BALIKETLİ OLMAYA RAZIYIM
Yazmak zor bir şeydir; beslenmek gerekir. Siz nelerden besleniyorsunuz?
Ş.I.: Biz şanslıyız aslında; yedi yıldır BKM Mutfak'ta yazıyoruz. Yani bu konuda çok antrenmanlıyız. Bir de yaşamdan ve sokaktan kopmadık.
Hayatın içinde olmak popülerliğiniz arttıkça daha zor olmuyor mu?
Ş.I.: Kimse dövmüyor! En fazla fotoğraf çektirmek ya da iki sohbet etmek istiyorlar. O da dünyanın en zor meselesi değil. Henüz herkesin rahatsız edeceği bir durumda değiliz. İnsanlarla ilişkimiz çok sıcak. Mesela ben trafikte giderken sürekli, hiç tanımadığım insanlarla sohbet ediyorum.
Yani arabadan arabaya mı sohbet ediyorsunuz?
Ş.I.: Tabii, arabadan arabaya... Camı açıyor, "Vay abi; ne haber, nasıl gidiyor?" falan diye başlıyoruz muhabbete...
İNSAN ÜZÜLÜYOR
Trafiği kilitleyenler belli oldu. (Kahkahalar)
Ş.I.: Yok, hazır kilitlenmiş trafikte yapıyoruz biz!
Büşra senin için 'Geleceğin Demet Akbağ'ı' diyorlar. Bir usta da olsa; birine benzetilmek seni rahatsız eder mi?
B.P.: Hayır, asla! Ben, 'Demet Akbağ'ın taklidini yapıyor' olarak algılamıyorum bunu. Demet Akbağ çok başarılı bir kadın oyuncu, müthiş bir insan. İleride benim de o pozisyonlara gelebileceğimi öngörüyorlarsa, bu beni en fazla mutlu eder.
Ekşi Sözlük'te senin için "Türk erkekleri balıketli kadın sever sözünün canlı örneği" diye yazılmış. Gerçi balıketli değilsin, gayet zayıfsın ama...
B.P.: Evet, sanırım ben ekranda ekstra kilolu çıkıyorum. Balıketli değil, şişman olarak algılanıyorum aslında. Balıketli olmaktan gurur duyarım yani! (Kahkahalar) Şişman da olabilirim ayrıca, şişman olmakta bir sakınca görmüyorum ama insan olmadığı şekilde yansıyınca üzülüyor biraz. Ama komedi de oynadığımız için aslında ben nasıl göründüğümü çok da takmıyorum. Ama keşke kendi ebatlarımızda çıksak diye de düşünmüyor değilim.
KAHVEDE BÜYÜYÜNCE KOMEDİ YAPIYORSUN
Büşra, sen hem çok popüler işlerin içerisinde bulunabiliyorsun, hem de bağımsız filmlerde, cesur ve riskli işlerde de yer alıyorsun. Bu dengeyi nasıl sağlıyorsun?
B.P.: Bilmiyorum ama hep bunu yapmak istediğimi biliyorum. Çünkü komediyi çok seviyorum, çok eğleniyorum. Fakat dramatik roller oynamanın tadı da başka oluyor. Sadece iyi gittiğiniz, daha parlak olduğunuz bir alana kilitlenmek yerine biraz daha riske girmek daha iyi olur bence.
Şahin sen yaptın mı drama?
Ş.I.: Henüz yapmadım ama çok istiyorum. Bu diziden sonra bir süre, en azından televizyonda komedide olmam diye düşünüyorum.
Peki Büşra, seni komedi yapmaya ne itti?
B.P.: İçimdeki enerjiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Komedide zeka, bir de hayatla, kendinle dalga geçebilme meselesi çok önemli. Ben içimdeki o coşkunun komediye döndüğünü düşünüyorum. Bu, dramda da başka bir şeye dönüşüyor.
Ş.I.: Galiba biraz kadının kendiyle barışık olmasıyla ve komplekssiz olmasıyla ilgili bir şey bu. Bununla ilgili en güzel sözü Demet Akbağ söylemişti. "Ne kadar çirkinleşirsek o kadar güzelleşiriz" diye şahane bir laf etmişti.
Peki, sen niye komedi seçtin?
Ş.I.: Benim aslında biraz yaşadığım yerle de ilgili bir şey bu. Ben İzmir'in biraz varoş diyebileceğimiz bir yerinde büyüdüm ve kahvede yetiştim aslında. Kahvede büyüyünce ister istemez mizah yapıyorsun.
BÜŞRA'YLA HER ŞEYİMİ PAYLAŞIRIM
İkinize de soruyorum; birbirinizin en sevdiğiniz ve sevmediğiniz tarafları neler?
B.P.: Aslında sevdiğim çok özelliği var; bir kere Şahin beni güçlendirir, arkadaş olarak da, oynarken de... İyi bir motivasyon kaynağıdır benim için. Gıcık olduğum tarafı da; bazen fazla inatçı olması. Bazen dinletemiyorum kendimi. (Kahkahalar)
Ş.I.: Ben Büşra'yla her şeyimi paylaşırım, her şeyimi anlatırım ona. Gıcık olduğum tarafı da; onun az önce söylediği şey aslında. Onun da beni dinlememesi. Ben başka şeyi savunurum, o başka şeyi...
HAZIR YAZABİLİYORKEN YAZALIM
Hep kendi yazdığınız işlerde oynamayı mı düşünüyorsunuz?
B.P.: Tabii ki böyle bir şey yok. Kendi yazdığımız şeyde oynamanın çok fazla avantajını görüyoruz ama başkalarının yazdığı işlerde oynamanın da başka bir keyfi oluyor. Şu anda elimizde böyle bir fırsat varken, bizden de böyle bir şey bekleniyorken "Neden olmasın?" diyoruz sadece.
Başkalarının yazdığı senaryoda oynamanın rahatlığını, konforunu aramıyor musunuz?
Ş.I.: Aslında arıyoruz tabii ki. İyi bir metin gelirse önümüze ve bizim de yükseldiğimiz, heyecanlandığımız bir şey olursa; seve seve oynarız. Öyle işler de oluyor. Ama Büşra'nın da dediği gibi, hazır yazabiliyorken, biraz da kendimizi sınamak ve geliştirmek için ısrarcıyız bu konuda.
'HIYARLI BABA' VE 'HAVUÇ ANNE' ESKİ ARKADAŞLARIMIZ
Şimdi 'Aşağı Yukarı Yemişliler'in 'Menekşe'si ve 'Sülosu'sunuz ama biz sizi 'Hıyarlı baba' ve 'Havuç anne' olarak tanıdık ilk olarak. O dönem hıyar ve havuç yemekten bıkmadınız mı?
Ş.I.: Yok canım, bunlar temel gıdalar. Hiçbir zaman hıyara da, havuca da hayır demeyiz. (Kahkahalar)
B.P.: O karakterler bizim için çok önemli. Oynarken ve yazarken çok eğlendiğimiz karakterlerdi, bizim arkadaşlarımız gibiydi. Ama artık geçmişte kaldılar, şu an sadece anmakla yetiniyoruz onları...