Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

İstanbul’a gitmek

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Ortaokul çağlarım...
Mühürdar'daki evimizin bana terk edilmiş küçücük odasında ninemi ağırladığım günler...
Kararmış, kurumuş elleriyle bana mandalina soyarken birdenbire "İstanbul'u özledim" diyor; "ama hiç dermanım yok ki!"
Zihnimden Teyzem'in oturduğu Nişantaşı geçiyor. Taksim civarı aklıma geliyor ama ne ilgisi var!
Ara ara hasretle anlattığı Fatih semtini mi kastediyor acaba diye düşünüyorum...
Sonra mırıldanıyor: "Yeni Cami'de ikindiyi kılsam, artık gam yemem."
Hah! İşte o anda anlıyorum.
Tabii ya!
Uzun yıllar boyunca, İstanbul demek, nerede oturursanız oturun, Eminönü demekti.

***

Edebiyat güzel şey...
Sadece güzellikten de ibaret değil.
Kültür haritalarımız ve onların zaman içerisinde geçirdiği değişimler şiirlerde, öykülerde, romanlarda saklanıyor.
Geçen gün Mario Levi'nin "O Pazartesi, Eminönü" romanında altını çizdiğim satırlara göz gezdiriyordum.
Orada görünce ninemin söylediklerini hatırladım.
Şöyle yazıyordu Levi: "Sahici İstanbullu, Eminönü ve çevresinin esas İstanbul olduğunu, çok derin bir tarih bilgisine sahip değilse de bilir; günlük hayatında bir yere koyar. Eminönü'ne gitmek İstanbul'a gitmek demektir."
Levi de bilir ya, aslında biz "karşıda oturanlar" için bu eylemin adı Eminönü'ne gitmek değil, "Eminönü'ne inmek"ti.
Vapurdan "indiğin" gibi, içinde tarifsiz kıpırtılarla Mısır Çarşısı'na doğru koşturmayı hangi çocuk unutabilir?

***

Şimdi İstanbul neresi?
Bugünün İstanbul'u yani...
Onu da konuşmak gerek.
Mesela Sarıyer'de oturan biri "İstanbul'a gitmek"ten ne anlar? Zincirlikuyu'da bir AVM'ye vardın mı, tamam mıdır?
Kartal'dan çıkıp Beşiktaş'a gelip o çarşı kalabalığının içine daldığın zaman İstanbul'un tadı, kokusu, çeşnisi içe çekiliyor mu?
Beylikdüzü'nden İstanbul'a doğru yola çıkıp arada yorgunluk bastırınca Ataköy'de durmak, yeterli mi?

***

Hatıralar bitmez ki...
Babamla İstanbul'a indiğimiz zamanlar Bahçekapı civarında mutlaka Hacı Muhiddin'e uğrardık...
"Demirhindi içelim" derdi. Emir gibiydi bu söz; içimdeki limonata içme isteğini bastırır ve faydalı olduğuna inandığı şerbete yönlendirirdi.
İki buçuk yıl önce, pandeminin ilk kapanması bittiğinde derhal Eminönü'ne gitmiş, bir bardak demirhindiyi mideme indirmiştim.
Hayata en baştan (çocukluğumdan) dönme çabası mıydı? Belki.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA