Erken doğan prematüre bebeklerin ilk dünyası yenidoğan yoğun bakım ünitesi oluyor. SABAH, kendileri minnacık ama yaşam azimleri büyük bu kahramanların hayatlarına ışık tuttu. Koç Üniversitesi Hastanesi (Neonatoloji) Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde erken doğup yoğun bakıma alınan 15 bebek var. Ünitenin sorumlusu Prof. Dr. Tuğba Gürsoy, 15 bebeğe hem doktorluk hem annelik yapıyor, hem de dünyanın en hassas ve en narin hastalarına bakıyor. Öyle ki hastaları arasında 480 gram doğan bebekler bile oldu. Prof. Dr. Gürsoy, "İçimiz titreyerek dokunuyoruz bu bebeklere. Derileri o kadar hassas ki. Bir anda parmağımı tuttuklarında yürekten yüreğe kocaman bir bağ oluyor aramızda. İyileşip, evlerine taburcu ettiğimiz zaman ise dünyanın en mutlu doktoru ben oluyorum. Ve onlarla kurduğumuz bu ölümsüz bağ yıllar geçse de hiç bitmiyor. Onlar sağlıkla yaş alıp büyüdükçe dünyalar benim oluyor" dedi.
DOKTOR ANNE
Normal gebeliğin süresi ortalama 40 hafta. Eğer bebek 37 haftadan daha önce doğarsa prematüre bebek olarak kabul ediliyor. En düşük risk ise, 32-36 haftalar arasında doğan sınırda prematüre bebeklerde. En yüksek risk ise 28 hafta altında doğan çok küçük prematüre bebeklerde. Prof. Dr. Gürsoy, "Bu bebeklerin gelişimini tamamlaması için kuvözdeki tedavisi 3 ayı buluyor. 20 yıllık hekimim. Yüzlerce bebek hastam oldu. Şimdi kocaman bir ailem var. Ben onların doktor annesiyim" dedi.
İLK BAĞ PARMAKTAN
Prof. Dr. Tuğba Gürsoy, hayata tutunmak için savaşan kahraman bebeklerle olan yolculuğunu şöyle anlatıyor: Bebek ne kadar erken doğarsa risk o kadar fazla oluyor. Bizim için yaşam değil kaliteli yaşam sunabilmek en büyük hedef. Gece hastaneden bir telefon gelse 'ayy bebeklerden birine bir şey mi oldu' endişesiyle kalbinizin dolması demek. Ömrünüzden ömür gidiyor. Ama iyi olduklarında, kuvözden çıkıp hayata tam olarak bağlandıklarında ise dünyalar benim oluyor. Bu manevi hazzı hiçbir kelime anlatamaz. Yenidoğan bebeklerin doktoru olmak o kadar farklı ki. Bir kere bebekler kendini ifade edemiyor. Bazen parmağımı onlara doğru uzattığımda, parmağımı öyle bir yakalıyorlar ki işte onlarla ilk bağımız böyle kuruluyor."
ANNESİNİN KOKUSU HEP ANLARINDA
"Asistanlığım döneminde 28 haftanın altındaki ileri prematüre bebeklerin yaşama şansı çok fazla yoktu. Ama şimdi gelişen teknoloji ile birlikte 22 haftaya kadar yaşama şansı olan bebeklerimiz var" diyen Prof. Dr. Gürsoy, "Bazen bebeğin kuvözdeki örtüsünü anneye veriyoruz. Ona sarılsın, dokunsun, temas etsin. Bebeğinin sıcaklığını hissetsin. Anne ve babaya ait bir eşyayı bebeğin yanına koyuyoruz. Anne ve babasının kokusunu hissetsin diye" dedi.
O KAHRAMANLAR
İşte o yaşama sımsıkı tutunan kahraman bebeklerden hikayeleri:
480 GRAM İLE YAŞAMA TUTUNDU
Ayşe Sezer (Anne-49): Doruk Hüryaşar, 480 gram ağırlık ve 29 santim boyla dünyaya geldi. İnanılır gibi değil. Minnacıktı. 10 yıl bebeğimiz olsun diye mücadele ettik. 5.5 aylık hamileyken ikizlerimden birinin karnımda kalbinin durduğu tespit edildi. Onu anne karnında kaybettim. Doruk çok küçüktü karnımda ama gelişmiyordu. 29 haftalıkken sezaryanla aldılar. Ama gelişimi 22 haftalık bebek kadardı. İlk gördüğüm anı unutamıyorum. 480 gramdı minik yavrum.
Kuvöze alındı. Yoğun bakım kapısında günlerce bekledim. Sütümü sağdım. Damla damla, milim milim yiyordu. Her aldığı gramla da dünyalar benim oluyordu. İlk minicik elleriyle parmağımı tuttuğunda hayattan vazgeçmeyeceğini anladım. Göğsüme yasladığımda kalplerimiz daha da birleşti. Eşim Kubilay ile onu sarmaladık. 3 ay kaldığı kuvözden 1 kilo 890 gramla çıktı. Bağırsak sorunları oldu ama çok şükür iyileşti. Şimdi 3 yaşında 12 kilo. Muhteşem bir çocuk. Yaşıtlarına göre gelişimi daha geriden gelse de o bir kahraman savaşçı. Cesur, azimli.
Gökçe Serbest (Anne-39): Mercan, 820 gram 33 santimetre doğdu, 25 haftalıktı. 6.5 aylık erken doğum yaptım. Şimdi 6.5 yaşında 35 kilo. İlkokula gidiyor. Daha kucağıma alamadan kuvöze kondu. 3 ay kaldı. Endişe içinde geçen günler. Doktorumuz Tuğba hanım hep destek oldu. Kalbinde delikle doğmuş. 20 günlükken kalbindeki deliği kapatmak için operasyona alındı.
Sütümü sağıyordum, hergün hastaneye bebeğime koşuyordum. Çok şükür, çok güçlü ve savaşçı bir çocuk. Bu doğduğunda da belliydi. Bir kahraman gibi yaşama tutundu. Parmağımı sıkıca tuttuğu anı ve göğsüme yasladığım anı hiç unutamam.
Natalia Alboya (Anne-44): Desil ikinci çocuğum. 27'nci haftada 760 gram 31 santimetre doğdu. Tansiyon hastasıydım. Gebelik zehirlenmesinden dolayı, bebeğin erken alınması gerektiği söylendi. 6.5 aylık doğum yaptım. 2 ay kuvözde kaldı. Korku ve endişe içinde bir bekleyişti.
Solunum desteği verildi. Karnımda geçireceği süreyi kuvözde geçirdi. 2 kilo olunca da taburcu edildi. Doktorumuz aynı zamanda çocuklarımızın doktor annesi. Şimdi anasınıfına gidiyor. Cıvıl cıvıl bir çocuk. Azimli, cesur, inatçı.
Hümeyra Demircioğlu Çankaya (Anne-45): Lidya Mila, 26 haftalıkken 875 gram olarak dünyaya geldi. Tansiyon hastasıydım. Gebelik tansiyonu da buna eklendi. Hastaneye yatırıldım ama takiplerde erken doğuma alınmam gerekti. 170 gün yenidoğan yoğun bakımda kaldı Mila. Hiç pes etmedi. Tabi ben de. Hergün sütümü sağdım götürdüm yavruma.
Kulağına 'anneciğim ben hep senin yanındayım" diye seslendim. Bağırsaklarından operasyon geçirmek zorunda kaldı. Ağzından beslenmesi yeterli olmayınca burnundan beslenmek zorunda kaldı. Bir yıl kasları güçlensin diye fizyotreapi gördü. Ve bu mücadeleden zaferle çıktık. Yaşıtlarını yakaladı. Mila şimdi 5 yaşında. Çok güçlü ve harika bir çocuk. Doktor annesiyle de hala görüşüyor.