Türk bankacılık sektörünün son 30 yılının 2002 öncesi ve sonrası olmak üzere iki bölüm halinde ele alınmasının uygun olduğunu belirten Vakıfbank Genel Müdürü Halil Aydoğan, 1983 yılında askeri yönetimin sona ermesi ile beraber dış ticaretin serbestleşmesi ve dolayısıyla Türkiye'nin dış dünyayla entegrasyonu için önemli adımlar atıldığını söyledi. 1990'lardan itibaren popülist politikaların öne çıkmasının kamu giderlerini artırdığına dikkat çeken Aydoğan, "Kamu borç stoğu kontrolsüz şekilde yükselmiş, görev zararı adı altında kamu bankaları kullanılmıştı. Reel bono ve tahvil faizlerinin çok yüksek olması nedeniyle tüm bankalar kamuyu finanse etmeye başlamışlar ve gerçek işlevleri olan reel ekonomiyi desteklemeyi yerine getirememişlerdir" dedi.
BANKALARIN İÇİ BOŞALTILDI
Türkiye'nin bu zaman dilimi içinde özellikle koalisyon hükümetleri tarafından yönetilmesi nedeniyle bankacılık sektörü için hayati olan düzenleme ve denetleme işlevlerinin etkin bir şekilde hayata geçirilmediğinin altını çizen Aydoğan, "Bunların sonucu olarak bankacılık sektörünün en büyük sermayesi olan güven unsurunun zedelenmesi pahasına, yeterli kredibilitesi olmayan kişilere banka kurma izinleri verilmiş ve daha sonra Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredilen bankaların hakim ortaklarının usulsüz krediler ile bankalarının içlerini boşaltmalarına engel olunamamıştır" tespitinde bulundu.
TARİHİ FIRSAT: SİYASİ İSTİKRAR
Kasım 2002'de yapılan genel seçimler ile beraber, Türkiye'nin uzun süredir özlemini duyduğu siyasi istikrara ulaştığını ve bu durumun ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizi aşmak için yakaladığı tarihi fırsat olduğunu belirten Aydoğan, "Öyle ki, Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı Mayıs 2001'de açıklanmasına rağmen, Kasım 2002 seçimleri ile beraber kurulan hükümet ile gelen siyasi ve ekonomik istikrarın katkısıyla program uygulamaya geçirilmiş ve sonuçları alınmaya başlamıştır. Bankacılık Kanunu ve diğer düzenlemeler ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) ve TMSF'nin yetkileri, düzenleme ve denetleme kaliteleri arttırılmış, kamu bankaları yeniden yapılandırılmış, TMSF'ye devredilen bankaların sorunları çözümlenmiş ve bankacılık sektörü daha sağlıklı bir temel üzerine yeniden inşaa edilmiştir" diye konuştu.
GERÇEK BANKACILIĞA DÖNÜŞ
Devredilen bankalara ilişkin olarak 2000- 2001 arasında tahsilat miktarı 250 milyon dolar civarındayken, düzenlemeler ile TMSF'ye geniş yetkiler verilerek bu tutarın 2002 sonrası 20 milyar doların üzerine çıkarıldığını kaydeden Aydoğan, "2002 ile birlikte sağlanan siyasi istikrar, mali, finansal ve fiyat istikrarını beraberinde getirdi. Bu istikrar ortamı, alınan yerinde kararlar ve uygulamalar, ekonomimizin itici gücü olan bankacılığı da çok hızlı gelişmesini sağladı. Bankacılık sektörü; devletin açıklarını finanse eden pozisyondan gerçek bankacılık yapan, reel ekonomiyi destekleyen ve büyümeyi sağlayan gerçek yapısına büründürülerek dünyada örnek gösterilen konumuna kavuşturulmuştur" dedi.