"İmkânınız olsa, hangi zaman dilimine gitmek isterdiniz?" Bu soruyla belki onlarca kez karşılaşmışsınızdır. Gelin, verdiğiniz ve tekrar tekrar verebileceğiniz cevapları bir kez de beraber düşünelim… Geleceğe gitmek istersiniz… Çünkü bu gidişatın nereye olduğunu merak ediyorsunuz. Gününüzü meşgul eden onlarca öngörüden hangisinin gerçekleşmiş olduğunu gözlerinizle görmek istiyorsunuz. Mutlu bir yuva kurdunuz mu, küresel ısınma dünyayı yaşanmaz hâle getirdi mi, petrol rezervleri bitti mi, yıldız savaşları başladı mı… Gözünüzle görmek, merakınızı gidermek istiyorsunuz. Çünkü bugün, hayatınızın büyük bölümünü merak ederek geçiriyorsunuz. Çoğunlukla da başka insanların hayatlarını… Çünkü merak, bugününüzü şekillendiren en önemli motivasyon. Halihazırda olanların varlığı değil, olmayanların yokluğu meşgul ediyor beyninizi… Belki de geçmişe gitmek istersiniz… Dünya, masallardaki kadar güzel miydi; gözünüzle görmek için. Her şeyin daha saf, daha temiz olduğu bir zamanda keyiflenmek için. Belki de geçmişteki bazı şeylere müdahale edip, bugününüzü değiştirmek için. Zaman makinesi nostaljisi saflığına, modern dünyanın cinliğini de ekleme fırsatınız olurdu böylece… Bana sorsaydınız, ben doğrudan çocukluğuma gitmek isterdim. Geçmişin herhangi bir bölümüne değil; doğrudan çocukluğuma. Bu kadar zaman dilimi içinde, insanın istediğini özgürce yapamadığı bir döneme gitmek istemesi ne kadar saçma değil mi? Bu, istediğini özgürce yapamama durumunu baştan düşünün isterseniz…
ÇOCUKLUK ÖZGÜRLÜKTÜR
Çocukluğuma gider ve istediğim zaman uyur, istediğim zaman da uyanırdım. Uyanmak ve hayatın karmaşasına dalmak için saat kurmam gerekmezdi. Güne başlarken ilk aksiyonum, tıkanmış trafikte koştur koştur ofise yetişmeye çalışmak olmazdı. Üstelik ben en doğal hareketimi yapıp uyandım diye, sadece bu yüzden; etraftaki insanları mutlu bile ederdim… Acıktığım zaman yemek yerdim. Günde üç öğün, beş öğün tartışmalarına bulaşmadan, ne zaman istersem, o zaman yerdim. Üstelik bu zamanın; sabahın kör vaktine, öğle arasına veya akşam iş çıkışına denk gelmesi de gerekmezdi. Sofranın kurulmasını da beklemezdim. Ben yerdim, benim dışımda acıkan varsa; onlar da kendi başlarının çaresine bakardı… İstediğime kızar, istediğimi severdim. Sevdiklerim, bundan kendilerine pay çıkarır; kızdıklarım da kabahati kendilerinde arardı… Her hareketim, öğrendiğim her şey çevremde mutluluk yaratırdı… Çocukluğuma giderdim, çünkü yaptığım her şeyi plansız, sadece içimden geldiği gibi yapardım; âşık olmayı bile. Hayatım boyunca muhtemelen onlarca kere düştüğüm durumun en safını, en önemlisini ve en unutulmazını tekrar yaşamak için… Ben çocukluğuma gitmek isterdim; ama gider miydim? Hayır. Zaman makinesi sorusunun kabul etmeyeceği bir hareket yapardım. Adımımı atar, bana şöyle bir çocukluğumu göstermesini isterdim. Sonra yavaşça çıkar ve hayata karışırdım… Çocukken yaptığım her şeyi, bugünümde yapmak için. Benim için önemli olan geçmişte yaşananlar da değil, gelecekte yaşanma ihtimali olanlar da değil. Benim için önemli olan, bugün hayattan ne kadar zevk aldığım. Ve biliyorum ki bana bu konuda en iyi dersi çocukluğum verebilir… Sadece şimdiki zaman çekimlerinin olduğu çocukluğum…