Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İLKER GEZİCİ

Zorluk çekmek hayattaki en büyük hediye

atv’de yayınlanan Bir Küçük Gün Işığı dizisinde Fırat karakterini canlandıran başarılı oyuncu Berk Oktay, hem özel hayatına hem diziye dair samimi cevaplar verdi. Henüz iki haftalık evli olduğu Yıldız Çağrı Atiksoy için “Beni hayata bağlayan muhteşem bir kadın” yorumunu yapan oyuncu “90 yaşıma kadar yaşasam da hâlâ hayal kuruyor olacağım” diyor

Ankara Bahçelievler'de doğduğu için arkadaşlarının 'Bahçeli bebesi' diye lakap taktığı Berk Oktay, belki çocukken oyunculuk hayali kurmuyordu ama hayat onu bambaşka bir yöne savurdu. Çok da parlak geçmeyen eğitim hayatı ve haşarılıklarla geçen Ankara'daki çocukluğun ardından Oktay, modelliğin meslek olarak sayıldığı 2000'li yılların başında bu alanda ciddi bir kariyer yaptı. Paris'e yerleşen Oktay, dünyaca ünlü markaların defilelerinde boy gösterdi. Modellik kariyeri tüm hızıyla devam ederken orada aldığı bir telefonla yüzünü Türkiye'ye çevirir. Telefonunun ucundaki ses duayen sinemacı Türker İnanoğlu'ydu. İnanoğlu kendisine, Türkiye'ye dönüp oyunculuk yapması teklifinde bulundu ve Oktay'ın oyunculuk kariyeri bu şekilde başladı.
İnanoğlu'nun keşfi sayılan Oktay, TÜRVAK'ta aldığı eğitimin ardından çeşitli dizilerde yer aldı ve ondan sonrası da malum. Oktay bugün işleri ilgiyle izlenen, bir star. Onun mesafeli ve otokontrollü duruşu ise şöhretten değil öğretmen çocuğu olmasından... Yakışıklı oyuncu şu sıralar iki heyecanı bir arada yaşıyor. Başrolünde yer aldığı atv dizisi Bir Küçük Gün Işığı'nın zirvede yer almasının gururunu yaşayan Oktay, geçtiğimiz hafta da bir süredir birlikte olduğu Yıldız Çağrı Atiksoy ile hayatını birleştirmenin mutluluğunu sürüyor. Hal böyle olunca ünlü oyuncuyla hem başrolünde yer aldığı diziyi hem de özel hayatını konuşma imkanı bulduk.



- Berk Bey öncelikle hem düğün hem de dizi için tebrik ediyorum. Dizi izleyiciyle buluştu. Güzel yorumlar okudum. Size nasıl geri dönüşler geldi?
- Düğün ve dizi için çok teşekkürler. Dizi çok keyifli geçiyor, ben de çok güzel yorumlar ve tepkiler alıyorum. Güzel bir iş yaptık ve karşılığını da güzel bir şekilde alıyoruz. Gerek reytingler, gerek sokaktaki seyircimiz, gerekse sosyal medyadaki izleyicimizin verdiği karşılık çok güzel.
- Bu dizide sizi heyecanlandıran şey neydi?
- Tabii ki senaryo. Bizde bir şey vardır; senaryonun dişi olması diye. Bu senaryo da çok dişi bir senaryo. Bütün karakterlerin hikayesinin çok güzel açılacağı ve birbirine bağlanacağı bir senaryo. En büyük sebebi bu. Bununla birlikte yapımcımızla, yönetmenimizle yaptığımız toplantılar ve senaristimizle konuşmamızın çok büyük etkisi oldu. Yine çok doğru ve çok iyi oyuncularla oynuyorum ve bunun için çok mutluyum.
- Karakter özelinde Fırat'ı ilk okuduğunuzda ne hissettiniz? Sizce nasıl biri Fırat?
- Fırat hayata karşı çok düzgün, çok dik duran bir adam. Biraz hayatında sorunlar var, ancak krizleri iyi yönetiyor . Bu sebeple, iş ve aile hayatındaki sorunların üstesinden rahatlıkla geliyor. Ama hayatındaki sarmalları çoğaldıkça bazı sıkışmışlıklar olacak ve bunların üstesinden gelebilecek mi, hep beraber göreceğiz.
- Fırat'ı canlandırırken en büyük motivasyonunuz nedir?
- Fırat'ın çok gerçek bir adam olması. Hepimizden biri Fırat ve kriz yönetiminde çok başarılı. Fırat'ın lider özellikleri ve dik duruşu benim en büyük motivasyonum.
- Çocuk oyuncunun yer aldığı sahneler gözyaşlarıyla izleniyor. Sette nasıl bir durum hakim?
- Azra bizim canımız. Gerçekten muhteşem oynuyor. Güneş'i kimin oynayacağı çok önemliydi. Azra sadece gözleriyle oynadı ve bu çok zor bir şeydir. Aile terbiyesini çok düzgün almış bir çocuk, bu sebeple ailesini de tebrik ederim. Sette hepimiz üzerine titriyoruz. Bahtı da yolu da hep açık olur inşallah.



