Makro ekonomik verilere ilişkin yanlış öngörülerde bulunup, para musluklarını gereğinden çok sıkan, faiz oranlarını zamanında indirmeyen, kredi faizlerinin fonlama faizleriyle değil, genişleme politikasıyla ilişkisini bir türlü çözemeyen Merkez Bankası hatalarını sürdürmeye devam ediyor. Banka hükümet ve reel sektörden gelen sert tepkiler üzerine faiz bandının alt ve üst limitinde çeyrek puan indirim yaparken, munzam karşılıklar ve diğer parasal yükümlülüklerde artışa giderek ekonomiyi rahatlatmak yerine daha da sıktı. Dün yapılan Para Politikası Kurulu'nda faizin üst limiti yüzde 4.5, alt limiti yüzde 8.50'ye indirildi. Böylece bankalararası piyasada para biraz daha ucuzlatıldı. Ancak ekonomi yönetimiyle birlikte bankalara kredilerde büyüme sınırı getiren ve kamu bankalarını bu piyasadan çekilmeye zorlayan Merkez Bankası, zorunlu karşılıkları artırarak kredi müşterisini bankalar karşısında zayıf konuma getirdi. Bankalar, Merkez Bankası'nın faiz indirimine ve mevduat faizlerindeki tarihi düşük seviyelere rağmen sanayiciye fahiş fiyattan kredi satmaya devam ediyor.
İFLASLAR ARTIYOR
Merkez uyguladığı politikalarla piyasalarda para sıkışıklığını yaratırken, bankaların fahiş faiz uygulaması da iş dünyasından iflasların artmasına neden oluyor. Geçen hafta İstanbul Hazır giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Hikmet Tanrıverdi "Bankalar tefeciden yüksek faizle kredi veriyor. Herşeyimi sattım" diyerek 4 şirketi için iflas korumaya başvurmuştu.
MERKEZ PİYASAYI DARALTTI
Dün Para Politikası Kurulu gecelik borçlanma faiz oranı yüzde 4.75'ten 4.50'ye gecelik borç verme faiz oranını da yüzde 8.75'ten 8.50'ye çekti. Politika faizini ise yüzde 5.50'de bıraktı. TL ve yabancı para zorunlu karşılık oranları da artırdı. TL düzenlemesiyle piyasadan 1.4 milyar TL, yabancı parayla yaklaşık 940 milyon dolar likidite çekecek. Banka geçen ay da piyasadan 1.4 milyar TL ve 900 milyon dolar çekmişti.
BANKALARA YARIYOR
Merkez'İn uyguladığı para politikasıyla üreticiyi değil rantiyeyi desteklediği belirtiliyor. Bu görüşü savunanların en önemli argümanlarından biri de ekonominin yüzde 2.5 büyümesinin beklendiği 2012'de bankaların yüzde 20'nin üstünde kâr artışına ulaşmaları.