Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İLKER GEZİCİ

Bayram çocuklar, damatlar ve torunlarla daha güzel

Tiyatronun iki usta ismi Nevra Serezli ve Zihni Göktay’la bayram sohbeti için bir araya geldik. Sahneye yıllarını vermiş ikili, her biri birbirinden kıymetli tiyatro ve sinema anılarını anlattı. Aynı zamanda geçmişten süzdükleri hayat tecrübeleriyle, bugünün gençlerine ilişkiler üzerine ders niteliğinde öğütler verdi

Usta isimler Nevra Serezli ile Zihni Göktay, Kemal Sunal'ın başrolünü paylaştığı 1984 yapımı 'Atla Gel Şaban' filminde rol almışlardı. O filmde karşılıklı sahneleri olmayan iki usta oyuncu Ümit Ünal'ın kaleme aldığı, Kerem Ayan'ın yönetmenlik koltuğuna oturduğu 'Oregon' filminde bu kez karı-kocayı canlandırıyor. 28 Nisan'da gösterime girecek film öncesi bayram vesilesiyle bir araya geldiğimiz ikiliyle keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. İkili, özellikle eski dönemle günümüzde yaşanan kadın-erkek ilişkilerine yönelik iddialı açıklamalarda bulundu...
Siz, 'Atla Gel Şaban' filminde de birlikte rol almıştınız... Uzun zaman sonra yeniden bir araya geldiniz.
Nevra Serezli: Evet ama biz birbirimizi hep uzaktan seyrettik. Karşılıklı bir sahnemiz olmamıştı o filmde de.
Zihni Göktay: Ne tiyatroda ne sinemada karşılıklı olmadık. Bu ilk olacak...

'NEVRA'YA HAYRANIM!'
Birbirinizin ismini ilk duyduğunuzda ne düşündünüz peki?
Z.G: Ben filme biraz tereddütlü yaklaşıyordum ama Nevra'nın oynayacağını söylediklerinde senaryoyu bile göndermenize gerek yok dedim. "Hayranlıkla seyrettiğim saygı duyduğum önemli bir arkadaşımın ismini verdiniz, tamam, kabul ediyorum" dedim. Nevra'yı o kadar severim.
N.S: Kerem bana bunu 2019'da getirdiğinde Metin Akpınar'la olacağını söylemişti. Hatta "Metin öyle her şeyi kabul etmez bunu okudu mu?" diye sordum. "Senaryoyu çok beğendi" dedi. O beğenirse o senaryoda iş vardır. Çok sevindim tabii ama araya pandemi girdi. Film rafa kalktı diye düşünürken Kerem aradı, yapıyoruz dedi. Ama Metin'in programının uymadığını söyledi. Eyvah dedim, çok üzüldüm. Biraz moralim bozuldu açıkçası. Partner çok önemli çünkü. Bana sormadan karar vermeyin dedim. Zihni abiyi söylediklerinde tamam dedim. Rahatladım. Onun da kumaşını esprisini biliyorum. Aynı kafadayız. İyi denk düştü.



Eskiyi de bildiğiniz için kıyas yapmanız açısından soruyorum. İyi ağırlandınız mı sette?
Z.G: Tabii, eskiden ne cefalar çektik. Örneğin bahsettiğin 'Atla Gel Şaban' filmini Bahçeköy tarafında bir köyde çektik. Kahve köşesinde soyundum giyindim. Tuvalet için camiye gidip geldim. Şimdi sıcak karavanımız var. Konforumuz arttı. "Ne yersin ne içersin, size dokunan bir şey var mı?" diye soranlar var. Bunlar tabii ki giderayak bizi çok memnun ediyor.
N.S: Eskiden saçı makyajı kendimiz yapardık, evden aksesuarları kendimiz getiriyorduk. Ben de şanssız bir kadınım. Şimdi kostümcü zaten karaktere uygun her şeyi getirip önüne seriyor. Oturduğun yerden onu giymem bunu giymem diyorsun. Hollywood seti gibi artık. Yeni gelen gençler bunun içine doğdukları için o kadar kıymetini bilmiyorlar. Biz yokluktan geldiğimiz için bir şişe suyun bile masada olması büyük bir lükstü.
Türkan Şoray kitabında okumuştum. Çekim yapılan yerde oturan kim varsa onların kapısını çalıp izin isterlermiş giyinmek için...
N.S: Tabii ki, 'Metres' diye bir filmde beraber oynadık. Aynen dediğin gibi, bir hanımın kapısını çalıp giyinebilmek için izin istedik. Tuvalet için de öyle. Öyle şartlarda çalıştık biz, şimdi kimse şımarıklık yapmasın.
Şöhreti mi kaldıramıyorlar acaba ne dersiniz?
N.S: Yanlış yönlendirmeler oluyor. Kapris yapmanın, sete geç gitmenin ya da markalı kahve istemenin büyük değer katacağı algısı yaratılıyor. Daha önemli hissediyorlar kendilerini galiba. Halbuki, saygıyı yaptığın işten ve davranışlarından görürsün.

'HER KADIN BİRAZ GEYŞADIR!'
Ekranlarda yayınlanan dizilerin bugünkü kadın-erkek ilişkilerinı etkilediğini düşünüyor musunuz?
N.S: Çok doğru bir şey söyledin. Dizilerde çok görüyorum. Kadın yemek yapmaz, yaparsa ayıpmış gibi. Ütü yapmak zul sanki. "Yok daha neler bir de yemek mi yapacağım" diyor kız. "Kocam istiyorsa gitsin yapsın yesin" diyebiliyor mesela. Bizim zamanımızda var mı böyle bir şey. Becerirsin beceremezsin ama o sofrayı kuracaksın, o tabağı koyacaksın kocanın önüne. Bunları yapmaktan hiç gocunmadım ki. Tabii ki kocana hizmet edeceksin. Her kadının içinde geyşa ruhu vardır diye düşünüyorum. Kocasını mutlu edince kadın da mutlu olur. Değiştirmeyin bunu. Ama erkek de yardımcı olacak. İşin bir ucundan tutsun. Hayat müşterek.



Bayram planınız var mı?
N.S: Bayramda Karadeniz turnesinden dönmüş oluyorum. Ailemle birlikte evimde olmayı planlıyorum.
Z.G: Benim de çocuklarım damadım torunum gelir. Bayram öyle güzel olur. Bir de kabristan ziyareti yaparım.
Son olarak bir bayram mesajı rica ediyorum...
N.S: Tabii ki yaralar çabuk sarılmayacak ama herkesin mutlu olmasını diliyorum.
Z.G: Kazasız afetsiz, sağlıklı bir bayram olmasını diliyorum.

"BABAM, 'İŞİNİ, AŞINI, EŞİNİ SEVERSEN MUTLU OLURSUN' DERDİ"
Kariyerinizde kaçıncı yıldasınız Zihni Bey?
"60 yılı devirdim. 1964'te başladım. En basitinden Şehir Tiyatrosu'nda 22 sanat yönetmeniyle çalıştım. Hiç bıkmadım. Hep bana sefa geldi. Babam bana 'İşini, aşını, eşini çok seversen mutlu olursun' dedi. Ben de öyle yaptım. Eşim öldükten sonra bilmediğim herhangi bir yerde yemek yiyemiyorum. 46 yıldır beraberdik rahmetliyle."

'TAVİZ VERMEDEN BİR İLİŞKİ UZUN SÜRMEZ'
Günümüzde evlilikler çok uzun sürmüyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Z.G: Bir oyunda şöyle bir replik geçiyordu. "Aşkta üç şey çok önemlidir; sevgi saygı sadakat." "Peki, evlilikte?" diye soruyordu karşı taraf, onda da üç şey çok önemlidir. Sabır, sabır, ya sabır... 50 yıl başka nasıl geçecek. Özellikle bu pandemiden sonra insanlar aynı çatı altında yaşamak zorunda kaldı, sıkıldılar birbirlerinden ve boşanmalar çok arttı. Eskiden eşim Sevinç'le tartıştığımız zaman kapıyı çekip çıkıyordum, sahilde dolaşıp bir hava alıp eve dönüyordum. Hiçbir şey olmamış gibi devam ediyordum.
N.S: Bizde de öyleydi. 45 yıl boyunca yatağa hiç dargın girmedik. O mesele neyse o gece bitmeden ne yapıp edip barışır huzurlu yatardık. Ben bazen taviz verirdim, bazen Metin taviz verirdi. Ama sırtı dönük küs kalmadık.



'ŞİMDİKİ İLİŞKİLER FAST FOOD!'
İlişkileri uzun sürdürmek için ödün vermek gerekiyor değil mi?
N.S: Tabii ki, versen ne olur? Ne kaybedersin. Bazen ben haklı olduğumda yine özür dilerdim. Kocam da Oğlak burcu, inatçı biriydi. Özür dileyince sen haklısın deyince küçülüyor muyum ne oluyor?
Z.G: Çok güzel tarif etti. Koç'la Yay çok iyi anlaşırlar diyorlar. Yay özgürlüğüne çok düşkün olur ama ben özgürlüğüme düşkün olamadım. Sevinç biraz kıskançtı. Bana çapkınlık yaptınız mı diye soranlara, "Evde Pirelli takvimi" bile yoktu diye cevap veriyorum. Ben çok temkinli davranırdım. Şimdiki ilişkiler fast food.

"YAKINLARIMIZ 'BU PARAYA ÇALIŞILIR MI!' DERLERDİ"
Bu kadar yıl büyük bir emekle gelen kariyer sonunda maddi olarak tatmin olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Z.G: İnsanlar gözünde büyütüyor. "Ne Akdeniz'de gemim ne Ege'de yatım var, bir kütüphanem, bir tek çekyatım" diyorum soranlara. Çocuklarımı ev sahibi yaptım, çok şükür karı-koca çalıştık, başımızı sokacak bir evimiz var. Tiyatro her zaman ekmek parasını vermiştir, köfte parasını vermedi. Onun için koşturduk. "O kadara çalışılır mı, bu fiyata gidilir mi?" diyorlar. Ben iş kaçmasın diye bir sürü projeyi kabul ettim sırf bu yüzden.
N.S: Biz de öyle, hatta yeri geldi hep cebimizden verdik. Tiyatro duygusallığı vardır rolü seversen neredeyse üstüne sen para koyarsın. Genelde bende böyle oldu, ama açta açıkta kalmadım. Metin'le beraber sürümden kazandık, hayatta kimseden borç almadık. Kendi yağımızla kavrulduk. Burada bir kışlık evimiz bir de Bodrum'da evimiz var. Hastalık param olsun, çocuklarımı okutabileyim yeter diye düşündüm.

'YAŞARKEN KIYMET BİLMEK ÇOK ÖNEMLİ'
Nevra Hanım 11 yıl aradan sonra sahnelere döndüğünüz 'Ağaçlar Ayakta Ölür' oyunu devam ediyor. Çok büyük ilgi görüyorsunuz. Ama geçtiğimiz hafta İstanbul Film Festivali'nden sinema onur ödülü aldınız. Tebrik ederim. Ne hissettiniz?
N.S: Çok mutluluk verdi. 50 sene tiyatro yapınca bir şekilde birçok ödülün oluyor ama sinemadan yoktu. Tiyatroda onur ödülü deyince ilk akla ben geliyorum. İlk defa sinema alanında ödül aldım. 20 tane sinema filmim var. Genelde komedi filmlerinde rol aldığım için komediye oyuncu ödülü verilmiyordu. Onur ödülü hepsini kapsıyor. Yaşarken kıymet bilmek çok önemli.
Z.G: Bana da bu sene 'Arife'de onur ödülü verdiler. Şehir Tiyatrosu'nda o kadar çok oyunu vasatın altına düşmeden oynadım. O oyunları oynarken ödül alabilmeyi çok çok isterdim. Ödüller insanı yüreklendirir. Rahmetli Suna Abla bana, bunun yerine parasını verseler ya derdi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA