Yeni yılın ilk günü gazete okunmaz, şöyle bir bakılır.
Okusan da hayır gelmez, kafan kazan gibidir.
Zaten içinde "dişe dokunur" bir şey de yoktur.
Pek pek yılın ilk kazası, yılın ilk bebeği falan...
"Kazanan numaralar, sıralı tam liste" gazetenin en çok ilgi gören sayfasıdır.
Ona da ertesi gün "salim kafayla" bir daha bakmak üzere... Saklanır...
Rahmetli babam her çekilişe mutlaka ve mutlaka bilet alır (ama mutlaka ve mutlaka "çeyrek" tabii), sonuçları gazeteden mutlaka izler, bununla da yetinmez, ilk karşısına çıkan bayiden "resmi liste" isteyip bir de onu inceden inceye tetkik ederdi.
Sonra da atardı tabii, istemeye istemeye... Ya yanlış gördüysem, ya bir şey çıkmış da ben atlamışsam...
Cumhuriyetin küçük memurlarını böyle oyalıyorlardı. Size de çıkabilir...
Ama onlar, çulsuz gezseler de memleketin efendileriydi!
1958 yılında gerçekten bize de çıkmıştı. Bana üç tekerlekli bisiklet alınmıştı.
Şimdi de dar gelirliler aynı geleneği sürdürüyorlar.
Ancak az buçuk matematikten anlayan, bu kadar düşük, bu kadar milyon ihtimalli bir kumara girmez.
Barbut çok çok daha garantilidir.
***
Kimsenin köşe yazısı okuyacak hali yoktur. Düşünecek, hele hiç.