Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SONAT BAHAR

Müzik bizim işimiz oradan gelenle bağış yapmak çok onurlu

Deprem felaketinden bir süre önce stüdyoya girerek eski şarkılarına müzisyen arkadaşlarıyla düet yapan Demir Demirkan, yaşananların ardından Amerika’da Fatma Turgut’la dört konserlik bir turneye çıktı. Ve konserlerin gelirlerinin tamamını depremzedelere bağışlayacak. Demirkan ile deprem öncesi projelerini ve bu süreci nasıl geçirdiğini konuştuk

Deprem felaketinden hemen önce buluşmuştuk Demir Demirkan ile... Her daim üreten bir müzik adamı o... Yine harika bir projeye imza atmıştı. Müzik yolculuğunda, arkadaşı olan Fatma Turgut, Ferman Akgül ve Hayko Cepkin'le eski parçaları üzerinden düet ve solo kayıtlar almıştı. Stüdyo kayıtları tamamlanan şarkıların her biri mart ayından itibaren teker teker piyasaya sürülecekti. Ve yazın festivaller, konserler planlanıyordu... Demir Demirkan yaşadığımız deprem felaketinden sonra projelerini kısa süreliğine askıya aldı ve depremzedelere yardıma koştu. Şu anda Fatma Turgut'la dört konserlik bir turne için Amerika'da... Konserlerin gelirinin tamamı depremzedelere gidecek... Demirkan ile hem bu yardım konserlerini hem de projesini konuştuğumuz sohbeti yayınlamanın tam sırası bence. Çünkü acılarımız müzik sektöründeki, üreten insanların sesini kısmakla değil, birlikte şarkılar söyleyerek azalacak...
- Demir sen Amerika'da yaşıyorsun, kısa süreliğine Türkiye'deydin ama deprem felaketi yaşandı o sırada... Nasıl bir ortamda aldın haberi?
- Deprem sırasında İstanbul'daydım, erken uyanmıştım. Amerika'daki eşimle konuşuyordum sabah beş buçuk civarı, o söyledi deprem olduğunu... Günlerce uyuyamadık üzüntüden. İlk şoku atlattıktan sonra nasıl yardım edebiliriz, ne yapabiliriz diye çabaladık. Elimden gelen yardımı yaptım. Geceleri hem korkudan, hem de depremzedelerin durumunu düşünmekten uyku bitti. Kahve içerken, yemek yerken, sıcak evimizde otururken suçluluk duymaya başladık. Zor zamanlar tüm ülkemiz için. Başımıza gelmiş en büyük felaketlerden biriydi bu.
- Bir dizi konser ve onun organizasyonu için Türkiye'deydin... Depremin ardından neler yaptın?
- Arama kurtarma çabalarını desteklemek için uğraştık. Gitmeyi düşündüm çünkü daha önce yaşadığımız Düzce depremine Akut'la gitmiştim ama bu sefer, ilk günlerde gitmek bir şey ifade etmeyecekti daha çok kaosa yol açacaktı, bir organizasyonla ilintim de yoktu, gidince oradakilere yük oluyorsun. İstanbul'da kalıp başka tür yardım toplama girişimlerinde bulundum ve yaptım. Konserler olacaktı onlar aklımızın ucundan bile geçmedi, hepsi iptal oldu. Yaz konserlerinin hepsi askıda şu anda, hiçbir tarih yok kafamızda, önce yaralarımızı sarıp, normal hayatımıza nasıl döneceksek dönmemiz gerekiyor önce... Ülkemizin batısının normale dönmesinden söz ediyorum çünkü o şehirlerde normale dönmek uzun süre mümkün olmayacak, biz de elimizden geleni yapmaya çalışacağız.




- Şu an Fatma Turgut'la Amerika'dasın...
Dört konserlik bir turnedesiniz... Ondan biraz söz eder misin? Neler yapıyorsunuz orada?
- Daha önceden ayarlanmış konserler vardı Amerika'da, onları yapmak için Amerika'dayım, Fatma Turgut'la da bir turnemiz vardı burada, dört konserlik. Organizasyonu yapan Serdar İlhan deprem sonrası, "İptal mi edelim turneyi?" dedi... "Etmeyelim?" dedim. Onun gelirini de bağışlayalım. Biz müzisyenlerin para kazanma yöntemi bu olduğu için, buradan gelecek geliri cebimize koymayalım, depremzedelere bağışlayalım dedik. Fatma Turgut da dahil olmak üzere herkes çok büyük hevesle bu konser için yollardayız. Hatta Amerika'da konser vereceğimiz mekanlarda kiralama ücretlerini düşürdüler, yardımcı olmak için. Son New York konserimiz var, onu da yapıp, bağışlayacağız. Umarım bu dört konserlik turneden iyi bir hasılat kalır ve işe yarar.
- Şu sıralar en çok senin gibi müzisyenlerin işleri üzerinden deprem sonrası sektörün durumu konuşuluyor...
- Öncelikle konserlerimize gelen herkese çok teşekkür ederim. Kolay değil bu zamanda bir konsere gelmek. Müziğin her zaman eğlence olarak algılanması söz konusu oluyor böyle zamanlarda. "Nasıl yaparsınız?" deniyor. Ama yaslarımız, ağıtımız içinde biraraya gelebiliriz, şarkılarla anabiliriz kaybettiklerimizi. Konserlerimizde biz bu atmosferi yaşıyoruz. Müzik moral sağlıyor. Bizim müzik yapmak işimiz, bu parayı da bağış yapıyoruz. Bundan daha onurlu biçimde nasıl bağış yapabilirdik? Bundan gururlu ve mutluyuz. Umarım gelen insanlar da mutlu oluyorlardır ve harcadıkları paranın nereye gideceğini biliyorlar. Herkese geçmiş olsun ve bağışımız sağolsun.




BU ROMANTİZMİ ANLATAMIYORUM BİLE

- Amerika'da çok tatlı bir ailen var, eşin, oğlun... Mutlu bir aile tablosu... Bir aile kuracağın aklının ucundan geçer miydi?
- Ben kendi ailemin en küçük çocuğuyum. Aile kavramı için planım; hayatım boyunca, ailenin küçük çocuğu olarak kalmaktı. Baba olmak sanki beklenmez bir gol! Ama inanılmaz mutluluk verici, harika bir şey... Zaman makinası olsa, geçmişteki Demir'e "Sen 25, 35 yaşımdaki Demir'e ilerde evleneceksin, baba olacaksın?" desem bayağı kavga çıkardı. Direniyordum bu duruma. Bir erkeğin sosyal olarak tanımlanmış haline karşı direnme halindeydim. Belki de o direnç nedeniyle çok çalıştım, 50'nin üzerinde albümde varım. 35 yıllık kariyerde çok ciddi rakam bu. 20'lerin başlarında aile kursaydım bu kadar üretemezdim.
- Eşin çok özel bir kadın olmalı...
- Eşimi liseden tanıyorum, lise bittikten sonra 24 yıl hiç görüşmedik. Arada bir noktada karşılaştık ama 24 yıl hiç yoktu. Sonra tekrar biraraya geldik ve çocuğumuz var.



- Sonradan karşılaşmalar hikayesi bana romantik geliyor...

- Ben bu romantizmi anlatamıyorum bile... İçimizde yaşıyoruz.
- Galiba o gençlik halimizde en saf ve değişmemiş halde oluyoruz, o zamanki insanlar da en özümüzü bilenler mi oluyor diye geçiyor aklımdan hep...
- O naifliği özlüyorsun en başta. O zaman saf olmayı seçmeden safsın. Günümüzde iyi olmayı seçerek yaşıyoruz, çünkü önümüzde kötü ve kirlenecek imkanların var, bunları yapmayı biliyorsun, yapmışlığın da oluyor. 18'lerinde, 20'lerinde bunlar yok, sonradan hayatına giren gerçekler hep... O zamanlardaki duyguyu, o saflığı hatırlamak, o masumiyeti hatırlamak, iyiyi seçmeye yöneltiyor insanı.
- Oğlunla ilişkin nasıl?
- Şahane. Çok bağlıyız birbirimize her şeyi birlikte yapıyoruz. Onu büyütürken büyüdüğümü de hissediyorum. Bir çocuk büyütürken kendi çocukluğun aklına geliyor, senin ebeveynlerinin sana söyledikleri, arkadaşlarının, öğretmenlerinin söyledikleri, kendi travmalarını çözüyorsun çocuk büyütürken. O travmaları çözdüğünde, çocuğunu büyütürken sen de başka bir insan olmaya başlıyorsun.

ARABESKLE SAVAŞMIYORDUK

- 90'lar müziğine, o zamanların sosyal yaşamına övgü her dönem yapılıyor. Z kuşağı gençler bile o döneme özeniyor. Ne farklıydı o zaman sence?
- Z kuşağından birinin demesi ilginç, özeleştiri gibi. Ama bunu biz de genç olduğumuz zaman yapıyorduk, geçmişe özeniyorduk. Ben de 80'ler, 70'ler dinlerdim. Eskiden bir plakçı dükkanına giderdin, "Yeni ne var diye sorardın?" Satıcı da seni tanırdı önerirdi. Çok fazla seçenek olmadığı için, genelde herkes aynı şeyi dinlerdi... Şimdi bir ton seçenek var. doğru dürüst bir şey bulana kadar insan yılıyor ve eskiye dönüp bildiğini dniliyor. Çok nadir iyi şeyler yakalayabiliyor insan.



