Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEVLÜT TEZEL

Google’a inanalım mı?

ABD'de 2020 yılında açılan dava, Google'ın kullanıcıların internet faaliyetlerini 'Gizli' moddayken bile izlediğini iddia ediyordu.
Google, ABD Bölge Yargıcı Yvonne Gonzalez Rogers'ın geçtiğimiz ağustos ayında davanın düşürülmesi talebini reddederek olası bir duruşmanın önünü açmasına kadar davaya karşı şiddetle mücadele etti.
Davada uzlaşma kararı çıktı. 136 milyondan fazla kişiden toplanan bilgilerin tasfiyesine karar verildi. Şirket, Chrome web tarayıcısını kullanan kişilerin kişisel bilgilerini içeren milyarlarca kaydı silmeyi kabul etti.
Uzlaşma anlaşması ayrıca Google'ın kişisel veri toplamasını sınırlandırmaya yönelik başka kontroller de getiriyor.
Farkında mısınız son birkaç yıldır ABD merkezli dev internet şirketlerine açılan davalarda gizli veri toplama, haksız rekabete yol açma, tekel oluşturma gibi suçlardan ağır cezalar veriliyor.
Bu davalar genelde ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinde açılıyor.



'SİLDİM' DEYİNCE...
Google, Meta gibi dev şirketler suçüstü yakalandıkları için mahkemelerle uzlaşarak büyük para cezalarını bile ödemeyi kabul ediyorlar.
Şirketlerin uzlaşmaya gitmesi aslında ortaya çıkan skandal boyutundaki suçlar buzdağının görünen kısmı olduğunu gösteriyor.
Milyarlarca insanın özel hayatına dahil tercihlerini, yaptıklarını vs. takip ediyorlar. Her şeyi izliyorlar ve bu devasa bilgi verileriyle dünyayı yönlendiriyorlar.
ABD ve yakın müttefikleri İsrail, İngiltere'nin dünyaya sahip oldukları internet ve teknoloji şirketler ile yön verdiklerini söylemek komplo teorisi olmaz.
Peki, Google Crome'un 136 milyondan fazla kişiden topladığı milyarlarca kaydı sileceğine inanıyor musunuz?
"Sildim" dediğinde silmiş mi olacak? Bu bilgileri başka bir kaynağa aktarması zor olmasa gerek!

***

OKUMUŞ AİLENİN OKUMUŞ ÇOCUKLARI
TÜİK'in "Dezavantajların Kuşaklararası Aktarımı" konulu yaptığı araştırmada 25-59 yaş grubunda olan fertlerin durumu ile kendileri 14 yaş civarında iken ebeveynlerinin durumu karşılaştırıldı.
Ve annesi yükseköğretim mezunu olan fertlerin yüzde 83,5'inin yükseköğretimi bitirdiği ortaya çıktı.



Yine 14 yaş civarında iken babası yükseköğretim mezunu olan fertlerin yüzde 79,5'inin yükseköğretim mezunu olduğu belirlendi.
Tam da araştırmanın konu başlığında olduğu gibi avantajlar ve dezavantajlar kuşaklararası aktarılıyor.
Üniversite bitirmiş ebeveynlerin çocuklarının çoğu yine üniversite okuyor.
Ailen neyse sende osun sözü gerçekten doğru.
Elbette okumamış ebeveynlerin çocukları arasında da büyük azimle iyi eğitim alanlar var ama bu kişilerin sayısı genele göre çok az.

***


BİZ SENİ O DİŞLERLE SEVDİK
Birçok başyapıtta rol alan Kirsten Dunst da 41 yaşına geldi.
Hollywood'da kadın oyuncular 40 sınırını geçince 'hit' film teklifleri azalıyor.
Drama ağırlıklı yapımlar ya da bağımsız film teklifleri almaya başlıyorlar.
'Hit' filmlerde oynamaya devam etmek isteyenler de estetik operasyonlara başvurur.