VAZGEÇMEK İSTEDİĞİM ZAMANLAR OLDU
-Yaklaşık 20 yıl önce Ankara'dan İstanbul'a geldiniz. İlk başlarda zorlanmış ya da bugünlerin hayalini kurmuş muydunuz? Bunu dizinin tanıtımındaki 'Dayanamayacağını sandığın acılar belki de en büyük hediyedir' cümlesinden yola çıkarak soruyorum...
- Evet tam 22 sene oldu çalışmaya başlayalı. Ankara'dan çıkıp İstanbul'a gelmiş bir insan olarak, zorlandığım, vazgeçmek istediğim ama vazgeçmediğim, tutunduğum çok dönemler oldu. Çok doğru bir cümle "Dayanamayacağını sandığın acılar, belki en büyük hediyedir." Bunu sadece acı olarak değil, zorluklar için de söyleyebiliriz. Hiç üstesinden gelemeyeceğinizi zannettiğiniz ve mücadele ettiğiniz zorluklar, hayatla, hayata tutunmak için vereceğiniz mücadeleyle ilgili, ilerisi için en büyük tecrübe ve hediye aslında. Ve benim de böyle bir hayatım olduğu için şükrediyorum. Geçmişimde İstanbul'a geldiğimdeki zorlukların ve verdiğim mücadelenin, mağlubiyet ve galibiyetlerimin şu anki hayatıma çok katkısı olduğunu düşünüyorum.
- Şu an geri dönüp baktığınızda hayalini kurduğunuz hayatı yaşayabildiğinizi düşünüyor musunuz?
- Hep şükrederim hayata. Varsa da şükrederim, yoksa da şükrederim. İnsan hayal kurabildiği müddetçe ayakta durur. Ve ben de öyleyim. Hayal kurmayı hiçbir zaman bırakmam ve bırakmayacağım da. Allah ne kadar ömür verir bilmiyorum ama 90 yaşıma kadar yaşasam da hâlâ hayal kuruyor olacağım mutlaka.
- 40lı yaşların başındasınız... 40'larla birlikte sizde değişen neler oldu?
- Her yaşın ayrı güzelliği var ama açıkçası bende değişen bir şey yok. Neysem oyum. Hayatım aynı şekilde devam ediyor. Dediğim gibi, adım attıkça tecrübeleniyorsunuz ve bu tecrübeler sizi olgunlaştırıyor. Daha farklı, daha emin şekilde atıyorsunuz adımlarınızı ama muhakkak hayat bazı yenilikler, çatallı yollar çıkartıyor, çıkartabilir. Tecrübe ederek, hayatın kilometresini arşınlayarak yaşamaya devam ediyorum.



BABA OLMAYI İSTİYORUM
- Üzerinden henüz çok kısa bir süre geçti ama evli olmak nasıl bir his?
- Yıldız'la evlendiğim için çok mutluyum. Beni hayata bağlayan muhteşem bir kadın. Ona da ayrıca teşekkür ederim benimle evlendiği için.
- Evlilik töreniniz de çok konuşuldu. İstediğiniz gibi geçti mi?
- Bizim kınamız da nikahımız da düğünümüz de gerçekten çok güzel geçti. Sevdiklerimiz de bizi yalnız bırakmadılar. Hepimiz çok eğlendik.
- İkiniz de oyunculuk yapıyorsunuz. Birbirinizi eleştirir misiniz?
- Biz aynı mesleği yapan iki insan olarak bu durumun avantajlarını yaşıyoruz . Birbirimizin dizisini mutlaka izliyoruz. Birbirimize yaptığımız eleştirilerin çok olumlu bir şey olduğunu düşünüyoruz ve bundan büyük keyif alıyoruz.
- Çocuk sahibi olmayı düşünüyor musunuz?
- Yıldız'la çocukları çok seviyoruz. Allah nasip ederse baba olmak istiyorum.

AİLEMİN BENİ İYİ YETİŞTİRDİĞİNE İNANIYORUM
- Genellikle uzun soluklu işlerde yer aldınız. Bu dizi de uzun sürecek gibi gözüküyor. Şans olmadığı aşikar. Bu istikrarı neye bağlıyorsunuz?
- Açıkçası şans unsurları bizim işimizde de var. Ama doğru bir matematik yaptığınız ve seyircinin nabzını doğru tutabildiğiniz zaman ve seyirci gözüyle işe bakabildiğiniz zaman bir şeyler oturuyor diye düşünüyorum. Senaryoyu doğru okumakla ve bu senaryonun geleceği nasıl olur, hikayeler nasıl açılır gibi soruları doğru bir şekilde yorumlamakla alakalı bir şey bu. Bu arada etrafımda görüşüne çok saygı duyduğum ve çok değer verdiğim kişilere de okutuyorum senaryoyu. Bana vereceğim kararda çok etkisi oluyor.
- En başından beri hep ağırbaşlı bir durunuz var. Bu, öğretmen çocuğu olmanızdan mı kaynaklanıyor? Otokontrolü yüksek biri misiniz?
- Öncelikle teşekkür ederim. Aile terbiyesi bence çok önemli ve aileme bunun için çok teşekkür ederim. Beni iyi yetiştirdiklerine inanıyorum. Umarım ilerde ben de onlar gibi bir ebeveyn olabilirim. Evet otokontrolü çok yüksek bir insanım ve bazen bu yoruyor beni. Otokontrolü bırakmak istediğim zamanlar olmuyor değil ama evet otokontrollü biriyim.
- Jeoloji mühendisiniz. Ancak, yurt dışında modellik kariyerinden sonra oyunculuk serüveniniz başladı. Bu noktada dönüm noktanız neydi?
- Yurt dışında uzun süren bir modellik geçmişim oldu. Çok da güzel, keyifli bir kariyerdi. Sayın Türker İnanoğlu ile tanışmam, ellerinden öperim, oyunculukla ilgili dönüm noktam oldu.
- Türker İnanoğlu'ndan o telefonu almasaydınız şu an nerede, ne yapıyor olurdunuz?
- İnanın kestirmesi zor. Çok fazla masa başı görevi yapabilecek bir insan değilim. Hayat ne getirirdi, o zamanki şartlarla ne olurdu, hiç kestiremiyorum. O yüzden bir şey söyleyemem.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA