Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İLKER GEZİCİ

Yapay zeka ile savaşı kim kazanacak?

Artık günümüzde yapay zeka diye bir gerçek var ve bunu görmezden gelmek ve reddetmek imkansız. Yakın bir gelecekte yapay zekanın dünyanın kontrolünü ele geçirme fikri, sinemacıların ağzını sulandıran bir konu. Özellikle dünya sinemasına yön veren ve gelecekle ilgili öngörülerinde başarılı olan Hollywood, gidişatın vahametini gözler önüne seren bir yapıt ortaya koydu. Yapay zeka teknolojisi bir gün kontrolü ele alır ve robotlar insanlara savaş açarsa sorusuna yanıt bu kez Yaratıcı adlı filmle aranıyor. Ancak film sadece bu soruya yanıt aranmakla kalmıyor, robotlarla iyi geçinmemizi öğütleyen bir nevi uyarı mahiyeti de taşıyor. Filmin gösteriminin, tam da Holywood'ta senarist grevinin bittiği güne denk gelmesi oldukça manidar oldu. Malum, Hollywood'taki 11 bin 500 senaristin yanı sıra yaklaşık 65 bin oyuncunun da desteklediği grevde senaristler yapay zekanın işlerini ellerinden alabileceği endişesiyle güvence istemişler ve 5 aydır kalem bırakmışlardı. Senaristlerin bu haklı isteği şimdilik kabul gördü ve grev sona erdi. Ancak, yapay zeka konusu ne boyuta geldi gerisini siz düşünün...



YAPAY ZEKA YASAKLANIYOR...
Filme dönecek olursak, Godzilla ve Rogue One: Bir Star Wars Hikayesi gibi filmlerin yönetmeni Gareth Edwards imzalı, başrollerini John David Washington ve Gemma Chan'in üstlendiği Yaratıcı, yapay zekayla insanlar arasındaki savaşa odaklanıyor. Yıl 2070. Nükleer bir patlamanın Los Angeles'ın yarısını yok etmesi yüzünden yapay zeka batıda yasa dışı ilan edilir. Ancak Asya'da yapay zeka serbesttir ve insanlar düz kafalı insansı robotlarla, boyunlarının arkasında delikler olan simulantlarla birlikte mutlu bir yaşam sürerler. ABD ordusu, her zamanki gibi dünyayı kurtarmak için yapay zekayı ve türevlerini tamamen ortadan kaldırmak ister ve askerlerini Nirmata adı verilen yapay zeka mimarının Yeni Asya'daki gizli laboratuvarına yönlendirir. İnsan ırkı ve yapay zeka güçleri arasındaki kıran kırana geçen bir savaşın ortasında yer alan eski özel kuvvetler ajanı Joshua (John David Washington) savaşı ve insanlığı sona erdirme gücüne sahip, gizemli bir silah geliştiren yapay zeka mimarı Yaratıcı'nın peşine düşüp onu öldürmesi için görevlendirilir. Ancak yok etmesi talimatını aldığı, dünyanın sonunu getiren silahın, küçük bir çocuk kılığına girmiş bir yapay zeka olduğunu keşfettiğinde işinin kolay olmadığını anlar...



Karısını Los Angeles'taki patlamada kaybettiği için onun yasını tutan Joshua, Alphie adını verdiği robotla bir bağ kurar, onu devre dışı bırakmakla, korumak arasında büyük bir ikilem yaşar. Verdiği karar ile tüm Amerika ordusunu karşısına alır. Alphie'nin robotlara komut verme yeteneği, ona en büyük katkıyı sunar. Bu noktada özellikle lazer silahlı çatışma sahneleri, robot bombaların koşarak saldırması gibi görkemli aksiyon sahneleri büyük bir görsel şölen yaratıyor. Filmde kırmızı yöresel kıyafetiyle bir keşişin devasa makinaya bakışı, Doğu-Batı çatışması, elinde tesbihli bir simulantın dua etmesi, çocuklara vaaz vermesi gibi sembolik anlatımlar da dikkat çekiyor. Netice itibarıyla Terminator, Blade Runner ve Star Wars etkilerinin görüldüğü filmin, Matrix ve Avatar'ın yarattığı etkiyi yaratmasını beklemek sürpriz olmaz. Öte yandan çağımızın en büyük sorunu olarak lanse edilen yapay zekanın gerçekten tehlike yarattığını mı, yoksa insanların yararına olduğunu mu düşünmemiz isteniyor. Bence asıl soru şu; dünyanın geleceği için en büyük tehdit yakıp yıkan insanlar mı yoksa yine insanoğlu elinden çıkan yapay zekalı robotlar mı? Filmi izleyecek olanların konuya bir de bu açıdan bakmalarını tavsiye ederim.




EMEKLİLİKTE BİLE RAHAT YOK

Çok değil birkaç ay önce Reinfield adlı filmde Drakula'yı canlandıran Nicolas Cage, bu kez Emeklilik Planı' adlı filmle sinemaseverlerin karşısına çıktı. Tim Brown'ın yazıp yönettiği filmde Cage, 70'lerine merdiven dayamış bir dedeyi canlandırıyor. Ancak kendisinden 10 yaş büyük birini oynamasına rağmen maalesef hiç 70'lerindeki bir dede imajı vermiyor. Nitekim Matt adlı bu dede, zamanında devlet için çalışmış eski bir suikastçi. Emekliliğin tadını çıkarmak için Cayman adasına yerleşmiş kendisini balıkçılığa vermiş, sakinliği seçmiş bir adam. Bir gün evine hiç görmediği torunun gelmesiyle işler değişiyor. Çok uzun zamandır görmediği kızı (Ashley Greene) ve torununu (Thalia Campbell), suç örgütünün pençesinden kurtarmak için eski hızlı günlerine geri dönmek zorunda kalıyor. Peşlerine düşen her adamı alt ederken, hem kızını şaşırtıyor hem de kötü adamları iyice sinirlendiriyor. Bir de işin içine emniyet güçleri, istihbarat teşkilatı ve siyasiler de girince olay iyice boyut değiştiriyor. Aksiyon ve komediyi bir araya getiren film tüm yükünü Cage'in performansına dayamış. Bu açıdan minimum beklentide izlemekte fayda var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA