Psikolog ve yazar Doğan Cüceloğlu, İstanbul Beşiktaş'ta yaşadığı dairede ölü bulundu. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Doğan Cüceloğlu'nun ölümünden önce sabah.com.tr'ye verdiği röportajda öğrencilere, kadınlara ve çiftlere yönelik önerilerde bulunmuş ve yaşam mottosunu açıklayarak " Yaşam mottom şudur: "Niyetinin saflığını keşfet; elinden gelenin en iyisini coşkuyla, keyifle yap! Ve bu fırsata sahip olduğun için de şükret!" " demişti.
Psikolog-Yazar Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu'nun verdiği son röportaj...
Son bir senedir insanoğlunun nadir denk geldiği bir salgın dönemini yaşıyoruz; Covid-19 beraberinde hayatımıza hem manevi hem de maddi birçok sıkıntı getirdi fakat zor zamanlar güçlü insanları, güçlü insanlar iyi zamanları yaratır derler… Bu süreçte elimizde olan yegane şeylerden biri de anın içindeki güzellikleri görerek zihin sağlığımızı önemsemek. Biz de Psikolog-Yazar Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu ile pandemi döneminde sizlere iyi gelebilmek adına başarıyı, ilişkileri, öğrencileri, motive olabilmeyi konuştuğumuz huzur dolu bir sohbet gerçekleştirdik;
Doğan Cüceloğlu'nun cenazesi Adli Tıp Kurumu'na sevk edildi | Video
Gerçekten zorlu bir süreçten geçiyoruz… Öncelikle nasılsınız? Sizin pandemi süreciniz nasıl geçiyor?
Doğan Cüceloğlu: Evet, zor bir dönem. Pandemi dönemi kendimle, çevremle, doğayla ve büyük resimle ilgili birçok konuda düşünüp farkına varmamı sağladı. Zaman zaman sıkıcı, zaman zaman korkutucu, hüzünlü günlerim oldu. Ama yeni şeyler üzerinde düşünmenin ve keşfetmenin keyfini de yaşadığımı söyleyebilirim.
İnsanlar son bir yılı hayatlarından kayıp olarak görmeye başladı… Sizce de şu son bir yıl kayıp mı?
Doğan Cüceloğlu: İnsanların neden böyle gördüğünü anlayabiliyorum. Özellikle iş yönünden değişik meslek gruplarında çok derin olumsuz etkileri oldu. Ama benim kendim için bir kayıp yılı değil, aksine hayatımda birçok şeyleri yeniden düşünüp farkına varıp değerlendirerek anladığım bir yıl oldu, diyebilirim.
''Ailelerinden uzak kalmaları bir yana; ölüm riskine de belki en yakın olan onlardı… Sağlık sektöründe çalışanlara buradan en içten saygı, sevgi ve şükran duygularımı iletiyorum.''
Bazı sektörler daha fazla etkilendi bu süreçten, sağlık sektörü de bunların başında. Onlara bu dönem adına tavsiyeleriniz neler olur?
Doğan Cüceloğlu: Olmak ve yapmak arasındaki bir ayırım yapmayı önemsiyorum. O nedenle, sık sık öğretmenlere yaptığım konuşmada öğretmen olmak ve öğretmenlik yapmak kavramlarına dikkat çekerim. Bu anababalık içinde geçerlidir; baba olmadan babalık yapmaya kalkan insanlardan söz ederim. Bu dönem doktorluk (genel anlamda sağlık çalışanı) yapan ve olanları ayırt eden bir süreç oldu. Yaşadığımız dönemde en fazla risk grubunda olanlar sağlık çalışanlarıydı. Kimisi ailesi, küçük çocukları adına endişe duydu. Ailelerinden uzak kalmaları bir yana; ölüm riskine de belki en yakın olan onlardı. Yapanlar, haklı olarak bu dönemde şikâyet edecek çok şeyler bulacaklardır; olanlar da, yine haklı olarak, hizmet etmenin verdiği anlam, huzur ve şükürle dolu çok şeyler bulacaklardır. Sağlık sektöründe çalışanlara buradan en içten saygı, sevgi ve şükran duygularımı iletiyorum.
''Atatürk milli mücadelede neden sakin ve umut doluydu? Yaşamla dans edenler yaşamın o dönem için çaldığı müziği keşfedip onunla ahenk içinde dans etmeye çalışırlar…''
Modern çağın rahatsızlıklarından tükenmişlik sendromu hat safhada şu günlerde; belirsizlik ortamı beraberinde birçok problem getiriyor…
Doğan Cüceloğlu: Tükenmişlik sendromu her yaşta, ortamda ve her meslekte yukarıda sözünü ettiğim olmak ve yapmak arasında nerede olduğuna bağlı olarak gelişebilir. Atatürk milli mücadelede neden sakin ve umut doluydu? Neden tükenmişlik sendromu yaşamadı? Yaşamla güreşenler, ister genç ister yaşlı, ister kadın ister erkek, ister zengin ister fakir olsunlar hep yorgun ve şikayetçidirler. Yaşamla dans edenler yaşamın o dönem için çaldığı müziği keşfedip onunla ahenk içinde dans etmeye çalışırlar; zor bir dönem içinde olduklarını, yorgun olduklarını bilirler, ama şükür duygusu hiç eksik değildir.
İkili ilişkiler de bu dönemde sınavda. Ya birbirlerini pandemi sürecinde çok az görebiliyor çiftler ya da daha fazla birbirlerine maruz kalıyorlar; e yaşamın türlü zorlukları da beraberinde gelince yıpranabiliyor ilişkiler… Çiftlere tavsiyeleriniz var mı?
Doğan Cüceloğlu: İfade ettiğiniz gözleme katılıyorum. Birbirlerini kullanmak üzere evlenenler için bu dönem cehenneme dönüşmüştür. Ne demek kullanmak üzere evlenenler: "çıkar odaklı", "beklentilerinin karşılanması için" evlenenler. Birbirlerini yaşamak üzere evlenenler için bu dönem zor ama yaklaştıran bir dönem olmuştur. Çiftlere tavsiyem yüz ilişkisinden can ilişkisine geçmeleridir. Tabii bu ben tavsiye ettiğim için olabilecek bir şey değildir. Hiç olmazsa farkına varsınlar. Bu ne demek ve nasıl gerçekleşir? "Evlenmeden Önce" isimli kitabımda bu konulara açıklık getiriyorum; ilgilenenler kaynak olarak kullanabilir.
Maalesef süreç öğrenciler için de oldukça zorlu. Sınavlara hazırlanan, yeni mezun olmuş iş bulmakta zorlanan gençlerimiz var… Onlara neler söylemek istersiniz?
Doğan Cüceloğlu: Bu dönem gençler için kendine özgü zorlukları da beraberinde getirdi. Sadece sınava hazırlanma değil, iş bulma, sosyalleşememe, yalnızlaşma süreçleri de onlar için daha zor oldu. Yaşamla güreşen insan için çok ama çok yorucu bir dönem; genci bitkin ve bıkkın bırakabilir. Unutmayalım; sadece o genç değil, herkes bu koşullar içinde sınava hazırlanıyor ve iş arıyor. Yaşamla güreş etmeyip dans edebilecek olgunluğa gelmiş olanlar için bu dönem etki alanlarının, etki alanı içinde önceliklerinin, gönlünün muradını keşfedip büyük resimlerini inşa etmenin fırsatıdır. Ve yaşamla güreşen sıradan insanla yaşamla dans eden yetkin insan arasındaki fark bu dönemde açık seçik görülecek şekilde ortaya çıkacaktır. Bu dönemde gençler akıllı ve sabırlı bir çiftçi tutumu içinde kendi köklerini, özlerini besleyip güçlendirmeyi önemsemeli.
Öğrencilerin yıpranmış aileleri de var tabii… Onları da unutmamak gerek.
Doğan Cüceloğlu: Yukarıdaki anlattığım şeyler tabii aileler hakkında çok şey söylüyor. Sağlıklı aileden sağlıksız çocuk yetişmesi çok enderdir. Sağlıklı aileyi ailenin yaşattığı değerlerle tanımlıyorum.Mesela şu sekiz değer aile için, eğitim için, ülkenin geleceği için çok önemli: 1- Çocukların merak etmesine izin veriliyor mu? Çocuğun merak edip soru sorma özgürlüğü var mı? 2- Hakkaniyet; 3 Dürüstlük; 4- Sorumluluk duygusu; 5- Halden anlamak; 6- Sınırlara saygı; 7- Sevgi ve 8- İşbirliği. Bu değerleri yaşatan aileler doğal olarak bu dönemde destek ve işbirliği içinde olacaklar, birbirlerine daha da yaklaşacaklardır.
Röportajın buraya kadar olan kısmında ben daha umut dolu ve iyi hissetmeye başladım… Pozitif düşünmek çok önemli değil mi?
Doğan Cüceloğlu: Olumlu ve olumsuz düşünmenin ötesinde çok önemli bir konu var: gerçekle teması kesmemek. Yeniden altını çizmek istiyorum. Şimdi burada etki alanının farkında mısın? Yoksa öğrenilmiş çaresizlik içinde bir bataklığa saplanıp kalmış debelenip duruyor musun? Farkında olduğun etki alanı içinde önceliklerini nasıl belirliyorsun? Temel değerlerin ne? Hangi hedefe yolculuk yapmak üzere yola çıktın? Bu hedef senin seçtiğin bir hedef mi, yoksa sana empoze edilmiş, zorla verilmiş bir hedef mi? Elinden gelenin en iyisini yapmak için gayret vermeye hazır mısın? Tüm bu sorular uzun vadede insanın bedensel ve ruhsal sağlığını etkiler
Pandemi sürecinde filozofça meziyetler de edindik. Herkes özünde kim olduğunu, aslında ne ile mutlu olduğunu sorgulamaya başladı. İnsan kendini, kim olduğunu nasıl bulur? Yolun yarısında hala kendine yabancı çok insan varmış meğer..
Doğan Cüceloğlu: Bu önemli bir gözlem. Günlük hayatın akışı içinde kendiyle baş başa kalma imkanı bulamayan insan günlük hayatın akışının içine giremeyince kendisinin de var olduğunu keşfetmeye başlıyor. "Hayatımda ben var mıyım? Ve "ben hayatımda kendim olarak ne kadar ve nasıl varım?" soruları ilk defa onlar için anlam kazanmaya başlıyor. Kendine yabancı insan, hayata ve herkese yabancı insandır.
Pozitif ayrımcılık yapacağım ve kadınlarımızı soracağım… Eğitimde, iş hayatında hem aileyi çekip çevirmek durumunda olan hem de hayalleri olan kadınlarımıza neler söylemek istersiniz? Pandemi dönemi hayli yük bindi omuzlarına.
Doğan Cüceloğlu: Kadın ve erkek ikisi de insandır. Pandemi döneminde aslında erkeğin de, kadının da üzerine farklı sorumluluklar, yükler bindi. İnsan kadın ve insan erkek insan insana bir ilişki içinde hakkaniyet ve liyakat zemininde işbirliği yapabilirse aile hayatı muhteşem olur. Bu uygar bir toplum olmamız için de kaçınılmaz bir zarurettir. Bu gerçekleşince kadının kadınlığı tüm güzelliği ve çekiciliği ile kendini bulur. Bu gerçekleşince erkeğin erkekliği de doğal gücüne kavuşur. İnsan insana konuşup liyakat ve hakkaniyetle işbirliği içine girebilenler biyolojileriyle, gönülleriyle, zihinleriyle bütünleşerek en güçlü sevgili olurlar. İnsan insana ilişki içine giremeyenler ve zorlananlardan bazıları için bu süreç bir farkına varma, sorgulama, değişim için tohumların atıldığı bir süreç haline gelebilir.
''Başarı, mevcut koşullar içinde ne yapması gerektiğini bilmek ve yapabileceğinin en iyisini yapma gayreti içinde olmaktır. Başarı sonuçta değildir; gayrettedir.''
Elbette yaşam yolculuğunda sizin de içinizde güç bulamadığınız, umutsuzluğa kapıldığınız anlar olmuştur; o zamanların içinden yara almadan nasıl çıktınız?
Doğan Cüceloğlu: Yara almadığımı söyleyemem. Yara aldım, ama aşılanma gibi daha güçlenerek bu dönemlerden çıktım. Öğrendiğim "Var mısın?" kitabımda anlattığım konular oldu: İnsanın önce gönlünün muradını keşfetmesi gerekiyor. Gönlünün muradını keşfeden bu yaşam yolculuğunda niyetinin saflığını keşfetmiş insandır. Niyetinin saflığı bir insanın gücünün kaynağıdır. Başarı, mevcut koşullar içinde ne yapması gerektiğini bilmek ve yapabileceğinin en iyisini yapma gayreti içinde olmaktır. Başarı sonuçta değildir; gayrettedir.
Doğan Cüceloğlu olarak yaşam mottonuz nedir? Belki bizlerin de yoluna ışık tutar…
Doğan Cüceloğlu: Yaşam mottom şudur: "Niyetinin saflığını keşfet; elinden gelenin en iyisini coşkuyla, keyifle yap! Ve bu fırsata sahip olduğun için de şükret!"
Halkı gözlemlemekten çok keyif aldığınızı okumuştum... Türkiye vatandaşları olarak bizler her türlü badirenin üstesinden geldik; bu sürecin de üstesinden geliriz ve yarınlar yeniden aydınlanır değil mi hocam?
Doğan Cüceloğlu: Biz Anadolu halkının zengin kültürünü henüz eğitim müfredatımıza aktarabilmiş değiliz. Zamanla bunu da başaracağımız inanıyorum. Okuma yazması olmayan bir köylü kadın hayatımın en güçlü dersini bana çocukken verdi. On yaşlarında idim ve sapan taşıyla serçe kuşunu vurmaya çalışıyordum. Vurma yavrum, dedi. Silifke şivesiyle, ne var, bannak gibi güpgüçcük guş, diye cevap verdim. Yavrum, dedi, canın büyüğü küçüğü olur mu, onun ki de can. Vurma yavrum, günah, dedi. Vuramadım. Durdum, bu sözün arkasındaki hikmeti anladığım zaman 42 yaşındaydım. Anladığım andan itibaren halkıma ve kültürüme olan saygımı hiç kaybetmemek üzere kazandım. Geçen gün yürürken bir yaprak üstünde uğur böceği gördüm. Canın büyüğü küçüğü olur mu, dedim ve sessizce onu selamladım. Aklımın alamayacağı kadar muhteşem bir BİZ'in parçasıyız ve hiçbirimiz diğerinden daha üstün ya da aşağı değiliz. Corona'da evrensel yaşam ekibinin bir parçası ve bize dersler verip hatırlatıp öğretmek üzere geldi ve görevini yapıyor. Daha bilinçli ve güçlü olarak yarınlara merhaba diyeceğimize inanıyorum.