavantajıdır.
AMERİKA'DA OLSA YANMIŞTI
Az emeğe çok büyük paralar kazanmanın da bir diyet borcu vardır. Bu borç da, objektifler altında yaşayarak ödenir. Ama bizim sanatçılar sadece reklamları, yalaka röportajları yapılsın istiyorlar.
Yurt dışındaki meslektaşlarının nasıl mütevazı olduklarını bilmeyen yok ama bizimkiler çok benciller...
Evet, bazen magazinciler de abartıyorlar ama emin olun, gecenin 4.00'ünde bar kapısında beklemek için can atmıyorlar. Herkes ekmek parası derdinde...
Hadi yurt dışında örnek verelim. Ozan girsin Youtube'a; meslektaşı, Oscar canavarı Jack Nicholson'ın paparazzilerle olan muhabbetine baksın.
Ya sigarasına ateş ister ya da ayaküstü laflar. Çünkü Jack Abi insan halinden anlar.
Hollywood'da da Ozan gibi arıza çıkaranlar yok mu? Var ama orada, basının görevini yaptığını bilen bir adalet sistemi var.
Paparazziye saldırdığı için Sean Penn'i bile süründürdüler. Ozan, eğer bu küfürleri ABD'de etseydi, yüklüce bir tazminat öderdi.