Temiz, nizamlı, hoş bir kent demiştim ya Medine için, kafilemizdeki herkesin fikri aynı. Tarihini öğrenmek için Bugün Gazetesi yazarı ve ilahiyatçı Cemal Uşak abimize müracaat ediyorum. Keyifle anlatıyor bir çırpıda. Diyor ki; "Sevgili Savaş burası çok eskiden Yesrib adıyla anılırmış. Hicretten sonra hem efendimiz Muhammed, hem müminler Mekke'dekine yakın sıkıntılar çekti önce. Sonrasında ekonomik yapı güçlendirildi. Sadaka alan konumundan sadaka dağıtan konuma geçildi. Mescit hayatın merkezi haline getirildi. Ezan simge oldu. Dinin kemale erdiği Kur'an'la perçinlendi." Bu mini brifingin ardından tek başıma çıkıyorum sokağa. Bir kenti tanımanın en heyecanlı yolu, içinde yitip gitmek valla. Bilmeden girdiğim her sokak, döndüğüm her köşe sürprizlere, keyiflere vesile oluyor. Renkli güllü giysilerin, hediyeliklerin bezediği dükkanlar sıra sıra. Az ötelerde süslü püslü edilmiş develer turistlerin hizmetine sunulmuş. Çöken hayvanın üzerine oturanlar devenin yükselmesiyle önce çığlık atıp sonra alışarak keyifle poz veriyor. Sokak satıcıları şerbetler, pilavlar, hurmalar dolu tabakları uzatıyor isteyen her ziyaretçiye. Bir başka semte yürüdüğümde, elektronik pazarının göbeğinde buluyorum kendimi. Müthiş ucuz ama tedirgin edici. Çoğunun taklit Çin malları olduğunu fısıldıyor kıdemli Türkler. Sonra yorgunluk nüksediyor ve daha detaylı gezi notları için yarın yine bu sayfalara davet ederek bugünlük 'baş baş' diyorum hepinize.