Hepimizin dört gözle ve heyecanla beklediği EURO 2020 turnuvasını ne yazık ki hüsranla bitirdik. Türkiye'nin bulunduğu A Grubu'ndaki takımlar İtalya'yı dışarda bırakırsak, Galler ve İsviçre tam da bizim kalibremize uygundu. Yani yenebileceğimiz takımlardı. İtalya gibi favori bir takıma karşı açılış maçında 3-0 yenilmek çok moral bozucuydu.
Fakat #BizimÇocuklar ikinci maçta Galler'e karşı iyi mücadele verip puan alır dedik ama yine olmadı ve Galler'e karşı da etkisiz futbolla 2-0 kaybettik. Dün de grubun son maçında en iyi 3. olma ümidiyle çıktığımız maçta ne yazık ki yine kötü bir futbolla İsviçre'ye karşı 3-1 kaybettik.
TÜRKİYE GRUP ELEMELERİNDE MÜTHİŞ BİR PERFORMANSLA GELMİŞTİ EURO'YA FAKAT...
Türkiye, bu turnuvaya en genç takım olarak geldi. Genç fakat birçoğu da Avrupa'nın en iyi liglerinde forma giymiş oyuncular olarak buraya geldi. Milliler, eleme gruplarında müthiş bir performansla hatta Fransa'dan iki maçta 4 puan alarak geldi Avrupa Şampiyonası'na. Turnuva öncesinde Avrupa'nın önde gelen gazetelerinin muhabirlerinden çoğu gizli favori olarak Türkiye'yi gösteriyordu. Çünkü yukarıda bahsettiğimiz gibi grup elemelerinde harika bir performans göstermiştik.
TURNUVANIN GİZLİ FAVORİSİ OLARAK GÖSTERİLEN TÜRKİYE NEDEN BAŞARISIZ OLDU?
Turnuvadaki maçları izlediğimizde tüm takımlarda birkaç tespit ettiğimiz noktalar ve faktörler oldu. Bunları sizlere kısa kısa aktarmak istiyoruz.
1- Fizik Gücü: Turnuvadaki neredeyse her takım fizik anlamında çok iyi seviyelerde ve iyi bir şekilde hazırlanmış. Turnuvanın zayıf halkalar olarak gösterilen Makedonya, Finlandiya Galler, İskoçya, Slovakya gibi takımlar bile fizik olarak çok iyi görünüyorlardı. Bu takılardaki fizik gücü ile Türkiye'yi karşılaştırınca oyuncularımızın fizik olarak çok aşağılarda kaldığını görebiliriz. Fizik gücü aynı zamanda sahadaki mücadelenize de doğrudan katkı yaptığından dolayı mücadele anlamında da sınıfta kalan bir takımımız vardı. Ayrıca Türkiye, diğer ülkelere göre daha erken kampa girerek hazırlık yapmaya başlamıştı.
2-Mental Olarak da hazır değildik: Türkiye ne yazık ki fizik yetersizliğin yanında mental olarak da turnuvaya hazır olmadığını gösterdi. Bunu, yediğimiz gollerden sonra gösteremediğimiz reaksiyonlardan dolayı söyleyebiliriz. Bunun yanında oyundan çabuk kopan ve bireysel olarak da hazır olmayan birçok futbolcumuz vardı. Bir başka eksiklik de oyun içinde oyuncularımızın mücadelelerde birbirine yardım götürme konusu. Topla ileriye çıkan oyuncularımız kafalarını her kaldırdıklarında tek başına olduklarını görüyordu ve oyuncularımız çok yalnız kaldı bu da çok basit top kayıplarına sebep oluyordu.
3-Oyun Anlayışı ve kadro istikrarı: Milli takımımız ne yazık ki oynadığı oyun kimseyi tatmin etmedi. Şenol Güneş, öncelikle kadro seçiminde verdiği kararlardan dolayı eleştiri almıştı. Örneğin Caner Erkin'i almaması eleştirilere sebep olmuştu ki oynadığımız maçlarda en çok zaafı olan bölgelerimiz sağ ve sol bek bölgelerimizdi.
TÜRKİYE'NİN BELLİ BİR OYUN SİSTEMİ YOKTU
Saha içinde Türkiye'nin net bir oyununun olmadığını ya da sahaya yansıtılamadığını çok net gördük. Oyuncuların topla olan teması, mücadeleden yoksun ve olmayan iştahı bunu açık bir şekilde gösteriyordu. Turnuvanın neredeyse en kötü pas yapan takımlarından bir tanesiyiz.