Dunst ise "Yüzümü mahvetmek ve ucube gibi görünmek istemiyorum" diyerek asla botoks, dolgu ya da yüz ameliyatı yaptırmayacağını açıkladı.
Ünlü oyuncu, kariyerinin başlarında bir yapımcının dişlerini düzelttirmesi için kendisine baskı yapmasına rağmen Hollywood standartlarına sırtını döndüğünü şöyle anlatmış:
"Hayır, ben dişlerimi seviyorum' dedim. Ben asla o kız olmadım. Asla yapmadım"
Zaten biz de Dunst'ı "Bu kız güzel ama neden dişlerini yaptırmıyor" diyerek daha çok sevmedik mi?
Dunst dudakları balon gibi şişmeden, botokslar yüzünden mimiklerini kaybetmeden oyunculuğa devam edecek.
Ne mutlu Dunst'a.

***


MEMLEKETİMİN 'ATOM' AŞKI!
Bir sosyal medya kullanıcısı bu fotoğrafa şu yorumu yaptı:
"Ya bu memlekette neden her şeyin adı 'atom'. Kafadan şu an bir sürü atom sayarım. Biri çay, biri dürüm, biri tatlı, biri kumpir, biri meze. Aha beş oldu bile"



Gerçekten doğru tespit. Muz-balsütü karıştırdığımızda da ismi 'atom' oluyor. İçinde fazla karışım olduğunda da 'atom meyve suyu' 'atom karışık tost' oluyor.
Ülkece 'atom'a karşı bir sempatimiz var. Bu duruma toplumsal nükleer fizik sevgisi diyeceğim ama atom teknolojisinde de gerideyiz.
Son dönemde filmiyle epey gündemde olan atom bombasını icat eden teorik fizikçi Robert Oppenheimer'ın, Türklerin 'atom' aşkına yorumu ne olurdu acaba?

***


ÇOCUKLAR HARİKA AMA...
40 yaşındaki Kanadalı komedyen Katherine Ryan, üç çocuk annesi olmaya dair konuşmuş:
"Çocuklarım hayatımı zenginleştirdi, onlar benim için büyük bir nimet ve onları hiçbir şeye değişmem ama önceden sahip olduğum hayatı mahvetmediklerini söylersem yalan söylemiş olurum.
Daha önce yapabildiğim her şeyi hâlâ yapabildiğimi söylersem numara yapmış olurum."
Eski kuşaklar için çocuk sahibi olmak yaşamın doğal döngüsüydü.
Anneler genelde hayatlarını çocuklarına ve ailesine adardı. 40- 50'li yaşlardaki yetişkinlerin annelerinin çoğu eğitimlerini yarıda bırakmış insanlardır. Erken evlenip kariyer de yapmadı çoğu.



90'lar ve sonrasında kadınlar kariyer de yaptı çocuk da.
Günümüzde bireysel hayatı, bekarlığı ve tek olmanın özgürlüğünü tadan ve 30'larında evlenen ebeveynler için çocuk yetiştirmek hayatı ertelemek anlamına da geliyor.
Çocukların sayısı iki ve daha üstüne çıkınca hayat tamamen değişiyor.
Geçmişe göre şimdiki ebeveynler çocuklarına daha çok odaklanmak, onların eğitim ve kariyer planını da çizmek istiyorlar.
Bizim kuşak mahallede büyüdü, sabah çıkar akşam ezanıyla eve dönerdik.
Şimdi ki ebeveynlerimiz parklarda çocukları beklemezdi.
O kurs senin, bu kurs benim koşturmazlardı.
'Proje çocuk' yetiştirme ise başlı başına farklı bir yaşam konsepti.
Özetle çocuklar harika, iyi ki varlar ama onlar doğunca ve sayıları artınca anne ve babaların özgürlüklerinin kısıtlandığı da bir gerçek.
Evlilik yaşının yükselmesi, boşanmaların artması ve doğum oranlarının düşmesinde özgür bireysel yaşama özlemin de etkisi var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA