Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Jeo-ekonomik silahları nükleerden daha tehlikeli

Atlantik kanadı kaos ve kıyamet stratejisiyle mevcut emperyal statükoyu korumaya çalışırken revizyonist Avrasya güçleri ise 'yeni bir dünya mümkün' stratejisiyle hareket ediyor.
Bu bağlamda küresel blokların karşı karşıya geldiği sıcak cephe konumundaki Ukrayna, sadece bir başlangıç.
Avrasya'nın nefesini ensesinde hisseden Atlantik, özellikle yaklaşan jeo-ekonomik felaketi perdelemek için her tür dezenformasyonu devreye sokmaktan çekinmiyor.
Bugünlerde nükleer silah sakızını çiğneyen Batılı yetkililer dünyanın Armageddon (kıyamet savaşı) ile karşı karşıya olduğu propagandasını pompalıyor.
Oysa 'dünyanın sonunu getirecek' diye lanse edilen Rus lider Vladimir Putin, savaş başladığından bu yana Ukrayna'ya yönelik hiç nükleer tehditte bulunmadı. Putin, nükleer seçeneğe sadece olası bir NATO saldırısına karşı ülkesini korumak için başvuracağını ima etti.
Bunu yaparken de 'nükleer' yerine 'her tür silah' ifadesini tercih etti.

***

Neden mi? Çünkü Putin'in hamleleri sanılandan daha vizyoner bir mahiyete sahip. 2007 Münih Güvenlik Konferansı'nda Atlantik dünyasına karşı isyan fitillini ateşleyen Putin, aslında Batı ile savaşa AB'nin Rusya'ya ihanet ettiği 2004'te başladı.
O tarihten bu yana Batı karşıtı incelikli söylem ve eylem stratejisini sabırla ilmek ilmek dokudu. 'İktidarın dilde kurulduğunu' iyi bilen Putin, bu yüzden Ukrayna istilasını 'savaş' yerine 'özel askeri operasyon' şeklinde tanımladı.
Rusya'nın bir parçası olarak gördüğü Ukrayna'ya asla 'nükleer tehditte' bulunmadı. Ukrayna'da hep Batı ile savaştığının altını çizdi. Çünkü konuşmalarına bakılırsa Putin'in asıl gücünün nükleer söylemden çok Atlantik'e karşı başarıyla devreye soktuğu jeo-ekonomik mekanizmalar olduğu görülecektir.
Yeminli düşmanları Rusya'nın Ukrayna'da nükleer silaha başvuracağı manipülasyonuna ağırlık verirken Putin en başından itibaren Batı'nın yıkılmaz kalesi ve en güçlü silahı olarak bilinen ekonomik ambargoları hedef aldı.

***

Öldürücü bir stratejiyle Batı'nın ekonomik yaptırımlarının nasıl alt edilebildiğini dünyaya gösterdi. Karşı hamlelerle Batı'nın en güçlü silahı olan ekonomik paradigmasını sarstı. ABD ve Avrupa'nın ekonomik savaşını tersine çevirdi.
Bu çerçevede Ukrayna'ya giren Putin'in amacının sadece Batı'nın askeri gücünü püskürtmekle sınırlı kalacağını sanmak safdillik olur. Putin'in asıl hedefi Batı'nın sarsılmaz görünen kültürel, siyasi ve ekonomik hegemonyasını geriletmektir.
Bu projeye çok iyi hazırlandığı anlaşılan Rus lider hemen her platformda Ortodoks, İslam ve Asya kültürlerinin farklı unsurlarının oluşturduğu çok kutuplu yeni bir dünya vadediyor.
İşte bu yüzden Putin, 2007'den beri emperyal liberalizm ile doların boyunduruğuna dayalı Batılı sistemden kurtulmanın mümkün olduğu yeni bir dünyayı muştuladı. Bu çerçevede Asya güçleriyle dayanışmasını her platformda genişleten Putin, yeni jeo-ekonomik hamlelerle Atlantik dünyasını adeta hallaç pamuğu gibi sallıyor.
Bakmayın siz Batı'nın kuyruğu dik tutma ve nükleer kıyamet algısıyla hezimetini gizleme gayretlerine. Bu aşamada artık biliyoruz ki Rusya'nın ekonomik silahları Batı'yı nükleer silahlarından daha fazla korkutuyor. Zira şiddeti her geçen gün giderek artan enerji kaynaklı yeni tsunamiler, Atlantik'in her iki yakasını önümüzdeki süreçte daha beter ekonomik ve siyasi darboğazlara sürükleyecek gibi görünüyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA