Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İLKER GEZİCİ

Amerika’nın utanç verici tarihinden destansı bir kesit

Şu sıralar Gazze'ye yapılanlara çanak tutan Amerika, kendi yakın tarihinde yaşadığı trajik insanlık ayıplarıyla sinema vasıtasıyla yüzleşiyor. 1900'lerin başında Osage adlı Kızılderili halkın, topraklarında petrol çıkmasıyla değişen hayatlarını bir aile üzerinden anlatan 'Dolunay Katilleri' adlı film, Amerikan tarihinin unutulmaması gereken dönemini yeniden hatırlatıyor. Film, Oklohoma'daki Kızılderili bölgesi olarak adlandırılan ve 1800'lerin sonunda buraya yerleştirilen Kızılderili kabilesi Osage halkını merkezine alıyor. Bölgelerini kendi paralarıyla satın alabilen tek Amerikan yerlileri olarak tarihteki yerlerini alan yerlilerin mutlu hayatı, bölgelerine gözünü para hırsı bürümüş vahşi beyazların gelmesiyle darmadağın oluyor. 1920'lerde bu zengin halkın üyeleri, miraslarına konabilmek için beyazlar tarafından sistematik bir şekilde öldürülüyor ve olay FBI'nda ilk cinayet davası olarak tarihe geçiyor. Bu dramatik olay gazeteci ve araştırmacı yazar David Grann'ın 'Dolunayın Katilleri: Osage Cinayetleri ve FBI'ın Doğuşu' adıyla kitap haline getirildi.



Oscar ödüllü oyuncu Leonardo Di Caprio daha yazım aşamasındayken kitabın haklarını alıp, daha önce 5 kez beraber çalıştığı usta yönetmen Martin Scorcese'ye götürdü ve 'Dolunay Katilleri' adlı film ortaya çıktı. Forrest Gump, Köstebek, Kirli Sırlar, Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi gibi filmlerin senarist koltuğunda oturan Eric Roth'un kaleme aldığı filmde Leonardo DiCaprio (Ernest Burkhart) Lily Gladstone (Mollie Kylie), Jese Plemons ( FBI Ajanı Tom White) ve Robert De Niro ( William Hale) başrolleri paylaşıyor. Ernest ve Mollie'nin romantik başlayan aşklarının korkunç ihanetlerle boyut değiştirdiği filmde Ernest, kendini, her zaman daha fazlasını isteyen amcası Hale'in da etkisiyle, karısının kız kardeşlerini, kayınbiraderini, kuzenini ve hatta annesini öldürmekle ilgili olayların içinde buluyor.



Scorcese'nin De Niro ile 10. DiCaprio ile 6. Kez buluştuğu film, daha vizyona girmeden Oscar'ın en güçlü adayları arasında gösterilmiş, Cannes Film Festivali'nde de 10 dakika boyunca ayakta alkışlanmıştı. Bir gecede zengin olan toplum beraberinde ne kaybedebilir sorusuna yanıt arayan filmde (botokslarına rağmen) DiCaprio ile kendisi de gerçek bir yerli olan Lily Gladstone'un Oscar'a göz kırpan performansı dikkat çekiyor. 3.5 saatlik uzun süresine rağmen tam bir sinema şöleni sunan film, bu topraklarda yaşayanların anısına bir saygı duruşu niteliği taşırken, aynı zamanda bir halkın nasıl sömürüldüğünü, insan denilen en tehlikeli acımasız varlığın daha fazla para ve mal mülk uğruna kendi karısı ve ailesini bile acımadan nasıl yok edebileceğini gözler önüne seriyor. Düğün, cenaze ve bebek isimleri gibi Osege kültürüyle ilgiyle detayları aktarmak istediği için filmin 3.5 saat uzunluğundaki süresinden feragat edemeyen Scorcese, 1921'deki Afrikalı Amerikalıların katledildiği Tulsa katliamına da gönderme yaparak Amerikan'ın utanç verici tarihiyle yüzleşmesi gerektiği mesajını veriyor. Bugün yapılanlara bakılınca ne yazık ki pek ders alınmamış gözüküyor.

KADINLARA SESSİZ KALMAYIN MESAJI
Ezilen, şiddete uğrayan, taciz edilen, öldürülen, ön yargılar nedeniyle toplum dışına itilen kadınlarla ilgili her gün haber okuyoruz. OECD ülkeleri arasında en fazla şiddete maruz kalan kadınların Türkiye'de yaşayan kadınlar olduğu bilgisi de ne yazık ki içimizi kanatan bir başka gerçek. Ancak ne yazık ki bu konuyla ilgili elle tutulur, geniş kitlelerce bilinen bol ünlü oyuncunun yer aldığı çok fazla film yok... İşte bu büyük boşluğu



"Serçenin Gözyaşı" adlı film dolduruyor. Ezgi Şenler'in başrolünde yer aldığı filmde Uğur Güneş, Yeşim Salkım, Sedef Şahin, Soydan Soydaş, Tamer Karadağlı, Evren Erler, Bilge Şen, Kubilay Penbeklioğlu gibi isimler rol alıyor. Gazeteci Ali Eyüboğlu'nun gerçek yaşam öyküsünden yola çıkarak yazdığı hikâyeyi Şengül Boybaş senaryolaştırmış. Daha çok mistik olayları kaleme aldığı kitaplarıyla tanınan Boybaş yaşanmış gerçek bir olayı yazarken zorlandığını itiraf etmişti. Bu da yer yer filmde kendini belli ediyor. Film şiddet gördüğü kocasından kaçmaya çalıştığı sırada kocasını yaralamaktan yargılanan Emine (Sedef Şahin) ile onun davasını üstlenen avukat Ayten'in /(Yeşim Salkım) hikâyesi üzerinden 1970'li yıllarda Anadolu'da geçen bir tecavüz olayının günümüze kadar gelen etkilerini anlatıyor.



Tecavüze uğrayan Nilüfer rolüne hayat veren Ezgi Şenler kendisinden 15 yaş küçük rolü başarıyla oynamış. Genç kızın masumiyetini de yaşadığı büyük acıyı da çok iyi geçiriyor seyirciye. Aynı şekilde eşinden şiddet gören Sedef Şahin de güçlü oyunculuğuyla öne çıkıyor. Konusu itibariyle zaten travmatik olan bir olay yönetmen Aysun Akyüz Mehdiabbas'ın tercihleriyle daha da dramatize edilmiş. Yönetmen, duygu yoğunluğunun abartıldığı yerleri ağır çekimlerle iyice damarlara, beyinlere işlemek istemiş belli ki. Bu tarz travmatik olaylara maruz kalan kadınlara sessiz kalmayın mesajı veren film, kadına yönelik şiddete karşı farkındalık oluşturmayı hedefliyor. Umarım bu genç kızın çığlığını herkes duyar ve film amacına ulaşır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA