2026 ilkbahar-yaz Milano Erkek Moda Haftası, İtalyan zarafetini, İngiliz isyanını ve Japon duyarlılığını aynı podyumda bir araya getiren etkileyici bir kesişim noktası sundu. Geleneksel evlerin mirasından genç tasarımcıların yenilikçi anlatılarına kadar uzanan koleksiyonlar, modanın yalnızca bir estetik değil, aynı zamanda bir kültürel söylem olduğunu yeniden hatırlattı.
Fondazione Prada'nın endüstriyel boşluğunda sunulan koleksiyon, geçmiş sezonların ihtişamlı setlerinin aksine tamamen yalın bırakılan bir sahnede tanıtıldı. Raf Simons koleksiyonun doğrudan, içgüdüsel ve 'insani' olduğunu söylerken, Miuccia Prada bunu "karmaşık fikirlerin reddi" olarak tanımladı. Mikroskopik şortlar, deniz ve güneş baskılı gömlekler, 70'lerin sportif silüetleri ve çiçekli tabard'lar, izleyicileri bir tür sürreal kumsal atmosferine taşıdı. Harris Dickinson, Riz Ahmed, Benito Skinner gibi isimler şovu izledi. Stormzy, Benedict Cumberbatch gibi ünlü isimler de Prada defilesinde göze çarptı. Şıklığı ve sosyal medya etkisiyle dikkat çeken Caroline Daur, özellikle sokak stiline yön veren influencer'lar arasında öne çıktı.

Dolce&Gabbana 'Pijama Boys' başlığı altında şekillenen koleksiyon, ev rahatlığını gündelik şıklıkla birleştirdi. Podyum öncesinde gösterilen video enstalasyonunda, modeller rahat pamuklu pijamalar içinde gösterilerek koleksiyonun samimi tonu önceden kurulmuştu. Pastel tonlarda pijama takımları, kristal işlemelerle zenginleştirilmişti. Bu koleksiyon, markanın cesur anlayışına nostaljik bir yumuşaklık katıyordu. Theo James ve Will Poulter, markanın sunumunda yer aldılar.
Giorgio Armani'nin kurucusu Emporio Armani, sağlık sebebiyle defilelere katılamasa da dijital olarak koleksiyona birebir rehberlik etti. Emporio Armani, teknik kumaşlarla çağdaş bir gezgin imajı çizerken, ana koleksiyon göçebe estetiğini benimseyen 'Moroccan mosaic' ilhamlı şalvar pantolonlar ve jakar detaylı üstlerle tanıtıldı. Armani Teatro'nun dingin atmosferi, kıyafetlerin sessiz zarafetini vurguladı. Alman influencer ve moda ikonu Caroline Daur da izleyiciler arasındaydı.

Milano'daki ilk resmi defilesini bir showroom sunumuna dönüştüren Paul Smith, 1950'ler kesimlerini 1980'lerin renkleriyle birleştirdi. Kendi sesinden seyahat anılarını dinleyerek izleyiciler nostaljik bir yolculuğa çıkarıldı. Kuş motifli deri aplikeler, otel anahtarlığından ilham alan kemer süsleri ve sebze dolu file çantalarla dolu koleksiyon, sofistike olduğu kadar eğlenceliydi.
Vivienne Westwood'un kreatif direktörü Andreas Kronthaler, Barcelona'daki ilk gelinlik defilesinin ardından bu kez Milano'ya taşıdığı erkek koleksiyonunda gotik dramatizmi çağdaş kesimlerle dengeledi. Paris'teki karma formatlardan ayrılan bu özel sunum, markanın köklü mirasını erkeksi bir perspektifle yeniden şekillendirdi.

Dunhill markasının Simon Holloway'ın vizyonuyla sunulan koleksiyon, İngiliz aristokratları ile rock yıldızlarının gardıroplarını birleştirdi. Lüks deri sürücü montları, pastel takım elbiseler ve 18'inci yüzyıl çiçekli yelekler "asi zarafet" tanımını yeniden yazdı. Sunumun yapıldığı bahçe, koleksiyonun hafif ironik ama oldukça rafine havasını pekiştirdi.
Brunello Cucinelli markası için Umbria'dan Milano'ya taşınan rafine sessizlik, dokular ve doğal tonlarla vücut buldu. "İnsanlık onuru" mottosunu koruyan Cucinelli, defile yerine doğrudan temas odaklı bir sunum seçti.

Brioni, Norbert Stumpfl'ün terziliğe olan saygısı, koleksiyona yansırken; çizgilerin sadeliği ve kumaş kalitesiyle dikkat çekti.
Tod's markası kreatif direktör değişimi nedeniyle sessiz bir geçiş yaşadı. Marka, klasik ayakkabı DNA'sını yazlık ketenler ve taze aksesuarlarla yeniden şekillendirdi.
DSquared2 markası 30'uncu yılını kutladı. İkili Dean ve Dan Caten, bu kez gösterişli partiler yerine daha anlamlı bir sunum yaptı. Koleksiyonun ölçeği yerine içeriği ön plana çıkarıldı.

Bu sezonun dikkat çeken yönlerinden biri de bazı büyük markaların yokluğuydu. Gucci, Bottega Veneta ve Versace gibi evler resmi takvime dahil olmadı. Ancak bu boşluk, genç tasarımcıların ve alternatif anlatıların yükselmesine zemin hazırladı.
Türk aktör Kerem Bürsin, Montblanc bölge elçisi olarak markanın Milano'daki sunumuna katıldı. 'Let's Write' adlı özel etkinliğe katıldı. Wes Anderson'dan ilham alan bu etkinlik, Montblanc'ın yeni kampanyasının tanıtımıydı. Etkinlikte Bürsin; Rupert Friend, Michael Cera, Daniel Brühl ve Cooper Koch gibi Hollywood yıldızlarıyla birlikte yer aldı. Bu özel davete katılan tek Türk oyuncu olması, onun uluslararası moda ve sanat dünyasındaki yerini bir kez daha gözler önüne serdi.

SEYAHATTEN İLHAM ALAN KOLEKSİYON
Christian Dior'un seyahate dair ebedi hayallerine bir övgü niteliğindeki Dioriviera koleksiyonu, bu sezon sonsuz bir neşeyle dolu yeni modellerle modaseverlerle buluşuyor. Lüks modaevi, bu sezon ikonik Toile de Jouy -Sauvage (Toile de Jouy Kumaş- Vahşi desen) desenini yeniden yorumluyor. Dior'un zamansız motifinin zarif bir yorumu olan bu desen, büyüleyici turkuaz ve pembe tonlarıyla hayat buluyor. Yeni bir varyasyon olan Toile de Jouy- Palms (Toile de Jouy Kumaş - Palmiye desen) ise göz alıcı bir ormanı betimliyor. Bu büyüleyici desenler, ipek elbiseler, etekler, bluzlar, üstler ve aksesuarların yanı sıra pareolar, pançolar ve havlular üzerinde de yer alıyor. "İdil, nedir bu herkesin çok taklit ettiği Toile de Jouy?" diye soranlara hemen açıklayayım. 1700'lü yıllarda Fransa'da üretilmeye başlanan çoğunlukla kır ve av sahnelerinin resmedildiği pamuklu, tek renkli, baskılı kumaşlar.

PORTAKAL KABUĞUNDAN LÜKS TİŞÖRT
Son birkaç yıl popülaritesini daha da artıran İspanyol modaevi Loewe, arka arkaya yaptığı iddialı işbirlikleri ve projelerle de dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor. Loewe'nin son olarak konuşulmasını sağlayan konuysa portakal kabuğundan ürettiği tişörtler. Dünyanın önde gelen lüks modaevleri gibi Loewe de sürdürülebilirlik kavramını benimsediğini göstermek için özel bir projeye adım atmış durumda. Pyratex firmasının portakal kabuğundan ürettiği elyafla tişörtler üretmeye başlayan marka bu ilerici adımını geçtiğimiz günlerde duyurdu.