İnaloğulları Beyliği hakkında...

Suriye Selçuklu Sultanı Tâcüddevle Tutuş, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın ölümü üzerine (485/1092) saltanatı ele geçirmek maksadıyla mücadeleye başlamış ve son Mervânî emîri Nâsırüddevle Mansûr'un geri gelip idareyi ele aldığı Âmid (Diyarbekir) ve çevresine de hâkim olmuştu (486/1093). Tutuş, oğlu Dukak'ın atabegi Zahîrüddin Tuğtegin'i bölge genel valiliğine tayin etti. Fakat Tutuş'un saltanat iddiacılarından Berkyaruk'la Rey yakınında yaptığı savaşı ve hayatını kaybetmesi (488/1095), Tuğtegin'in de esir düşmesinden sonra Güneydoğu Anadolu bölgesinde birçok küçük Türk beyliği kuruldu; bu arada Türkmen beylerinden Sadr da Âmid'de hüküm sürmeye başladı. Sadr'ın ölümünden sonra yerine, beyliğe adını veren ve asıl kurucusu sayılan kardeşi (veya oğlu) İnal geçtiyse de (491/1098) çok yaşamadı ve oğlu İbrâhim tahta çıktı. Beylik bu dönemde, Tutuş'un ölümünden sonra ikiye ayrılan Suriye Selçukluları'ndan Dımaşk kolunun meliki Dukak'a tâbi oldu. İbrâhim aynı yıl, Musul Emîri Kürboğa tarafından Haçlılar'a karşı yapılan ve başarısızlıkla sonuçlanan Antakya'yı kurtarma harekâtına katıldı. Ardından Kürboğa Âmid'i ele geçirmek istedi ve İmâdüddin Zengî ile birlikte kuşatma başlattı (494/1101). Ancak şehir Sökmen b. Artuk'un yardımı ve özellikle surlarının sağlamlığı sayesinde kuşatmadan kurtuldu. Bu hadiseden sonra İbrâhim, Büyük Selçuklu tahtını ele geçirme mücadelesine girişen Muhammed Tapar'a, daha sonra da bölgede Anadolu Selçuklu Devleti'nin idaresini hâkim kılmak için Silvan'a (Meyyâfârikīn) gelen Sultan I. Kılıcarslan'a tâbi olmak zorunda kaldı. Fakat Kılıcarslan'ı, Büyük Selçuklu Emîri Çavlı ve müttefiklerine karşı Musul hâkimiyeti için tutuştuğu savaşta diğer Doğu ve Güneydoğu Anadolu beyleri gibi terketti ve yenilen Kılıcarslan Habur ırmağını geçmeye çalışırken boğuldu (500/1107). İbrâhim, sultanın ölümünden sonra bir müddet bağımsız kaldıysa da Ahlatşahlar (Sökmenliler, Ermenşahlar) beyliğinin kurucusu Sökmen el-Kutbî'nin Silvan'ı alması üzerine (502/1108-1109) diğer bölge emîrleri gibi onun tâbiiyetine girdi; bir yıl sonra da vefat etti.

Emîr İbrâhim'in ölümüyle beyliğin başına oğlu Sâdüddevle İlaldı geçti (503/1110). İlaldı, saltanatının ilk yıllarında Ahlatşahlar'ın aleyhine topraklarını genişletti ve Haçlılar'a karşı düzenlenen Selçuklu seferlerine katıldı. Güneydoğu Anadolu bölgesine hâkim olmaya çalışan Musul Emîri İmâdüddin Zengî'ye karşı Mardin Artuklu Emîri Timurtaş ve yeğeni Hasankeyf (Hısnıkeyfâ) Artuklu Emîri Dâvud ile ittifak yapan İlaldı mücadeleye giriştiyse de başarı kazanamadığı gibi bir müddet sonra Zengî'nin bu defa Timurtaş ile birleşip Âmid'i kuşatmasını da engelleyemedi; ancak son derece sağlam surlara sahip bulunan şehir yine düşmekten kurtuldu (528/1134). 536 (1142) yılında ölen İlaldı'nın yerine oğlu Şemsülmülûk Mahmud geçti; ancak beyliğin idaresini Vezir Nîsanoğlu Müeyyedüddin eline aldı. Öte yandan Güneydoğu Anadolu bölgesine yeniden hücum eden Zengî de Ergani, Hâlâr, Tulhum, Çermük gibi kale ve kasabaları ele geçirdi (538/1144); onun ölümünden (541/1146) sonra da bu kale ve kasabalar Hasankeyf Artuklu Emîri Fahreddin Karaarslan tarafından işgal edildi. Emîr Mahmud, beyliğinin bekasını sağlamak amacıyla 50.000 altın başlık parasına anlaşarak Artuklu Timurtaş'ın kızı Safiye Hatun'la evlendi (543/1148); fakat gelinin bir yıl sonra ölmesi üzerine söz konusu parayı vermekten vazgeçti. Bu sebeple Timurtaş, Âmid'i kuşatıp çevresini yağma ve tahrip etti. Fiilen idareyi elinde tutan Vezir Nîsanoğlu Müeyyedüddin'in, Timurtaş'ı kışkırtan veziri Zeynüddin'i bir suikast sonunda Mardin'de öldürtmesi üzerine Artuklu ordusu Âmid'i ikinci defa kuşattıysa da Ahlatşah II. Sökmen'in veziri Bahâeddin bizzat Âmid'e gelerek iki taraf arasında barış yapılmasını sağladı. Emîr Mahmud ile Vezir Müeyyedüddin, aile fertleriyle birlikte şehirden çıkarak Timurtaş'a itaat ettiklerini ve hizmetine girdiklerini bildirdiler; böylece İnaloğulları Beyliği, Mardin Artukluları'na bağlanmış oldu. Vezir Nîsanoğlu Müeyyedüddin'in ölümünün (551/1156) ardından oğullarından Ebü'l-Kāsım Ali vezir olarak beyliği idare ederken diğer oğlu Ebû Nasr da Eğil Kalesi hâkimiydi. Bir süre sonra, Nîsanoğulları'nın Emîr Mahmud üzerindeki baskısını bahane eden Hasankeyf Artuklu Emîri Fahreddin Karaarslan diğer Türkmen beyleriyle birleşerek Âmid'i kuşattı. Bunun üzerine Emîr Mahmud, Ebü'l-Kāsım Ali ve Ebû Nasr, Dânişmendli Yağıbasan'dan yardım istediler. Harekete geçen Yağıbasan'ın Hasankeyf Artukluları'na ait Harput ve Çemişkezek civarını yağma ve tahrip etmesi üzerine damadı Fahreddin Karaarslan kuşatmayı kaldırıp memleketine dönmeye mecbur oldu (Şâban 558 / Temmuz 1163). Karaarslan ertesi yıl şehri yeniden kuşattıysa da yine alamadı; Emîr Mahmud ve Vezir Ebü'l-Kāsım Ali ile bir barış antlaşması yaparak geri çekildi. Fahreddin Karaarslan'ın ölümünden (562/1167) sonra yerine geçen Nûreddin Muhammed, kayınpederi Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıcarslan ile arası açılınca Selâhaddîn-i Eyyûbî'ye tâbi oldu ve ondan Âmid'i alarak kendisine vermesini istedi. Esasen Güneydoğu Anadolu bölgesinde hâkimiyet kurmayı planlayan Selâhaddin, Abbâsî Halifesi Nâsır-Lidînillâh'ın da izniyle Nûreddin Muhammed'le birlikte Âmid'i kuşattı ve bir müddet sonra ele geçirip ona verdi; böylece İnaloğulları Beyliği tarihe karışmış oldu (4 Muharrem 579 / 29 Nisan 1183).

Bir asra yakın süren İnaloğulları döneminde Âmid kültür, ticaret ve imar faaliyetleri açısından çok ileri bir durumdaydı. Dokumacılık çok gelişmişti; şehrin halı, kumaş ve bezleri meşhurdu. Ayrıca buraya bağlı Ergani ve Zülkarneyn kaleleri civarında zengin bakır madenleri işletiliyordu. İlaldı'nın ve Emîr Mahmud'un ulucami ve sur üzerinde tamir kitâbeleri vardır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA