Önce can değil, mercan...
Nerede geçen sene tribünleri 'morartan' formalar nerede bu 'mercan' diye yutturulan ama bildiğin pembe olan forma! Hayır, itirazım yok. Güzel de. Ama rağbet ettiği söylenen seyirci stada gelenler değil anlaşılan. En azından bu maçta! Gelelim sahaya: Geçen sene çekiştirile çekiştirile halden hale giren 4-3-3'ü dayatmış bu sefer hoca. Sistemin gerekliliği olan tempo kısmı işliyor. Ama bir diğer şart olan
hızlı pas trafiğinde arıza var. Bu sistemin hızlı karar verme, oyunu okuma ve anlama gibi talepleri de olduğu için, bu kadroyla aksar gibi gözüküyor.
Sadece Neill ve Arda 'olmuş' durumda. Kalan kısmıysa içten çabaya rağmen soru işareti! Gerçi kadroya da sisteme de 'budur' demek için çoook erken daha... Rakibe gelince. Sistemleri 4-5-1 ama rakamlar yanıltmasın! Gayet gol kovalıyorlar, dinamikler. Kendi yarı sahalarında süren oyunda soğukkanlılıklarını aynı
'serinlikte' saklıyorlar. Galatasaray'ın
'Batdal boyuma illa da gol attıracağım' konu başlıklı organizasyonlarına direniyorlar. Onlar biraz fazla direnince maçın yıldızlı pekiyisini hak eden Arda, alıyor topu kaleciye rağmen 26'da imzalıyor golü. İkinci yarı, Galatasaray 'tek farklı ev skoru'nu
'deplasman garantisine' çevirmek için bastırıyor. 59'dan itibaren sırayla eski ve yeni
'bayramlıkları' da giriyor bu amaçla. Nitekim 76'da Pino ile başlayıp kaleciden dönen atak Arda tarafından ikinci gol olarak kayıtlara geçirtiliyor. Ama 3 dakika sonra Krstic'in uzaktan şutu Galatasaray savunmasına çarpıp ağlara gidince; üzerine de Ivac kornerden gelen topu Batdal'a nispet
'Aha da sana kafa golü' diye tamamlayınca, insan mutlu ilk yarıyı mumla arar oluyor!
BİR HAFTADA NASIL OLACAK?
Temenni, ikinci maça Galatasaray'ın olurlarına ve olmazlarına çözüm bulup hevesi kursakta bırakmaması. Tabii bir haftada nasıl olacaksa?