İngiltere, perakende dünyasında kolay bir pazar değil. Farklı kültürlerin iç içe geçtiği, rekabetin son derece sert olduğu ve tüketicinin beklentisinin çok yüksek olduğu bir ülke. Bu yüzden burada ayakta kalabilmek, hatta büyüyebilmek, bir markanın küresel ölçekte olgunlaştığının en güçlü işaretlerinden biri sayılıyor. Karaca için de İngiltere, yalnızca bir satış noktası değil; markanın kendini test ettiği, dinlediği, öğrendiği ve bir sonraki adımı için güç topladığı bir merkez.

İngiliz tüketicisi kaliteye, tasarıma ve yeniliğe çok önem veriyor. Karaca'nın mutfak ve ev yaşamına bakışı da tam bu noktada karşılık buluyor. Ürünlerin sadece işe yaraması değil, estetik bir hayatın parçası olması bekleniyor. Bu nedenle İngiltere pazarı, global yolculukta kilit bir durak hâline geliyor. Burada kazanılan deneyim, Almanya'dan Amerika'ya, hatta Uzak Asya'ya uzanan yolun da zeminini hazırlıyor.
Bu yolculuk, doğru lokasyon seçimiyle başlamış. Westfield London gibi lüks algısı güçlü bir alışveriş merkezinde yer almak, henüz ismi geniş kitlelerce bilinmeyen bir marka için önemli bir güven adımı. Yıllardır İngiltere perakendesine yön veren markalarla yan yana durmak çok önemli. Tottenham Hale Retail Park ise bambaşka bir hikâye sunuyor. Arabayla alışveriş yapan, ürünü alıp doğrudan evine götürmek isteyen daha yerel bir müşteri profiline hitap ediyor. Bu yapı, özellikle mutfak ve ev ürünlerinde ciddi bir avantaj sağlıyor ve ciro açısından Westfield'ın önüne geçiyor.

MEMNUNİYET KULAKTAN KULAĞA YAYILDI
Online satış tarafında ise bambaşka bir başarı öyküsü var. İngiltere'de Amazon ve markanın kendi e-ticaret sitesiyle başlayan süreç, asıl ivmesini TikTok'ta yakalıyor. Bugün İngiltere'de "Markayı nereden duydunuz?" sorusunun cevabı çoğunlukla Westfield London ve TikTok oluyor.
Başlangıçta mağazalara gelen müşterilerin büyük bölümü Türk tüketicilerden oluşuyordu.

Bu durum doğal ama sınırlı bir tabloydu. Zamanla kulaktan kulağa yayılan memnuniyet, sosyal medya etkisi ve mağaza deneyimiyle müşteri profili tamamen değişti. Bugün Karaca'nın İngiltere'deki müşterileri çok daha uluslararası bir yapıdan geliyor. İngilizler, farklı ülkelerden göçmenler ve çeşitli kültürler artık bu hikayenin parçası.

21 STERLİNDEN 2 MİLYON POUNDA
Rakamlar da bu dönüşümü destekliyor. Kasım ayında satılan 100 bin ürün, ortalama her 26 saniyede bir ürün anlamına geliyor. Son ayda ulaşılan 2 milyon poundluk ciro, ilk gün kaydedilen 21 sterlinlik satışla kıyaslandığında hikâyenin ne kadar hızlı büyüdüğünü anlatıyor. Satışların büyük bölümü online kanallardan geliyor, fiziksel mağazalar ise markanın yüzü ve deneyim alanı olarak konumlanıyor.
Karaca'nın bu büyümede benimsediği yaklaşım ise 'hızlı ama kontrolsüz' değil. Her kanal ayrı ayrı değerlendiriliyor, karlılık ve sürdürülebilirlik ön planda tutuluyor. Güney Londra ve Birmingham gibi bölgeler, bir sonraki adımın güçlü adayları arasında yer alıyor. En çok siparişin Londra'dan gelmesi de bu stratejinin ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor.
Amaç yalnızca ürün satmak değil; bir yaşam tarzını, bir mutfak kültürünü dünyaya anlatmak. Oxford Street'te atılan bu adım, Karaca için 'ulaşılabilir premium' bir marka olma yolunda önemli bir adım. Bu hikâye gösteriyor ki; esnaf ruhunu kaybetmeden, dünyaya açılmak mümkün.