Yazık! Binlerce kere yazık! Taraftar kendi takımını ancak bu kadar sabote eder. Maça iyi başlayan pozisyonlar bulan Trabzonspor'du. Yusuf'la üst üste girilen iki gol pozisyonu var. Hemen ardından Trabzonspor taraftarı demek bile mümkün değil, tribündekiler sahneye çıktı. Maç bir süre durdu sonrasında ise Fenerbahçe'nin golü geldi. Golden sonra ise Trabzonspor toparlanmaya çalıştığı anda, yine akıl almaz bir şekilde oyunu durdurmayı başardılar! Bir başkasını suçlamaya bana göre gerek yok. Sorarım size, 2013-14 sezonu başladığı günden itibaren takımını her maçta bütün çağrılara rağmen yalnız bırakan sözüm ona taraftarlar dün, bir sezondur gelmedikleri stada gelerek takımına iyilik mi yaptılar? Ligdeki her maçta, Avrupa Liginde tarih yazarken bile desteğini takımdan esirgeyen ve 5 kuruş geçmişleri olmadığı halde an itibariyle takımlarını binlerce lira zarara sokan, sahasının kapanmasına neden olan bu insanlar geçekten kime zarar verdiklerinin farkında değiller. Böyle taraftarlık olmaz! Asıl suçlu Trabzonspor'un içinde. Oyuncularını baskı altında tutup en kötü zamanlarında sadece eleştiriden başka bir şey yapmayan bu çoğunluğa taraftar demek bana göre son derece haksızlık olur. Eğer bu anlayıştaki insanları Trabzonspor'un gerçek sahipleri tribünlerden uzaklaştırmazsa çok daha kötü günler Trabzonspor'u bekliyor.
ÖMER ÜRÜNDÜL: Futbolun kara gecesi!
Dün gece Avni Aker'de ne yazık ki Türk futbolu adına çok üzücü olaylara şahit olduk. Daha takımlar ısınırken atılmaya başlayan yabancı maddeler, maç başladığı andan itibaren de devam etti. Benim en çok üzüldüğüm olaylardan bir tanesi de; Türkiye'nin en önemli FIFA hakemlerinden biri olan Bülent Yıldırım'ın böylesine olaylar yaşanırken maçı devre sonuna kadar devam ettirmesiydi. Belki hakemlere mümkün olduğunca "Oyunu oynatmaya çalış" tavsiyelerinde bulunuluyor ama bir hakem öncelikle sporcuların ve hakem arkadaşlarının can güvenliğini düşünmek zorunda. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu tip olaylar baş gösterdiği anda o maçlar kesinlikle devam etmez.
Ama maalesef Bülent Yıldırım uzatmalarla beraber yaklaşık bir saat bu tablodaki maçı oynatmaya çalıştı. Allah'tan ki bu kadar kaya parçalarının, kapı tokmaklarının atıldığı sahada herhangi bir cisim futbolcu ve hakemlere isabet etmedi.
Trabzon seyircisi her şeyden önce kendi takımlarını da mağdur etti. Onların daha ilk dakikadan itibaren motivasyonlarını bozdular.
Öylesine şartlanmışlardı ki devre biterken takımları lehine kazanılan frikikte belki de bir pozisyon olacaktı. Onu dahi beklemek lüzumunu hissetmediler. Taraftar kendi takımına zarar veriyor. Örneğin Kadıköy'deki ilk maçta F.Bahçe net favoriyken, Trabzonspor rakibinden puan aldı, hem de bileğinin hakkıyla. Neden kendi evlerinde her maçı kaybettiklerini de kendilerine sormaları lazım. Böylesine önemli bir maçta futbol yazmak isterdik ama ne yazık ki buna şansımız olmadı.
GÜRCAN BİLGİÇ: 1 numaralı (!) senaryo
3 Temmuz'dan sonraki dokuzuncu maçtı bu. Bir tane Ankara'da kupa finali var, dörder tane de iki kulübün sahasında... Sürecin en sıcak, en öfkeli döneminde bile dünkü gibi tepki olmadı, böylesine kötü şeyler yaşanmadı. Aradan geçen üç yıla, bunca maça rağmen dün tribünlere gelenler, bir rövanş peşine düşüyor ve bu oyunun bir numaralı aktörlerinin, sahadaki oyuncuların sağlığını tehdit ediyorlar. Neden daha önce olmadı bunlar da, üç yıl, üç maç sonra Trabzonspor taraftarları maçı oynanmaz hale getiriyorlar. Çünkü söylemler o kadar sert ve grilikten yoksundu ki, tüm kenti ve tribünleri bir maç havasından çıkardı. Nefret politikasıyla, düşman hedeflemesinin peşinden koşmakta çekinmediler. Çünkü "1 numara"nın dediğini yaptıklarını sanıyorlar. Geçmişte bu olayları sosyoloji ile açıklardık.
Trabzonspor'un şampiyonluk mücadelesinde, rakibinin hep Fenerbahçe olması, iki takım rekabetinde kenti başkalaştırdığını kanaat getiriyorduk. Bütün bu hassasiyetlere veya mayınlı alanlara rağmen, kulüpleri yönetenlerin yangına körükle gitme huyu değişmedi. Gerilimin gölgesine sığınmayı tercih ettiler.
Faturaları saha dışında aramayı adet haline getirdiler. Çünkü başkası, kendi başarısızlıklarını ortaya çıkaracaktı. Bülent Yıldırım, dün maçı tatil etmek için aslında çok geç kaldı. Hakem, ısrarla sabırları zorladı, nefretin-tepkinin azalacağını umdu. Atılan taşların büyüklüğünü görüp, sahadaki Fenerbahçeli oyuncuların yerine koyduğunuzda kendinizi, kurban olmak dışında bir hissi taşıyamazsınız. Kimse hak etmiyor bunu.
Futbola saygısı kalmamışların imal ettiği bir üründür Avni Aker'de yaşananlar. Alsınlar, ceplerine koyup dolaşsınlar. Biz ne dersek diyelim, nasıl olsa onlar kendilerini haklı çıkartacak başka bir nefret cümlesini kurmayı başaracaklardır.
AHMET ÇAKAR: Böyle olacağı belliydi!
Bu karşılaşma haftalardır özellikle Trabzonspor cephesi tarafından sürekli gerdirildi ve dün gece de Trabzon taraftarı Fenerbahçe'ye 3 puanı hediye eden taraf oldu. Sahaya bakıyoruz, dört dörtlük bir hakem. Birbirlerine karşı centilmence oynayan futbolcular. Ama özellikle Volkan Demirel'in koruduğu kalenin arkasında belli ki provokatörlerle bezenmiş bir tribün var. Maçın ilk dakikasından tatil edildiği dakikaya kadar sahaya her şeyi attılar. Sekiz metrelik sütunu kırdılar. Kapı kollarını Volkan'a attılar. Ayrıca sahaya atılan maytapları ve yabancı maddeleri saymıyorum bile.
Hakem ilk yarının ortasında yardımcılarını yanına çağırdı ve tribünlere "Bu işe son vermezseniz içeri gireceğim" mesajı verdi. Aynı dakikalarda birçok Trabzonsporlu oyuncu ve özellikle kaleci Onur seyirciyi yatıştırmaya çalıştı ama nafile... İlk devrenin son dakikasında Trabzonspor sol çaprazdan bir serbest vuruş kazandı. Oyuncuların neredeyse tamamı Volkan'ın koruduğu kalenin önünde... Ve işte o dakikalarda sahaya yine patlayıcılar yağdı. Bülent Yıldırım da maçı haklı olarak tatil etti. Bu işte yüzde yüz provokasyon var. Akıllı Karadenizli bu maçı tatil ettirmez. İlk devrenin sonunda maçı tatil ettirmek demek, Fenerbahçe'nin hükmen kazanması demek. Oysa ki koskoca bir 45 dakika daha vardı. Trabzonspor pekala beraberliği yakalayıp Fenerbahçe'ye iki puanlık bir zayiat verebilirdi. Peki şimdi ne oldu? Sayın Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu'na sormak lazım; "Fenerbahçe'yi şampiyon yapmamak için elimizden gelen her şeyi yapacağız" demişti. Ama dün gece bazı Trabzonspor taraftarları Fenerbahçe'yi şampiyon yapmak için ellerinden geleni yaptılar.
ERMAN TOROĞLU: Yazıklar olsun Türk futboluna!
Bülent Yıldırım maçı 45+10'da çok doğru nedenlerden dolayı yarıda bıraktı. Peki Bülent Yıldırım bu maçı neye dayanarak yarıda bıraktı? Bülent Yıldırım kuralları uyguladı, maçı yarıda bıraktı. Eğer kuralları uygulamasaydı çok büyük vebal altında kalırdı, bir daha hakemlik yapamazdı. Çünkü bir yerde disiplin varsa kural vardır.
Yani kestirmeden adalet.
Peki bu maç neden yarıda kaldı? Bu maçın yarıda kalacağını ben adım gibi biliyordum. Açınız telefonunuzu "Turkcell goller cepte Erman Toroğlu" diye yazınız.
Maçtan evvel neler söylemişim görürsünüz.
Ey Türk halkı, bu maçı yarıda bırakan veya bırakılmasına neden olan iki tane adam var. Birisi devamlı "Ben F.Bahçeli'yim ve F.Bahçe'nin zarar görmesini istemiyorum" diyen Mehmet Ali Aydınlar'dır. İkincisi oraya çeşitli vaatlerle gelip adaleti uygulamayan ikinci adam olan Yıldırım Demirören'dir. Bu iki isim Bülent Yıldırım gibi kuralları uygulamadığı için dün akşamki maç yarıda kalmıştır. Ve bu kan davası daha çok devam edecektir. Herkes kına yaksın.
Ben bu filmleri futbolculuğumda ve hakemliğimde de çokça gördüm. Bunlar bana hiç yabancı değil. Ama yayıncı kuruluş dahil herkesin kendine bayağı bir çeki-düzen vermesi lazım. Ben gidecektim, Türk futbolu marka değeri kazanacaktı. Ben gidecektim Türk futbolu kurtulacaktı.
Alın Türk futbolunu gözünüze sokun. Bu maç bana hiç yabancı gelmedi. Herhalde 25 sene evveldi. Ben de Trabzon'da bir maçı yarıda bıraktım. Aynı görüntülerle. Orada da sebepler vardı ama başrollerde hep yöneticiler vardı. Teşvik primleri, şikeler. Bu kadar yıl geçti demek ki Türk futbolunda bir şey değişmiyor. O iptal ettiğim maçta da assolist iki takım vardı. Biri Beşiktaş, biri G.Saray. Yazıklar olsun Türk futboluna.
Dünkü maçı iptal etmeyen hakemin lisansını yırtarlar. Aslında Bülent Yıldırım iyi tahammül etti, açık kapı bırakmadı.
4-4-2, 4-3-3, 4-2-4, 1-4-2-3 hepsi hikaye Türk futbolu şu anda sıfıra sıfır elde var sıfır. Peki assolistler kim mi? Bir çırpıda size 5 tane isim sayarım. Ama şunu bütün samimiyetimle söylerim ki aralarında ben yokum. Bana karşı kim varsa şu andaki iğrençliğin assolisti onlardır.
RIDVAN DİLMEN: Türk sporunun vay haline!..
Trabzonsporlu oyuncular ve Hami Mandıralı da olmak üzere bütün herkese yazıklar olsun. Bülent Yıldırım galiba "Birileri yaralansın" diye bekledi. Bu maçın 54 dakika oynanması imkansız. İllaki birinin yaralanması, ölmesi mi lazım. Bu maç seyircisiz oynanacak galiba. Fenerbahçe ve Trabzonsporlu oyuncuların can güvenliği yok. Bu maçta bu şekilde korner, taç falan kullanılmaz.
Can güvenliği olmadan mücadele ediyorlar. Ve hala "Maç devam edecek mi?" diye düşünüyorsak vay halimize. Kaya geliyor, sahaya "Bunu çekin oynayalım" diyorlar. Yazık böyle işe. Bu maç 54 dakika sürmez. Yazık bu çocuklara.
Burak'ın yüzüne madde geldi, Rize'nin stadı kapanmadı. Bu nasıl yönetim? Volkan'ın kafasına gelse o taş... Sonra şampiyon olsan ne olur, 5 yesen veya atsan ne olur.
Ben Hacıosmanoğlu başkanın yerinde olsam gider hakeme "Hocam bu maçı oynatma" derim. Bu maçın ikinci yarısı oynanmaz, oynanmamalı.
KURBANLIK KOYUN GİBİ
Oyuncular kurbanlık koyun gibi bekliyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Bu maç oynanır mı? Günah bu oyunculara... Hala oynanacak oynanmayacak tartışması yapılıyorsa, Türk sporunun vay haline... Can güvenliğinin olmadığı bir yerde çocuklar sahaya çıkmışlar ve 4 tane siyahlı hakem var. Hakemlerin işi penaltı vermek değil oyuncuların güvenliğinden sorumlu olmak.
Volkan'ın kafasına gelse o taş, Allah göstermesin, sen 3 tane gol atsan ne olur, 5 tane atsan ne olur... Bülent Yıldırım, Fenerbahçeli oyuncuların sağlığını riske attı. Fenerbahçeli oyuncuların eğer bir yerine bir şey olmadıysa bu Bülent Yıldırım'ın şansıdır ya da o maddeleri, taşı atanın isabet ettiremeyip, ıskalamasıdır.