Bin yıl süreceği ifade edilen 28 Şubat'ta öğretmenlik hayaliyle başladığı okuldan başörtüsü yüzünden aldığı cezalarla atılan evli ve iki çocuk annesi Humeyra Ercan (44) yılmadı. Hakkını savunmak için kapısını çaldığı adliyelerden cezalar alan Ercan, başörtü sorununun çözülmesiyle birlikte iki fakülte birden okudu. Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji bölümünü ve İlahiyat fakültelerini başarıyla tamamlayan Ercan'ın öğretmen olma hayali Milli Eğitim Bakanlığı'nın atamasıyla gerçekleşti. 2020 yılında Hatay'da öğrencileriyle buluşan Ercan, 6 Şubat 2023'te yaşanan asrın felaketinde kaldığı binanın enkazın sağ olarak kurtuldu. Çok sevdiği mesleğini sürdüren Ercan, 'Hayatımın 10 yılını çaldı' dediği 28 Şubat sürecini unutamıyor. 'Size verdiğim cezalar sayesinde enstitü başkanı oldum' diyen hocasının sözlerinin hala kulaklarında çınladığını anlatan Ercan, "Kendime hep şu soruları soruyordum; Nasıl bu kadar büyük bir cezayla cezalandırılıyordum? Niye ben olmamı istemiyorlar? Niye farklı bir kalıba girmemi istiyorlar? Kalıp bu kadar önemli miydi? Kafamın içi ile neden ilgilenmiyorlar? Şimdi bakıyorum da bütün bu yaşanmışlıklar bizim erken olgunlaşmamıza sebep oldu" dedi.
Konya'da yaşayan Erdoğdu ailesinin 3 çocuğundan ilki olan Humeyra, çocukluk hayali olan öğretmenlik için 1998 yılında Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümünü kazandı. Bin yıl süreceği ifade edilen 28 Şubat kararlarından bir yıl sonra okula başlayan Ercan, daha ilk yılında engellerle karşılaştı.

Geleceğin Türkiye'sini yönetecek bir nesli yetiştirmekle görevli akademisyenlerin ikinci sınıf muamele uyguladıkları Ercan, aldığı disiplin cezalarıyla okuldan uzaklaştırılmasına rağmen hayallerinden vazgeçmedi. Konya'da yaşamını sürdüren Ercan, büyük hayallerle başladığı okulunu yıllar sonra bitirebildi. Başörtü sorununun çözülmesiyle birlikte Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat lisans tamamlama programını bitiren Humeyra Ercan, biyoloji alanında tezli, tezsiz yüksek lisansını tamamladı. Ercan'ın makalesi, uluslararası medikal sitelerde yayınlandı. Evlenip 2 çocuk sahibi olan Ercan'ın öğretmenlik hayali 2020 yılında gerçek oldu. Milli Eğitim Bakanlığı'nın atamasıyla Hatay Mesleki Eğitim Merkezi'nde göreve başlayan Ercan, 6 Şubat 2023'de yaşanan asrın deprem felaketinde, yaşadığı binanın enkazından sağ olarak kurtuldu.
Yaşatılan yasaklar nedeniyle buruk bir sevinçle meslek hayatına geç başlayan Ercan, tüm zorluklara rağmen mesleğine dört elle sarılarak öğrencilerinin yolunu aydınlatmaya devam ediyor. Çok sevdiği mesleğini Konya Karatay Şehit Sadık Ortaokulu'nda sürdüren Ercan, 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını unutamıyor. Okula kayıtla başlayan çile günlerini SABAH'a anlatan Ercan, o dönemde aldığı tüm ceza belgelerini saklıyor.
AKADEMİSYENLER FORM TUTUYORDU
Henüz daha okulun ilk günlerinde akademisyenlerin 'Şu günden sonra derslere giremeyeceksiniz' sözlerine rağmen okulunu bırakmayan Ercan, adeta psikolojik bir mücadele veriyordu. Akademisyenlerin ve bazı öğrencilerin tepki dolu bakışlarına rağmen sınıfa giden Ercan, bu kez alınan yoklamanın yanında ders hocasının kılık kıyafet konusundaki tuttuğu forma kaydediliyordu. Baskılara ve yıldırma politikalarına rağmen başörtüsünden vazgeçmeyen Ercan, 10 günde bir toplanan disiplin komisyonun uyarısıyla cezalandırılıyordu.

BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI NEDENİYLE ALDIĞI TÜM BELGELERİ SAKLIYOR
Okula başladığı ilk dönemden itibaren başörtüsü yasağı nedeniyle aldığı tüm ceza belgelerini sakladığını belirten Humeyra Ercan, "Derslerde gözlem formu denilen bir form veriyorlardı. Derse giren hoca yoklama aldıktan sonra bir de gözlem formu dolduruyordu, ayrı yoklama kâğıdı gibi. O gözlem formuna kılık kıyafete uymayan öğrencilerin isimleri alınıyordu. 10 günde bir veya iki haftada bir komisyon toplanıyordu; bu ceza komisyonu, disiplin komisyonu diyorlardı. Çünkü disipline ettiklerini düşünüyorlardı O disiplin komisyonundan ismi giden öğrencilere önce uyarı cezası, sonra kınama cezası veriliyordu. Tekrar ismi gittiğinde bir ay uzaklaştırma ile başlıyordu. O belgelerin hepsini saklıyorum. Hiç birini ne attım, ne yırttım. Zor dönemlerimizin hafızalardan çıkmaması adına, en somut belgeler olduğunu düşünüyorum" dedi.
'ARKADAŞLARIMIZ DERSTEN ÇIKIYORSA BİZ DE ÇIKACAĞIZ'
Bazı derslerden yasak nedeniyle çıkartılmak zorunda kaldıklarını anlatan Ercan, o dönemde sınıf arkadaşlarının verdiği desteği de unutmadığını söyledi. Ercan, İlk başta hocalar, "İsterseniz dersten çıkın, yoksa yok yazacağım ya da gözlem formuna yazacağım" diyorlardı. Eğer bir hoca, "Bu öğrencinin ismini almıyorum gözlem formuna" dediğinde, ertesi ders giren hoca alıyordu. Komisyona isim gidiyordu ve girmeyen hocaya hesap soruyorlardı. "Bu öğrencinin şu derste ismi alınmış, senin dersinde mi açtı? Sen niye almadın?" diyorlardı. O hoca da almamakta ısrar ederse, aynı şekilde onun hakkında da işlem başlatıyorlardı. Hocalarımız, ismimizi almak zorunda kalıyordu. Kimisi bundan zevk alıyordu ama kimisi de üzülüyordu, üzüntüsünü bizimle paylaşıyordu. Mesela ilk kimya dersimizde, hoca dedi ki: 'Sizin isimlerinizi almak zorundayım ya da dışarı çıkın ' O ilk dersimizde dışarı çıkalım dedik. Yaklaşık 15 erkek arkadaşımız da bizimle birlikte dersi terk etti. O anı hiç unutamadım, çok duygulandığım bir andı. 'Arkadaşlarımız dersten çıkıyorsa biz de çıkacağız' dediler. Biz aslında 3 kişiydik dersten çıkan ama bizimle birlikte 15 erkek arkadaşımız da çıktı. Bazı hocalar tarafından, "Sen kim, buralarda olmak kim" düşüncesi hakimdi. Bu tavır diğer öğrencilere de yansıtılıyordu. "Senin burada ne işin var, bu kafa yapısıyla olmaz zaten" gibi düşünceler dayatılıyordu" ifadelerini kullandı.

"NASIL BU KADAR BÜYÜK BİR CEZAYLA CEZALANDIRILIYORDUM?"
Yaşadıkları hak mücadelesinin kendisinin erken olgunlaştırdığını ifade eden Humeyra Ercan, "Savunma yazmayı avukat gibi öğrenmiştik. Avukat Mustafa Atılgan vardı bizlere destek veren. İlk uyarımızı aldığımızda bize bir kuruş ücret almadan yardım etti. Benim ailemin maddi durumu iyi idi avukatlık ücretini ödeme gücümüz vardı halbuki. 'Bu davadan bir kuruş almamaya söz verdim. Benim imtihanım da size mesleğim ile destek olmak' diyordu. Aldığımız her cezadan sonra soluğu onun yanında alıyorduk. Bizler için detaylı savunmalar hazırlardı. Haklarımızı öğrendik, nasıl çiğnendiğini gördük. Savunma yazmayı, hak aramayı öğrendik. Diğer arkadaşlar kantinde vakit geçirirken biz, sınava girebilmek için hak talep ediyorduk. 'Final ve vize sınavına girmek için hak talep ediyorum' diyorduk, sindirilmiştik. Hakkımız olan sınava sorunsuz girsek şükredecek durumdaydık. Öyle bir atmosfer vardı ki okulda, hiç kendimizi güvende hissetmiyorduk. Diğer öğrenciler zor mu soracak, kolay mı soracak derdindeyken, biz sınava alınacak mıyız, alınmayacak mıyız derdiyle gidiyorduk. Diyordum ki, 'Bunlara ben ne kadar zarar verebilirim ki? Nasıl bir karışıklığa sebep olabilirim?' Derste yanımdaki arkadaşımla bile konuşmaktan sakınırdım insanların dikkatini dağıtıp öğrenmelerine engel olacağım diye. Ama nasıl bu kadar büyük bir cezayla cezalandırılıyordum? Niye ben olmamı istemiyorlardı? Niye farklı bir kalıba girmemi istiyorlardı? Kalıp bu kadar önemli miydi? Neden kafamın içi ile ilgilenmiyorlardı? Bunları sorguluyordum" diye konuştu.
Başörtüsü yasağı nedeniyle eğitim gördüğü dönemde disiplin cezalarıyla karşılaşan Humeyra Ercan, biyo-istatistik sınavında yaşadığı mağduriyeti unutamadığını söyledi. Sınav öncesi kınama cezası aldığını bildiği halde, görevli asistanın adını yanlış okuyarak uzaklaştırma cezası aldığını belirtmesi üzerine sınavdan çıkarıldığını ifade eden Ercan, "Bir yanlışlık olduğunu söyledim ama kabul etmediler. Bir saat sonra asistan gelip yanıldığını söyledi ancak sınav bitmek üzereydi. Geç girdiğim sınavda ekstra süre talep edecek hakkım bile yoktu. O sınava girebildiğime dahi şükredecek hale getirilmiştik" diyerek, o dönemde yaşadığı psikolojik baskıyı dile getirdi.
'SİZE VERDİĞİM CEZALAR SAYESİNDE ENSTİTÜ BAŞKANI OLDUM'
Humeyra Ercan, dönemin enstitü başkanının söylediği sözleri asla unutmadığını belirtti. Ercan, "Bizi odasına çağırdı ilk önce kurallara uymamız konusunda tekrar uyardı sonrasında sohbet ederken 'Size verdiğim cezalar sayesinde enstitü başkanı oldum' dedi. O an adeta donup kaldım. Bu cümlenizi hiç unutmayacağım hocam' dedim" ifadelerini kullandı. Başörtüsünü gizlemek için kapüşonlu ceket giydiğini anlatan Ercan, "Okulda öyle bir atmosfer vardı ki kendimizi hiç güvende hissetmiyorduk" diyerek o günlerin psikolojik baskısını dile getirdi.
'İLK ÖNCE ALLAH'A ŞÜKREDİYORUM, SONRA CUMHURBAŞKANIMIZA DUA EDİYORUM'
Humeyra Ercan, başörtüsü yasağı döneminde yaşadığı zorlukları ve bugün geldiği noktayı duygu yoğunluğu ile anlattı. "Şimdi her sabah okula girdiğimde Elhamdülillah diyorum, ilk önce Allah'a şükrediyor, sonra Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a tüm engellemelere rağmen Allah'dan aldığı cesaret ile bu anlamsız yasağa son verdiği için kendisine dua ediyorum" diyen Ercan, ülkemiz için bir daha böyle talihsiz anlamsız yasakların geride kalmasını umut ediyorum dedi. Bu tip yasaklamaların her anlamda gençleri duraklattığını o dönemde başı açık ve kapalı öğrencilerin kutuplaştırıldığını belirten Ercan, "Şimdi öğrencilerimi görüyorum, başı açık kapalı hepsi bir arada. İnsanın her görüşten arkadaşının olabilmesi büyük bir konfor. Bize bunu yaşatmadılar, çok yönlü bakmamızı engellediler, tek bir pencereden bakmaya zorladılar. Bu sorun sadece okul hayatımızı değil, tüm sosyal yaşantımızı etkiledi" ifadelerini kullandı.