NSU davasının 51. duruşma gününde konuşan Elif Kubaşık, “Almanya, kocamın akan her damla kanın hesabını verecek” dedi\n\nMÜNİH Eyalet Mahkemesi’ndeki NSU davasının 51. duruşmasında, Dortmund’da işlettiği büfesinde 4 Nisan 2006 tarihinde öldürülen Mehmet Kubaşık’ın eşi Elif ve kızı Gamze Kubaşık ifade verdi. Kızı Gamze Kubaşık’tan sonra tanık kürsüsüne gelen Elif Kubaşık, “Bu Alman devleti, kocamın akan her damla kanının hesabını verecek. Önce adalete güveniyorum” dedi.\n\n
“ANNESİNİ GÖREMEDİ”\n\nTERCÜMAN aracılığıyla ifade veren Elif Kubaşık, yaklaşık iki yıl kadar işlettikleri dükkanı satmak üzere olduklarını anlattı. Kubaşık, “Kocam 15 yıldır annesini görmemişti. O yıl gidecektik. Nasip olmadı. Dükkanı birine satacaktı. Hatta el bile sıkıştılar” dedi. Çok zor günler geçirdiklerini anlatan Kubaşık, “Evimiz taşlandı, çocuklarım dövüldü” diye konuştu.\n\n
“ÇEKTİĞİMİ ALLAH BİLİR”\n\nİNSANLARIN kendilerine önyargılı yaklaştıklarını kaydeden Elif Kubaşık, “İnsanlar sürekli arkamızdan konuşuyorlardı. Eşimin yasını tutamadım” dedi. Polislerin hem kendisinin hem de çocuklarının parmak ve DNA izlerini aldığını anlatan Kubaşık, “Polis köpekleri ile evde arama yaptılar. Ama bunun uyuşturucu, yani eroin araması olduğunu söylemediler” dedi. Kubaşık, “Benim ne çektiğimi bir ben, bir Allah bilir” dedi.\n\n
KAMERA ÇALIŞMIYORDU\n\nANNENİN yaklaşık 50 dakikalık ifadesinden sonra Gamze Kubaşık 1.5 saat konuştu. Babasının ölümünü hiçbir zaman kabullenemediğini belirten Gamze Kubaşık, zaman zaman gözyaşları içinde verdiği ifadesinde, olay günü okuldan döndüğünü anlattı. Dükkanda bir kamera bulunduğunu anlatan Gamze Kubaşık, “Ancak babam kamerayı çalıştırmamış” dedi. Soru üzerine Kubaşık, kameranın herkesin görebileceği yerde, göz önünde olduğunu söyledi.\n\n
“BABAN ÖLDÜ”\n\nAMBULANSTA kendisine, “Frau Kubaşık, babanız öldü” denildiğini anlatan Gamze Kubaşık, “Çok zor günler geçirdik. Cinayetin NSU tarafından işlendiği ortaya çıkınca daha da kötü oldum. Evlendim, iyiye doğru gidiyordum” dedi. İfadesinin sonunda Gamze Kubaşık, ailenin sosyal yardım alıp almadığı yönündeki imalı sorusuna, “Eğer aldıysak da, demek ki hakkımızmış. Bu ülkenin tüm vatandaşları gibi” dedi.\n\n
Tanıklar dinlendi\n\nDuruşmada daha sonra Kubaşık cinayetiyle ilgili iki tanık ve Yozgat cinayetinin aydınlanması için çalışan polisler arasında yer alan bir polis de dinlendi. Mehmet Kubaşık’ı yerde yatarken ilk bulan kadın da ifade verdi. Kadın, cesedi nasıl bulduğunu anlattığı gibi, Kubaşık’ın kişiliği hakkında da bilgi verdi.\n\n
Zschaepe yine sırtını döndü\n\nDuruşmaya yine büyük ilgi gösterildi. İzleyici bölümü tamamen dolarken, gazeteciler de yine kendilerine ayrılan yerleri doldurdu. Duruşma başlamadan önce başsanık Beate Zschaepe yine gazetecilere sırtını döndü ve fotoğrafçılar salondan çıktıktan sonra yerine oturdu. Gamze Kubaşık ifade verdiği sırada ise ilgisiz ilgisiz önündeki bilgisayarla uğraştı.\n\n
GAMZE KUBAŞIK’IN İFADESİ\n\nTANIK kürsüsüne avukatı Sebastian Scharmer ile birlikte gelen Gamze Kubaşık, dükkanı ailece işlettiklerini anlatırken, “Annem sabah 6.00’da dükkanı açardı. Babam anaokuluna giden kardeşim Mert’i okula bırakır, alışveriş yapar ve ardından dükkanı annemden devralırdı. Ben de okuldan sonra gidip dükkana yardım ederdim, babamdan devralırdım işi olduğunda. Cinayetin işlendiği gün, okuldaydım” dedi. Sonra hakim Götzl, “O gün nasıldı diye sordu” ve Gamze Kubaşık, şöyle konuştu:\n\n
OKUL DÖNÜŞÜ ÖĞRENDİ\n\n“BEN o gün okuldaydım. Londra’dan teyzem gelmişti. Annem ve babama ilk iki saatin boş olduğunu söylemeyi unuttum. Hatta kendim bile unutmuşum. Sonra okula gitmek üzere iken aklıma geldi. O zaman küçük kardeşimi ben anaokuluna götürdüm. Gitmeden önce babamı uyandırdım ve ona okula geç gideceğim için Mert’i okula bırakacağımı, cebinden de para alacağımı söyledim.”\n\nArdından Hakim Götzl ile Gamze Kubaşık arasında soru-cevap şeklinde şu diyalog yaşandı:\n\n
HAKİM GÖTZL: Dükkan nasıl işliyordu. Dışarıdan nasıl giriliyordu?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Bir büfe için biraz büyük bir dükkandı. Müşteriler içeriye gelebiliyordu. Sağ tarafta kasanın olduğu tresen, arkasında sigaralar. Kasanın sağında içecekler vardı, buzdolapları vardı, alkollü ve alkolsüz içecekler. Kasanın önünde şekerlemeler, çips ve çikolata vardı.\n\n
HAKİM GÖTZL: Dışardan bir şey alınabiliyor muydu yoksa müşteriler mecbur muydu içeriye girmeye bir şey alabilmek için.\n\n
GAMZE KUBAŞIK: 22.00’den sonra büfeyi kapatmak zorundaydık ama bir satış penceresi vardı.\n\n
HAKİM GÖTZL: Zil var mıydı?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Zil, satış penceresinin dışında vardı.\n\n
HAKİM GÖTZL: Dükkanda video kamerası var mıydı?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Vardı. Ama kamerayı babam kapatmış\n\n
HAKİM GÖTZL: Kamera belli oluyor muydu?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Evet. Açıkça belli oluyordu.\n\n
HAKİM GÖTZL: Babanızın genel durumu beni ilgilendiriyor. Nasıl çalışıyordu? Nasıl bir kişiliği vardı?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Babam, öldürülmeden 1 belki de 2 yıl önce, felç geçirdi. Ondan önce bir dönercide çalışıyordu. Hastalandığı için lieferant olarak çalışamadı. Bir yıl kadar işsiz kaldı. Tedavi görmek zorundaydı. İyileştiğinde, ancak işine dönemediğinde, bu büfeyi alma fırsatı doğdu. biz de bu büfeyi devraldık.\n\n
HAKİM GÖTZL: Aileniz hakkında biraz bilgi verin. Kardeşleriniz var.\n\n
GAMZE KUBAŞIK: 13 ve 18 yaşında iki kardeşim var. O zamanlar daha küçüklerdi. O zaman realschuleye gidiyordu. Mert ise anaokuluna gidiyordu. Bugün Realschule’ye gidiyor.\n\n
HAKİM GÖTZL: Cinayetten sonra neler yaşadınız?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: En küçük kardeşim çoğu şeyi anlamadı, çok küçüktü. Ama bir gün anaokulundan geldi, sürekli babasını sorduğu için anaokulu öğretmeni ona ‘baban cennette’ demiş. O zamanlar sordu. Çok dikkatli dinliyor. Ama çok az konuşuyor. Yani dikkatle dinlediğini fark ediyorum. Babasıyla ilgili çok az hatıraları var. Biz onu mümkün mertebe bu işin dışında tutmak istiyoruz, ama zor. Diğer kardeşimle ilgili sorunlar başladı. Okulda sorunlar başladı. Bir gün sınıf öğretmeni çağırdı. Bir öğrenci ile kavga etmiş. Ondan önce kardeşimle neden kavga ettiğini sorduk. Söylemedi. Sınıftayken ise bize aslında iyi arkadaş olduğu bu öğrenci ile kavganın, ‘Bana dokunma, çünkü ailem bana dedi ki, onlar iyi bir aile değil’ sözünden çıktığını öğrendik. Çocuk, ‘Baban uyuşturucu kullanıyordu, bütün ailen uyuşturucu işinde’ şeklinde şeyler söylemiş.”\n\n
HAKİM GÖTZL: Başka neler diyebilirsiniz?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: En kötü durumda olan bendim. Babamla çok sıkı bir ilişkim vardı. Bir güven ilişkisi vardı, baba kız arasında. Annemle de öyleydi. Ama babamla çok daha farklıydı. Dedikodular duymaya başladım. İnsanlar arkamdan konuşuyorlardı, ‘Babası öldürüldü, muhtemelen uyuşturucu kullanıp çocuk ve gençlere satıyorlardı’ diyorlardı. Bir kadının söyledikleri hala kulaklarımda, ‘çocuklar da aynı babası gibi uyuşturucu müptelası olsun’ dedi. Çünkü bu kadın bunu başka bir kadından öyle duymuş. 2006 yılında meslek lisesinden mezun oldum. Eylül ayında bir meslek eğitimine başlayacaktım. Ama psikolojim bu eğitime başlamama uygun değildi. Sadece 1 gün gidebildim. Sonra korkmaya başladım. Trende oturuyordum. Ellerim ayaklarım titredi. Sürekli beni birinin takip ettiğini sanıyordum. Trene binen herkesten şüphe duyuyordum. Belki de o binen babamı öldürendi. Münster’den dönüşte de aynı duyguları yaşadım. Bütün gece uyumadım. Evden çıktım. Ama eve döndüm ve ikinci gün gidemedim. Ve meslek eğitimine ara verdim. Sonra durumum daha da kötüye gitti. Babamın ölümünü bir türlü kabullenemedim. Hala uyku bozukluğu çekiyorum. Sonra evden çıkmamaya karar verdim. Annem tanıktır, bir yıl evden çıkmadım.”\n\n
ANNEM TEDAVİ GÖRÜYOR\n\nHAKİMİN, “Doktora gittiniz mi?” sorusuna Kubaşık, “Evet. Terapi denedim. Ama bana göre değildi. Yapamadım. Oraya gidip de bir yabancı ile sorunlarım üzerene konuşmak istemedim” dedi. Hakim ardından Gamze Kubaşık’a, annesinin de durumunu sordu. Gamze Kubaşık, “Annem, gece gündüz kocasının kaybının yasını tutuyor. Hem bedensel hem ruhsal sorunları var. Elleri ve ayakları şişiyor. Çok hızlı strese giriyor. İyi uyuyamıyor. Tedavi görüyor halen” diye cevap verdi.\n\n
“DAHA DA KÖTÜ OLDUM”\n\nHAKİM Götzl’in, “Sizin durumunuz nasıldı?” sorusunu ise Gamze Kubaşık şöyle yanıtladı: “NSU cinayetleri olduğu ortaya çıkmadan önce durumum iyiyi gidiyordu. Evlendim, kocam sürekli yanımdaydı. Ama cinayetlerin kimler tarafından işlendiği ortaya çıkınca durumum yine kötüye gitmeye başladı. Zaten bizimle ilgilenen kadın polis anneme, ‘Durumu iyi değil. Doktora gitmesi gerekiyor’ demiş. Sonra ben de anneme. ‘Sağ tarafımı iyi kullanamıyorum. Ayaklarımda karıncalaşma var. Sağ elimi rahat kullanamıyorum’ dedim. Ve bana hala korku hissi yaşayıp yaşamadığımı soruyorsunuz, evet. Yalnızmışım gibi.”\n\n
“BABAMI ÇOK DÜŞÜNÜYORUM”\n\nHAKİM Götzl’in, “Şimdiki durumunuz nasıl? Annenizin ve kardeşlerinizin şimdiki durumu nasıl” diye sorduğu Kubaşık, bu soruya şöyle yanıt verdi: “Olay üzerine çok düşünüyorum. Babamı çok düşünüyorum. Neredeyse hiç uyuyamıyorum. Uyumakta zorluk çekiyorum. Doktor uyku ilacı verdi. Ama o hapları almak istemiyorum. Alınca kendimi çok yorgun hissediyorum. Küçük kardeşim Mert’in ruh durumu hakkında bir şey bilmiyorum. Dediğim gibi onu mümkün mertebe dışında tutmak istiyorum. Ergün ise biraz geri çekiliyor. Çok nadir konuşuyor. TV’de haber görürse ve oturma odasındaysa, hemen odasına gidiyor. Ama içerde TV açıp baktı mı bilmiyorum. Bütün olayı takip ettiğini biliyorum. Çok çabuk agresifleşiyor konu babam olduğunda. Ergün’ün arkadaşları ile bu konu hakkında hiç konuşmadığını da biliyorum. Ergün’ün meslek eğitimiyle ilgilenen kişiyle konuştum. Ergün bu konuyu hiç açmıyormuş ve diğer stajyerlerin bu konuyu bilmesini istemiyormuş. Annemin acısı ise hiç dinmedi. Annemi tanımıyorsunuz. Babam öldüğünden bu yana kesinlikle açık renk kıyafet giymez. Siyah giyinildiğinde bizde, o kişinin yas tuttuğu bilinir. Bir gün anneme beyaz bir bluz gösterdim. Bak ne kadar güzel diye. Ama yüzüne bile bakmadı.”\n\n
OLAY GÜNÜ NE YAŞADI?\n\nARDINDAN Kubaşık’ın avukatı Sebastian Scharner, müvekkiline bazı sorular sordu. Olay gününü anlatması istenen Gamze Kubaşık, şöyle konuştu: “Okuldan çıktım. Tramvayla Schützenstrasse’ye geldim. Sonra büfenin bulunduğu Mallinckrodtstrasse’ye geldim. Uzaktan insanları gördüm. Yolun kapatıldığını gördüm. Yanımda bir kız vardı. Yolu yürürken. Orada Faslıların işlettiği bir kahvehane vardı. Orada yine kavga çıktığını sandım. Büfeye geldiğimde, daha doğrusu birkaç metre kala, konunun bizim büfe olduğunu gördüm. Oradaki insanlardan, ‘Eyvah, kızı geldi’ dediklerini duydum. Sonra polisin kapattığı yerden geçmek istedim. Ama bir polis geldi ve, ‘Buradan geçemezsiniz’ dedi. ‘Ben kızıyım deyince’ kimlik istedi. Kimliğimi gösterince ‘Benimle gel’ dedi. Sonra polis arabasına oturttular beni. Yine 30 yaşlarında bir kadın polis vardı ön koltukta oturan. Sürekli soruyordum, ‘Ne oldu, ne var. Babamın bana ihtiyacı olabilir. Ben de yanında olayım. Tercümanlık yapabilirim’ dedim. Polis bana, ‘Biraz bekle. Baban kendi yapabilir’ dedi. Sonra yaşlıca bir adam geldi arabaya doğru. Bir polis. Yanıma oturdu ve ‘baban yaralı’ dedi. Hemen büfeye girip babamı görmek istiyordum. Sürekli arabanın kapısını açmaya çalıştım. Sonra yaşlı polis, ‘Frau Kubaşık, babanız öldü’ dedi. Kadın polis, rengimin solduğunu söyledi. Bütün bunların rüya olduğunu sanıyordum. Kendimden geçmek üzereydim.”\n\n
“HALİMİZİ SORMADILAR”\n\nAVUKAT Scharner, “Cinayetten hemen bir gün sonra, 5’inde polis sizi sorgulamış. İfadenizi nasıl aldı?” diye sordu. Kubaşık buna, “Cinayet günü hiç uyumadık. Evimiz akraba ve tanıdıklarla doluydu. Ne ben, ne annem uyudu. Bütün gece ağladık. Bir gün sonra polis geldi ve bizi aldı. Tanıdıklarımız bizi giydirdi. Çünkü giyinemedik bile tek başımıza. 4-5 polis geldi bizi evden almaya ve birlikte karakola gittik. Oraya gittiğimizde küçük bir odaya aldılar bizi. İçeride iki polis vardı. Sonra sorgulama başladı” diye yanıt verdi. Avukatın, “Polis sizi sorguladığında, ‘Durumunuz nasıl, sorgulanabilir misiniz’ diye soruldu mu?” sorusuna ise, “Hayır. Ne iyi olup olmadığımı ne de durumumum nasıl olduğunu sordular. Hemen başladık. Bana sorsalardı, ifade vermek istemediğimi, sonra vermek istediğimi söylerdim” dedi.\n\n
AVUKAT SCHARNER: Size, bir avukat yanınıza alıp alabileceğiniz sorulur mu?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Hayır. Hatırlamıyorum.\n\n
AVUKAT SCHARNER: Detayları hatırlıyor musunuz ifadenin?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Bana, ‘Kimin yaptığını biliyor musunuz’, ‘Babanın düşmanı var mıydı’ gibi sorular sordular.\n\n
AVUKAT SCHARNER: ‘Anneniz ve babanız arasında sorun var mı’ diye sordular mı. ‘Bir başka kadın var mı’ diye.\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Babamın asla böyle bir şey yapmayacağını söyledim ve tepki gösterdim\n\n
AVUKAT SCHARNER: Size fotoğraf gösterildi mi?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Evet. İlk ifadede mi bilmiyorum. Ama fotolar gösterildi. Yabancı erkeklerin. 9-10 foto. Hiçbirini tanımıyordum. Bunu da polislere söyledim. Tekrar bakmamı istediler ve ben de tanımadığımı söyledim. Öbür polise döndü ve, ‘O fotoğraflarda birçok kişinin aynı kişi olduğunu bile fark etmiyor’ dedi. Yani dalga geçtiler. Gerçekten de fark etmedim. Ve polis bununla dalga geçebileceğini düşünüyordu.\n\n
AVUKAT SCHARNER: Polis birkaç kez evinize geldi.\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Evet.\n\n
AVUKAT SCHARNER: Köpeklerle de geldiler mi?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Evet. Babam öldürüldükten bir gün sonra tanıdıkların hepsi gitmişti. Sonra kapı açıktı. Eve girmek istedim. Orada bir adam vardı. Beni içeriye sokmak istemedi. Ben de içeriye girmek istedim. Burada oturduğumu söyledim. Ama salmak istemedi. Direndim ve içeriye girdiğimde beyaz kıyafetli insanların yatak odasında köpeklerle aramalar yaptığını gördüm.\n\n
AVUKAT SCHARNER: Dışarıda da gördünüz mü bunları?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Babamı Türkiye’de toprağa verdikten sonra eve geldiğimizde babamın arabasının başında köpekli kişiler vardı yine. Camı açıp bağırdım ‘gidin oradan’ diye. Ama onların polis olduğunu söylediler.\n\n
AVUKAT SCHARNER: 25 Nisan 2006’da polis sizi yine çağırmış, 3 hafta sonra.\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Orada olduğumu hatırlıyorum. Bana biraz yardım edin.\n\n
AVUKAT SCHARNER: Polis size muhtemel cinayet nedenleri hakkında bir şeyler söyledi mi?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Bana, babamın uyuşturucu sattığından haberdar olup olmadığımı sordular. Babamın PKK ile bağlantısı veya mafya bağlantısı olup olmadığı, bir Türk bankasından para mı çekmiş para mı göndermiş, başka kadınlarla ilişkisi. Bunların hepsine ‘hayır’ dedim\n\n
AVUKAT SCHARNER: Size de ‘hiç gizli bir erkek arkadaşınız var mı’ diye soruldu mu?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Evet.\n\n
AVUKAT SCHARNER: Ne cevap verdiniz?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: O zamanlar bir erkekle tanışmıştım,. Belki iki kez de buluşmuştum arkadaşlarla birlikte. Ama bir ilişki değildi. Biraz konuştuk.\n\n
AVUKAT SCHARNER: Toplu olarak ifade verdiniz mi?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Evet. Eve geldiler. Annem de vardı. Bir büyük kitapla geldiler ve aile şeceremizi çıkarttılar. İşte kızlık adı, büyükanne büyük baba. Annem sonunda, ‘Bunları neden yapıyorsunuz. Buna ne gerek var. Bu neye yarayacak ki?’ dedi. Annem şehirdeki Nazilerden şüphe etti. Sonra polise, ‘Benim kocamı Naziler öldürdü’ dedi. Ama Türk kökenli bayan polisin şefi, ‘Bu ihtimal dışı’ dedi.\n\n
AVUKAT SCHARNER: Sonra bu büfe ne oldu?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Babam öldükten sonra o büfeye bir daha adım atmadık. Atamadık, atmak da istemedik. Kardeşlerimin bisikletleri vardı. Onları çok sordular, istediler. Annem hep ‘sonra verecekler’ dedi. Hep eşyalarımızı istedik. Ama kimse yardımcı olamadı. Sonra babamın bir toptancıya borcu çıktı. Kira borcu birikti. Sonra bir kağıt geldi ve denildi ki ‘büfedeki eşyalara borç karşılığında el konuldu’.\n\n
AVUKAT SCHARNER: Maddi etkileri ne odu?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Tabii ki. Babam artık yoktu çünkü. Ve babam para kazanıyordu. Bayan polis bize yardımcı oldu. Bizi Arbeitsamt’a yönlendirdi. İlk defa Arbeitsamt’a gidiyordum çünkü.\n\n
AVUKAT SCHARNER: Size sonradan telefon bilgileri ve banka bilgilerinin kontrol edildiği söylendi mi?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Hayır. Söylenmedi.\n\n
AVUKAT SCHARNER: Babanızla ilişkinizi anlattınız. Biraz babanınız karakterini anlatır mısınız?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Babam çok iyi bir insandı. Çok sevilen bir insandı. Dışarıdayken herkes selam verdiği için, gençler çok severdi. Çok şakacıydı. ‘Sanki bütün Dortmund onu tanıyor ve seviyor’ diye düşünüyordum.\n\n
AVUKATLA GERGİNLİK\n\nARDINDAN ise Ralf Wohlleben’in avukatı Ralf Klemke, Gamze Kubaşık’a soru sordu. Avukatın sorusu gerginliğe yol açtı:\n\n
AVUKAT KLEMKE: Kavga eden kardeşiniz Mert...\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Hayır: Ergün’dü. Kavga eden kardeşim Ergün idi.\n\n
AVUKAT KLEMKE: Kavga ettiği kimdi?\n\n
GAMZE KUBAŞIK: Bilmiyorum. Ama Türk olup olmadığını Alman olup olmadığını da bilmiyorum. Onu sormak istiyorsunuz değil mi? Anladım. Ama onu da bilmiyorum.\n\n
İMALI SORULAR\n\nARDINDAN avukat Klemke, “Sizin arkanızdan dedikodu yapanların kim olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu. Hakim ise bu soruya, “Bu soruya yanıt verilmişti” diyerek tepki gösterdi. Savcı da araya girdi. Sonra Gamze Kubaşık, “Hem yabancılar hem Almanlar” deyince, avukat Klemke, “Tamam. Cevabını aldım. Türk ve Alman” dedi. Kubaşık’ın avukatı Scharner, “Hayır, Türk demedi” diye karşı çıktı. Savcı ise, “Ailenin arkasından dedikoduyu yapanın milliyetinin bir önemi yok. Soru yersiz” dedi. Avukat bunun üzerine senato kararı istedi. Mahkeme 10 dakika ara verdi ve sonra da, “Soru yersiz” dedi. Aradan sonra avukat, “Polise hiç bu soruları neden soruyorsunuz, yani uyuşturucu PKK gibi, sordunuz mu” dedi. Gamze Kubaşık da, “Hayır. Bunu sormadığımı hatırlıyorum. Ama bir ara bu sorulardan sonra bunun babam olamayacağını söyledim” diye konuştu. Avukat Klemke’nin, ailenin sosyal yardım alıp almadığı sorusu da Kubaşık’ı kızdırdı. Klemke, “Avukatınızın sorusuna göre daha önce hiç yardım almadığınızı söylediniz. Daha önce ailenizin cinayetten önce sosyal yardım alıp almadığını biliyor musunuz” diye sıkıştırmaya çalıştı. Gamze Kubaşık ise, “Eğer aldıysak da, demek ki hakkımızmış. Bu ülkenin tüm vatandaşları gibi” dedi.\n\n
ELİF KUBAŞIK’IN İFADESİ\n\nKIZI Gamze’nin ifadesinden sonra avukatıyla ve tercümanıyla birlikte kürsüye gelen Elif Kubaşık, 49 yaşında ve ev kadını olduğunu söyledi. Olay günü dükkanı kendisinin açtığını söyleyen Elif Kubaşık, şöyle konuştu:\n\n“Kızkardeşim geldiğinden eve gitmem gerekiyordu. 09.40’ta eve gittim ve kardeşimle biraz alışveriş yaptık. Sonra Mert’i anaokulundan aldık. Parka doğru geldiğimizde polisleri gördük caddede. Birkaç dakika önce komşum telefon etmişti, ‘Dükkana git, polis var’ diye. Ben kaza olduğunu düşündüm. Olay yerine geldiğimde dükkanın önüne bariyer çekilmişti. İçeriye girmek istedim. Polise eşi olduğunu söyledim. Beni içeriye salmadılar. Dükkanın bize ait olup olmadığını sordu ve iki dakika beklememi söyledi. Beni bir ambulansa aldılar.”\n\n
KÖPEKLERLE UYUŞTURUCU ARAMASI\n\n“AMBULANSA girdiğimde kızımın ‘babacığım babacığım’ diye titrediğini gördüm. ‘Ne oldu diye’ sorunca bana direkt ambulanstaki görevli, ‘Eşini başından vurdular’ dedi. Ben de neden, nasıl, niye” diye sordum. Daha sonrasını hatırlamıyorum bile. Sinir krizi geçirdim. Akabinde hiç uyuyamadım zaten, ayakta duracak halim yoktu. Daha sonra bir psikolog çağırıldı. Olay günü buydu. Ertesi gün de polisler geldi. Bizi ifadeye götürmek istediler. Parmak izimiz alındı, DNA izleri alındı. Sonradan sorular soruldu. Kocama ne olduğunu. Daha sonra eve geldiğimizde bana kriponun evde arama yapacağını söylediler. Buna izin verdiğimi, yeter ki bir an önce katillerinin bulunmasını söyledim. Sadece köpekle arayacaklarını söylediler. Eroin arayacaklarını söylemediler. Kriminal polis ertesi gün ifademi aldı. 5-6 saat süreyle anlattım. Dükkanı çoğunlukla ben açıyorum. Ama çocuğum hastalandığında falan eşim açıyordu. Soru sormak istiyor musunuz?”\n\n
“BÜFEYİ SATACAKTIK”\n\nARDINDAN hakim Götzl, “Tekrar olay gününe geri dönersek. Siz kocanıza ulaşmaya çalıştınız mı” diye sordu. Elif Kubaşık buna, “Defalarca telefon ettim ama ulaşamadım. Ben, geç kaldığım için kızdığını ve teleonu açmadğını düşündüm” diye cevap verdi. Hakimin sorusu üzerine genelde sabahları dükkanı kendisinin açtığını söyleyen Kubaşık, “Ama hastalandığım zaman veya çocuklara bakacağım zaman kocam açıyordu” dedi. Götzl’in, “Büfeyi satmayı düşündünüz mü?” sorusuna “Evet” diye cevap veren Kubaşık, “Büfe bizi çok yoruyordu. Satmayı düşünüyorduk. Hatta biri geldi ve el sıkıştık. O dükkanı devralacaktı. Ben sadece iki kez gördüm, tanımıyordum” dedi. Hakim, “Siz büfeyi ne kadar çalıştırdınız” diye sorduğu Elif Kubaşık, “2 yıl” derken, hakimin, “Kocanız nasıl bir insandı” sorusunu şöyle yanıtladı:\n\n
“ADAM GİBİ ADAMDI”\n\n“BENİM kocam adam gibi adamdı. Ailesine düşkün bir adamdı. İnsanlar tarafından sevilip sevilen bir adamdı. Çocukları çok seviyordu. Özellikle kızını çok seviyordu. Gamze ile çok değişik bir ilişkisi vardı. Tanıyan küçük olsun büyük olsun, onu seviyordu. Bana karşı çok iyiydi. Birbirimizi severek evlendik. Bu olay olana kadar her şey güzeldi. Sonra tüm hayallerim yıkıldı.”\n\n
“BEYAZ BİR ŞEY KALMADI”\n\nARDINDAN hakim Manfred Götzl, “Cinayetin sizin için, aileniz için sonuçları ne oldu” diye sordu. Elif Kubaşık, şöyle konuştu: “Eşimden sonra benim için beyaz bir şey kalmadı, herşey simsiyah oldu. Hiçbir zaman babalarını yitiren çocuklarımın babasız kalmasını unutamıyorum. Çok zor oldu. Üç çocukla yalnız kaldım. Hasta oldum. Çok zor ve stresli günler yaşadık. Yapılan bu hakaretleri, bizim mafya olduğumuzu, kan davası olduğunu, uyuşturucu ticareti olduğunu ve kadın ticareti olduğunu söylediler. İster medya olsun, isterse insanlar olsun, bu tür dedikodular yayıldı. Ne ben ne kızım bir yıl boyunca dışarıya çıkamadık. Parmakla bizi gösteriyorlardı. Sözde eroin ve mafya bağlantımız vardı. Dışarıya çıkamıyorduk. Sürekli polisi arıyordum.\n\n
“EVİ TAŞLADILAR”\n\n“NE zaman bisikletli ve şapkalı birini görsem. Yanımdan geçene kadar beklerdim. Hatta evde ses duyduğum zaman irkilirdim. Eve ikinci kilit taktırdık. 2008 yılının sonunda, kocaman bir taş atıldı evin camına. Cam kırıldı. Polisi çağırdım. Kocamın öldürüldüğünü ve nedenini bilmediğimizi söyledik. İndiğimizde bir avuç içi kadar büyük taş olduğunu gördük. Bunun çocuklar tarafından yapılmış olabileceğini söylediler. Ama ben de anneyim ve kaygalanıyordum. Cinayetten iki ay sonra yürüyüş düzenlediğimiz gün, Yozgat ailesi de vardı. Gamze biraz Ergün’den söz etti. Yozgat ailesi bizim evimizdeydi. Bittikten sonra evde yemek yedik. Benim çocuğum dışarda dövüldü ve kanlar içinde eve geldi. “Baban uyuşturucu taciri” diye dövmüşler. Bunu çağırın, Ayşe Yozgat’a sorun. Sürekli çocuklar onunla oynamak istemediğini, çünkü kötü bir aile olduğumuzu söylediler. Mert’i anaokuluna götürürken, sırtıma bıçak saplanıyordu. Güçlü olmaya çalışsam da, ben de insanım, duygularım var.”\n\n
“ÇEKTİĞİMİ ALLAH BİLİR”\n\n“ERGÜN ara sıra öğretmeni ile de tartışıyordu. Bir çocukla kavga etmiş. Öğretmen ve müdür bizi çağırdı. Ya okuldan atacağız ya da Hauptschule’ye göndereceğiz dediler. Ergün ile konuştuk. Pişman olduğunu söyledi. Sınıfta kaldı. Ama Hauptschule’ye gitmedi. Mert sürekli soruyordu ‘babam nerede’ diye. Biz bir türlü anlatamadık. Sonra anaokulu öğretmenleri söylemişler. Bir gün eve geldi ve biliyorum, ‘Benim, babam ölmüş’ dedi. Mert de ilkokulda sorun yaşadı. 1. sınıfı tekrarlamasını istediler. Okul müdürü öyle istedi. ‘Çok duygusal’ dedi. Sonuçta her iki çocuğum da birer yıl kaybetti. Benim çektiğimi de bir Allah bir ben bilir.”\n\n
“EŞİMİN YASINI TUTAMADIM”\n\nHAKİM Manfred Götzl, dikkatle dinlediği konuşmadan sonra, “Sizi de parmakla gösteriyorlar mıydı?” diye sordu. Elif Kubaşık, “Evet. Zaten arkamızdan, ‘Böyle olmasalardı, polis köpekleri ile evde arama yapılır mıydı’ diyordu. Tanıyanlar ise bize inanıyordu” dedi. Hakimin, “Yabancı kişiler miydi bunlar yoksa tanıdıklar mı size laf atıyordu bu konuyla ilgili?” sorusuna ise, “Ağırlıklı yabancılar. Bizi tanıyanlar bizim böyle insanlar olmadığımızı anlatıyordu” cevabını verdi. Elif Kubaşık, “Eşimin yasını tutamadım. Geçen yıl kura gittim. İki Nazi gördüm. Çok korktum. Ve ağlamaya başladım. ‘Ya çocuklarıma da birşey olursa’ diye.\n\n
BİSİKLETLİ KORKUSU\n\n“POLİSİN, cinayetten sonra başında şapkası olan bisikletliler olduğunu söylemesinden sonra, ne zaman bisikletli görsem korkuyordum. Çok komik olacak ama, demokratik bir ülkede biz çocuklarımızla korkuyoruz. Türkiye’den 20 polis geldi. ‘Siz neden geldiniz’ diye sordum. ‘Aileler arasında bir iç hesaplaşma varmış’ dedi Türk polisi. O yüzdan gelmişler. Ben de onları tanımadığımı söyledim. Alman polisi ile Türk polisi birlikte çalışıp olayı kısa sürede halledeceklerini söylediler. Kocamın üzerinden 3 banka kartı çıkmış. Öyle bir komik olay ki. Bir kart dükkanın, bir kart da ortak kart. Polis ısrarla ‘Peki 3. kart ne’ diye araştırıp duruyor. Halbuki aynı hesabın başka bir kartı idi. Şifresini unuttuğu için yeni kart geldi. Ama eski kart da duruyordu daha.”\n\n
“ADALETE GÜVENİYORUM”\n\n“2009 yılına kadar işsizlik parası aldık. 2009’dan itibaren Weisser Ring isimli yardım kuruluşu bize yardım etti. Sağlık durumumu araştırmak için beni iki defa beni Solingen’e çağırdılar. Çok kötü günler geçirdik. Sürekli içim acıyor. Benim eşim bunları haketmedi. Bu Alman devleti, akan kocamın her damla kanının hesabını verecek. Önce adalete güveniyorum.”\n\n
“BİZ HEP SÖYLEDİK”\n\nARDINDAN kadının avukatı İlius, “Eşinizin ailesi neler yaşadı” diye sordu. Elif Kubaşık, “Annesi kalp krizi geçirdi. Bypas ameliyatı geçirdi. Halen Ankara’da tedavi görüyor. Felç geçirme riski var. Oğlunun öldürülmesini kaldıramadı. 15 yıl Türkiye’ye gidemedik. 2006’da gidecektik. Ama olmadı” dedi. 2007 yılında kendisiyle röportaj yapmaya gelen bir gazeteci ile yaşadıklarını anlatan Elif Kubaşık, “Bana, ‘Kocanı kim öldürmüş olabilir’ diye sordu. Ben de, ‘Yabancı düşmanları’ diye cevap verdim. Biz, 8’i Türk biri Yunan 9 kişinin aşırı sağcılar tarafından öldürüldüğüne emindik” diye konuştu.\n\n \n\n
İSMAİL EREL-RAHMİ TURAN/MÜNİH