Diğer yandan oyuncuların heyecanını ve sakin kalamadığını da açıkça görebiliyorduk. Daha sakin kalmamız ve sabırlı bir şekilde ayağa pas yapmamız gereken dakikalarda uzun toplarla pozisyon bulmaya çalıştık ve bundan dolayı 3 maçta da etkili olamadık.
ŞENOL GÜNEŞ KADRO ANLAMINDA FORMÜL ARAYIŞINDAYDI HEP...
Kadro istikrarı anlamında da Şenol Güneş'in yine çok net olamadığı görülen zaaflardan biriydi. Diğer takımların neredeyse oturmuş bir 11'i vardı hep. Milli takımımızda 3 maçta da 1-2 oyuncu değişimi ile sahaya çıktık. Bir formül arayışında olduğumuzu gösteriyordu bu.
4-Şenol Güneş'in hamle eksikliği: Kuşkusuz ki bu turnuvanın en çok eleştirileni Şenol Güneş oluyor. Şenol Güneş bile zaaflarının ve kötü oyunun farkında olarak en büyük sorumlunun kendisi olduğunu zaten açıkça ifade etti.
Şenol Hoca'nın maç içindeki değişiklikleri ne yazık ki pek reaksiyon göstermemize neden olmadı. Ya geç kalındı ya da doğru oyuncuyu ve hamleyi yanlış yaptı. Hücum anlamında yeteri kadar cesaretli hamleleri yapamadı Şenol Güneş. Tüm bu hataların üzerine elbette teknik ekip olarak çokça konuşacaklardır. Kısaca, Şenol Güneş'in Milli Takım'ı iyi bir şekilde turnuvaya hazırlamadığını gördük.
ÇIKARILACAK ÇOK DERS VAR!
Türkiye bu turnuvanın en genç yaş ortalamasına sahipti dedik. Milli Takım gerçekten bireysel olarak çok kaliteli, değerli ve tecrübeli oyunculara da sahip. Türkiye kadro anlamında turnuvadaki en iyi 10 takım arasına girecek kaliteye sahip. Fakat ne yazık ki yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı bu kaliteli takımın, formunu kaybeden bir takıma dönüştüğünü gördük.
Evet bu turnuvaya çok zor bir gruptan geldik. Bu turnuvaya bu takımla ve Şenol Güneş'le geldik. Bizlere harika duygular yaşattılar. Hepsini sahiplendik ve hepsine çok değer verdik. Futbolda başarısız olmak elbette sizin kumaşınızın kötü olduğu anlamına gelmez. Futbolun doğasında var bu.
SORULMASI GEREKEN SORULAR...
Fakat asıl sorulması gereken soru şu: Böylesi iyi, baskılı ve tempolu oynayan takım bu turnuvada neden 0 çekti? 8 gol yiyip 1 gol atabildi… Grup eleme maçlarında her oyuncu kulüp maçları sebebiyle antrenmanlı bir şekilde milli takıma gelip maça çıkıyordu. Belki de erken kamp dönemi bizi fizik olarak aşağı çekti. Belki Türkiye'de ligi erken bitirmek Türkiye'de oynayan oyuncuların fiziğini aşağıya çekti… Bunların hepsini birer faktör olarak görebiliriz. Belki de sorun sadece Şenol Güneş'in kafasındaki oyun yapısındaydı. Belki istenilen oyunu oyuncular sahaya yansıtamadı veya belki de her ikisi.
Bu turnuvadan sonra elbette ki çok ders çıkarılacak. Bireysel anlamda (Uğurcan, Kaan Ayhan ve Çağlar'ı hariç tutarsak) neredeyse tüm oyuncularımız birer birer döküldü ne yazık ki. Evet genç bir takım var. İlerisi için gerçekten iyi bir takımımızın olacağına söyleyebiliriz. Yeter ki taktiksel ve fizik anlamına sürekli olarak kendimizi geliştirelim. Değişiklik yapmaktan çekinmeyen bir anlayış içinde olmak bizi daha iyi yerlere getirecektir. Çünkü ülkemizde çok değerli ve kaliteli futbolcuların olduğunu görebiliyoruz. Onları yeter ki nasıl işleyebileceğimizi öğrenelim.