- Siz müziğe başladığınızda nasıl bir ortamda mücadele ediyordunuz?

-Pentagram dönemlerinde, çok temel taşı isimler vardı, Sezen Aksu, Kayahan, Erol Evgin gibi... Çok ciddi bir arabesk furyası vardı. 80'ler sonrası İstanbul'a göçle arabesk kültürün patlaması yaşanmıştı, o zamanın burjuvası da bu kültürle büyüyordu. Ama biz onunla savaşmıyorduk, savaşmak için çok büyük bir düşmandı. En fazla kendimize alan açıp, biz de varız diyebiliyorduk. Ama rock müzik temelleri o dönemde atıldı. Biz de tek grup değildik, birçok grup vardı. Ama o zamanki attığımız temel hala sağlam. Bir konser yaptığımız zaman saçları dökülmüş, beyaz sakallı olmuş arkadaşlar gelip izliyor, eskiyi yadediyor (gülüyor).
- Pop ve rock karşılaştırması yapmanı istesem senden?
- Genellemeleri sevmem ama bir gözlem diyelim bunun için; heavy metal ve rock dinleyicisinin belli bir eğitim düzeyi var ama zengin ve varlıklı bir kitle değil. Pop dinleyicisinin durumu daha iyi. Popu dinlemek çok daha kolay, çok daha kolay algılanıyor, kitlelere konuşan bir müzik. Metal ve rock bireylere konuşan bir tarz. Onu dinlemek için belli bir müzik kültürü olması gerekiyor. Ve oraya ait hissetmek gerekiyor. haliyle çok kemik bir kitledir o. Pop kitlesi hızlı tüketildiği için, o şarkı tutar, o sanatçı ünlenir, sonra o isim bir anda yok olur. Rock ve metal tarafında 30 senelik gruplar hala hayatlarına devam ediyor. O başka bir kafa. İki müzik türünde, üretim şekli, niye ürettiği arasında çok farklar var. Pop'ta ekonomik kaygılar ön plandadır, metal ve rock'ta müzik ve yaşam felsefesine dair idealler, kaygılar ön plana çıkar..

ALTI YIL ARADAN SONRA YENI HEYECAN

- Çok zor bir süreçten geçiyoruz ama dediğin gibi müzik moral sağlayan bir şey. Sen de deprem öncesi çok özel bir projeye imza attın. O projeden biraz söz eder misin?
- Pandemiden önce bir durmuştum. Arada bir müzik yapayım, turnelere falan kalkışmayayım demiştim. Durdum da. Ama hoşuma gitmedi bu durum. İzleyiciden, arkadaşlarından, müzikten ayrı kalıyorsun. O yola çıkma, oradaki yorgunluk, stresi istiyor beyin. Başlamak istedim ama Pandemi girdi araya. Şimdi tekrar ekibi toplayıp, bir proje yapalım dediğimizde, altı sene geçti aradan yeni jenerasyon seni tanımıyor dendi. O zaman 12 yaşında olan çocuk büyüdü 18 oldu ve festivale gidiyor, konsere gidiyor. Yeniden ortaya çıkmam gerekiyordu. Yeni kayıtlar yapalım dedik. Hala çalan arkadaşlarım var onlarla bir araya geldik ve düet olarak yorumladık. Bunları da stüdyoda kaydettik ve videoya çektik. Bunları her ay bir tanesi olmak üzere yayınlayacağız. Sonra da yaz konserleri ve festivalleri var...
- Kimler bu isimler?
- Daha önce çalıştığım arkadaşlarımla bir araya geldim. Fatma Turgut Model grubunda birlikteydik, birkaç solo projesinde de birlikte çalışmıştık, Ferman Akgül Manga grubunun solisti tanıtmaya bile gerek yok, onların en son EP'sinin prodüktörlüğünü yaptım, şarkıları da birlikte yazdık ve Hayko Cepkin, o zaten can ciğer kardeşim. 2003'ten beri birlikteyiz. Hiçbiri kırmadı beni. Toplamda dört şarkı söyledik, altı şarkıyı tek başıma söylüyorum. Büyük ihtimalle ilk yayınlayacağımız Hayko ile olan düet olacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA