DENİZ UĞUR

Atv'de yeni başlayacak olan 'Aynı Yağmurun Altında' adlı dizide rol alacağım. Çok iddialı bir kadro kurdular. Ben de çok heyecanlıyım. İlk defa tesettürlü bir kadını oynayacağım. Daha önce oynadığım hiçbir role benzemiyor. Hümeyra isimli bir kadın. Anne olması hasebiyle kendime çok yakın bulduğum bir karakter. Seyirciyle buluşmasını bekliyoruz. Üst üste aynı tarz karakterleri oynamamaya dikkat ediyorum. Ters köşe rollerim oldu ama bu bambaşka olacak benim için. Dolu bir karakter.

Hayata karşı iştahlıyımdır, okumayı araştırmayı severim, yakın tarihe meraklıyımdır.

Dünya Kanıyor diye bir şarkı yazdım. Yapay zekâyla yaptım. Bazı şeyleri hatırlatmak istiyorum. Çok fazla savaş, kan ve gözyaşı var. Dünya yorgun artık tükendik, yeter. Böyle devam etmemeli. Dünyada olup bitenlerle orada yaşanılan yıkımlarla ruhlarda yaşanılan yıkımlar bir. Acı da bulaşıcıdır. Dünyanın bir yerinde birilerinin canı yanıyorsa o acı bize de bulaşır mutlaka. Yaşananlardan dolayı çok üzgünüm.
FİLİSTİN'İ İÇSELLEŞTİRDİM

Filistin konusunda ses çıkarmak en kolayı, elimiz kolumuz bağlı hiçbir şey yapamıyoruz. Bu da insanda duygusal patlamaya sebep oluyor. Eğer empati yapıyorsanız uykunuzun kaçmaması mümkün değil. 2 yıldır uyku düzenim kalmadı. Sağlığım olumsuz etkilendi. Ameliyat geçirdim, tedavi gördüm. Anneliğin verdiği yerden bakıyorum o yüzden fazla içselleştirdim. Bedelleri oldu tabii ki, sınav diyorum onlara. Eskiden kendimi ifade etmekten, eleştirilmekten çok korkardım. Korktukça da üstüme çekerdim aslında. Halbuki insanın şunu bilmesi lazım, göz önünde sanat kariyerin olacaksa her zaman seni taşlayanlar olacak. Olması da gerekiyor zaten, olmuyorsa sende tuhaflık vardır demektir. Bir kişiliksizlik var demektir. Birileri seni eleştirecek, beğenmeyecek ve hatta linç edecek. Bu iyi bir şey. Bir insanı herkesin sevmesi ve onaylaması mümkün değil.

Okullarda zorbalık çok. Aileler alarmda olmalı. Sevgi ve saygıyı, en azından yaralamamayı öğretmemeli. Sadece fiziksel değil sözel olarak da. O kadar kırılgan ki çocuklar. Zaten dünya acımasız, hep sevgiyle bakmalıyız.

Yaralanıp berelenmeden törpülenmek mümkün değil. En önemli şey de egonun törpülenmesi, Hayatının bir döneminde mutlaka başın dönüyor. Eğer rağbet görüyorsan, beğeniliyorsan o sırat köprüsünde tuzağa düşüyorsun. Kötü bir insan olmayabilirsin. Ama kibir seni bir yokluyor. O sınavı iyi verirsen olgunlaşmış oluyorsun. Yıkık dökük olmaktan hoşlanmam. "Kuyruğu dik tut" derdi babam. O beni şekillendiren cümledir. Ama çok kırıldığım, ağladığım fena olduğum zamanlar oluyor. Dışarıya öyle görünmekten hoşlanmam.
YÜKSEL AKSU
DENİZ, DÜNYADA KAYINVALİDESİNİ OYNAYAN İLK OYUNCU OLABİLİR

Bak Postacı Geliyor filmimiz vizyonda. Ben tanıklıklarımı çekiyorum. Babam postacıydı. Annemle babam kaçmışlar. Annem babam, bizim aşkımızı ne zaman film yapacaksın diye beni uzun zamandır manipüle ediyorlardı. Yarı gerçek yarı kurmaca 1960'lı yıllarda geçen, içinde aşk mektuplarının şairlerin şiirlerin olduğu bir film yaptık. Necip Fazıl'dan Nazım'a uzanan 8-9 edebiyatçının önemli şairlerin şiirleri var, 5-6 tane türkü var. Gırgırı şamatası iyi, argo küfür şiddet yok. Bize özgü ailece izlenecek bir film oldu. Anneannelerinin babaannelerinin aşklarını yaşadıkları toplumsal ve düşünsel evreni de yaşamış olurlar izlerken.
SETE ÇOK HIZLI ÇIKTIK

Ekipten çok memnunum. Mucizeyi gerçekleştirdik. 33. yılımdayım. İlk defa bu kadar hızlı ön hazırlık yapıp apar topar sete çıktım.

Deniz annemi oynuyor. Dünyada kayınvalidesini oynayan ilk oyuncudur herhalde. Benim için ontolojik bir şey. Annenin babanın hikâyesini yapmak, nakletmek ıstıraplı ve keyifli bir şey. Aşk evliliği yapmışlar. Onların aşkları beni etkilerdi. Anne babanın aşkını film yapmak başlarda aklımda yoktu. Babamın mesleğine olan sevgisi, inancı beni hep etkilerdi. Teknolojinin geldiği noktada mektupların azalmasından şikâyet ederdi. Her mektubun verilme şekli farklıdır, aşk mektubuyla icra mektubunu aynı şekilde veremezsin derdi. Mesleğiyle ilişkisi bana paradoks gibi geldi.

Polat Yağcı müzik endüstrisinden geldiği için güzel fikirleri vardı. Müzik arkeolojisini seviyorum. Seyirciye Özay Gönlüm'ü, Zeki Müren'i koydum. Film müziklerini Ceyhun Çelikten çok güzel yaptı. Film yapmak değil önemli olan aslında toplumsal belleğe bir tuğla daha koyabilir miyiz? Buydu derdim. Filmden çıktıktan sonra seyirciye duygu ve yaşam tecrübesiyle ruhunun kenarına bir şey değdirebilirsem ne mutlu bana.
DENİZ BARUT
FİLM YENİ NESLE EDEBİYATI SEVDİRECEK

Bir Egeli olarak Egede geçen bir filmde oynamak benim için özeldi. Muğlalılara çok teşekkür ediyorum. Bize çok yardımcı oldular. Kısa zamanda hızlı hareket etmek zorunda kaldığımız bir süreçte bize çok destek oldular, işimizi çok kolaylaştırdılar. İlk kez reji ekibinin "Baştan alıyoruz" demedikleri bir süre yaşadık. Artık profesyonelleşmişler. Onlarla çalışırken hiç yorulmuyorsunuz. Sanat ekibine bile destek oldular. Ayrıca Fikret Kuşkan, Mustafa Avkıran, Müfit Kayacan gibi ustalar da vardı. Böyle bir ekiple çalışmak çok keyifliydi.

Gülizar, kasabanın zengin eşrafının edebiyatsever, şiir sever güzel kızı. Utangaç, naif, inci gibi bir kız. Komutanla postacı arasında kalması konusunda Gülizar, toplumun ve ailesinin baskısına rağmen aşkı arıyor. Aslında beyaz atlı prensini bekliyor. Ben de olsam aşkı seçerdim, aşk çok kıymetli. Genelde kalbimin sesini dinlerim, çok mantık insanı değilim. Aşk çok dönüştü artık. Çok sahte. Dijital evren kısalan kelimeler… Bir kelimenin bile tamamını yazmaya üşenen bir nesil var. Bu filmde oynarken yazmayı neredeyse unuttuğumu fark ettim. Mektup ve tebrik kartları gönderme hiç ölmemeli hatta geri gelmeli yaygınlaşmalı bence. Bir yazı stilinden karakter analizi yaparlarmış sevgililer. Ne kadar önemliydi.

Film gibi Gülizar da şiir gibiydi. O yüzden bir şiiri hayal ederek oynadım. Hem edebiyattan beslendiği için hem de Yüksel'in hikâyesi olduğu için oynamak ayrıca çok keyifliydi. Gülizar annem de çok beğendi, çok güzel olmuşsun dedi. İzlerken gözleri doldu. Onlar için çok özel.

Yüksel, sette ustamdır, ağzımı açmam. Vardır bir bildiği derim. Bu filmin yeni nesle edebiyatı sevdirecek olmasını çok önemsiyorum.