Hayat çelişkilerle dolu... Zorla liseye kadar okuyan ama eğitimiyle ters çok başarılı bir işadamı profili çizen Mehmet Ziylan'ın iyi bir ayakkabı ustası olan babasından aldığı dersleri dinlediğimde, 'Bunu hangi yönetim okulunda öğretebilirler ki' diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Size de öyle geliyor mu bilmiyorum ama şahsen Türkiye'nin markalarının şahlanmaya başladığı bir dönemi yaşadığımızı düşünüyorum. Daha önce İş'te Hayat'a konuk olan Vahap Küçük'ten, tek bir markayla (LC Waikiki) nasıl olup da kısa bir sürede 1.4 milyar dolar gibi büyük bir ciroya ulaştıklarının hikayesini dinlemiştik. Mehmet Ziylan diyor ki "Onların hikâyesi hepimizi cesaretlendiriyor. Eskiden telaffuz dahi edemeyeceğimiz satış adetlerini, milyar dolarlık ciroların hayal değil gerçekleşmek üzere olduğunu görüyoruz." Gaziantep kökenli Ziylan Grubu'nun temeli, dedenin "Sen marangoz ol" diye Ahmet Ziylan'ı okuldan alıp marangoz sokağına yönlendirmesi ancak kendine orada yer bulamayınca Ziylan'ın yan taraftaki ayakkabıcılardan iyi bir ayakkabı ustası olmayı öğrenmesiyle atılmış. İnsanın karşısına çıkan virajlarda aldığı kararlar hayatının yönünü de dizayn eder derler. İşte Ahmet Ziylan'ın, babasının 'Elimde şu kadar para var. İstersen seni evlendiririm, istersen iş için kullan' şeklindeki teklifini bir gece düşünüp, "Beni evlendir baba. Ben bir hesap yaptım. Düğüne gelecek hediyeler bana yetecek" diyerek verdiği kararın arkasından çorap söküğü gibi gelmiş. Kurduğu fabrikalar, Mehmet Ziylan'ın ve şu anda TİM Başkanı olduğu için aktif iş hayatına ara veren Mehmet Büyükekşi'nin icraatlarıyla bugün Ziylan'ı hatırı sayılır bir büyüklüğe ulaştırmış.
Türkiye'de yerli ayakkabıdan söz ediyorsak şayet Flo, Polaris, Kinetix gibi markalar öne çıkıyor. Bunlar Ziylan Grubu'nun satın aldığı değil yarattığı markalar değil mi? Ayakkabı tabanıyla işe başladık. Bir taban bulduk İtalya'dan, onu ürettik ve Türkiye'de 2 milyon adet sattı mesela. Biz sektöre girdiğimizde herkes temsilcilik alıyordu. Adidas'ın, Nike'ın temsilcileri vardı. Biz o sırada Halley diye bir spor ayakkabı üretmiştik. Çok iş yaptık ve dedik ki 'Yabancı markalar sonunda bu ülkeye gelirler, biz de hayatımız boyu onlara emek vermiş oluruz ve sonra üzülürüz.' Biz kendi markamızı yaratmaya 1985'lerde karar verdik. Markaya yatırım yaptık. Spor markası Kinetix'i yaptık. Bayan markası Polaris'i yaptık. Kinetix'in isim babası Büyükekşi'dir. Senelik 3 milyon çifti geçiyor satışı. Adidas ve Nike'dan sonra en çok satan 3'üncü ve bazen de 4'üncü marka oluyoruz. Polaris bayan ayakkabısında en çok bilinen marka. Sattığımız ürünlerin yüzde 55'i kendi markalarımız.
Siz yılda kaç milyon çift ayakkabı satıyorsunuz? 10 milyon çifti buluyoruz. Satışların yüzde 40'ı İstanbul'da oluyor. Geçen yıl ile bu yıl arasında Flo'nun cirosu yüzde 78 arttı. Sene sonunda 300 milyon lirayı bulacağız. Dehşet bir büyüme oldu. Grubun toplam cirosu 600 milyon lira oldu. Yarısı perakendeden geliyor. Hedefimiz perakendeyi büyütmek. Bütün alışveriş merkezlerinde ve caddelerde olmak istiyoruz.
2 BİN 300 KİŞİ ÇALIŞIYOR
İhracatınız var mı? 20 küsur ülkeye ihracat yapıyoruz ama grup son yıllarda bütün gücünü perakendeye verdik. Biz perakendenin yeni oyuncusuyuz. Türkiye'nin en büyük ayakkabı üreticisiyiz. Entegre bir tesisimiz var. Biz ayakkabının tabanından başlıyoruz. En büyük taban üretim fabrikası bizde. Hem kendimize, hem de dışarıya satış yapıyoruz. Günde 12 bin çift ayakkabı üretme kapasitesi olan bir tesisimiz var.
Ayakkabıda el emeği hâlâ çok önemli olmalı? Makine var ama neticede insan emeği önemli. Deriyi bir taraftan verip, öbür taraftan ayakkabı almıyoruz. Grupta 2 bin 300 kişi çalışıyor.
Üretimde en büyüksünüz ama sanki perakendede öne çıkıyorsunuz... Perakendeye çok önem veriyoruz. Çünkü modern organize perakende Türkiye'de yüzde 38, AB'de yüzde 80. Ülke istikrarı bozulmazsa önümüzdeki 5 yılda yüzde 100 büyüyecek. Yani daha gidecek çok yol var.