Türk futbolu için çok büyük bir şanstır Aykut Kocaman... Bu ülkede, sırf farklı görüşlerini ifade ettikleri için, insanların kafalarına çatal-bıçak seti atıldığı dönemlerde; şampiyon oldukları bir maçtan sonra, rakip Trabzonspor'lu futbolcuların üzüntüsünü paylaştığını söyleyerek, sessiz ama derinden bir futbol devrimi gerçekleştirmiştir. Bizim futbol camiamız, futbolun ruhuna, futbolun günlük tartışmalarından daha fazla önem veren insanları sevmez. Bizim futbol camiamız, düzgün cümlelerle konuşan insanları sevmez. Bilgisi az, özgüveni fazla, desibeli yüksek insanları her zaman başının üzerine koyar. Çünkü onlardan daha fazla besleneceğini bilir.
BAMBAŞKA BİR FUTBOL ADAMI
Aykut Kocaman, nefes alışıyla bile, alıştığımız futbol adamı portresinin dışındadır. Her şeyden önce, bir spor adamıdır; işin ruhunun mücadele, hak edildiği oranda da galibiyet olduğunu bilir. Spora jimnastikle başlamasının büyük etkisi vardır bu tavrında; galibiyete sevinmeden önce, rakibin de tebrik edilmesi gerektiğinin farkındadır. Safkan bir centilmendir... Aykut Kocaman, bu ülkenin futbol camiasına bir gömlek büyüktür. Çünkü, akşam spor programlarının reytinglerini tavan yaptıracak cümleler dökülmez ağzından. Rakip camiayı tahrik etmez; bu yüzden, ekranları dolduran, hafif bronz tenli, jöleli saçlı, 'ağır abi' yorumculara da malzeme vermez. Bugüne kadar Türk futbolu, kendisinden gerektiği gibi yararlanamamıştır. 1996 yılındaki olaylı Trabzonspor maçı sonrası; aynı kaderi paylaştığı Oğuz Çetin, önce Fenerbahçe'de göreve getirilmiş daha sonra da Milli Takım'ın kapıları, kendisine ardına kadar açılmıştır. Oğuz Çetin, her devrin adamı olabildiği için, 1996 yılındaki travmayı erken atlatmış, kariyerine yükselen bir ivmeyle devam etmiştir. Aykut Kocaman'ın yolu daha dolambaçlı olmuş, kendisini öncelikle düşük bütçeli Anadolu kulüplerinde ispat etmesi gerekmiştir. Gittiği her yere de pozitif duruşunu ve futbol anlayışını yansıtmıştır… Ve o yol sonunda, Fenerbahçe teknik direktörlüğüne çıkmıştır… Aykut Kocaman bu görevi sonuna kadar hak etmiştir, ama… Fenerbahçe, özellikle futbol şubesi, Aziz Yıldırım'ın tüm kararları tek başına aldığı bir sistemle yönetilmektedir. Başkanla aynı şekilde düşünmeyen veya hareket etmeyen herkes, camianın düşmanı olarak görülmektedir. Diğer branşlarda dünya çapında başarılar yakalayan camia, iş futbola geldiği zaman belini doğrultamamaktadır. İşin garip yönü, bu durumun faturası, bizzat sistemi yöneten başkan haricinde herkese kesilmektedir. Fenerbahçe, orta ve uzun değil, kısa vadeli hedeflerin takımı olmuştur. Üç yıl üst üste şampiyonluk hedefiyle çıkılan yolda, ilk sene tökezlenmiş, başarısızlığın sebeplerini bulmak yerine hedef, 'Madem öyle, kalan iki senede şampiyon oluruz!' kolaycılığıyla revize edilmiştir.
KİMDİR YENİ KAHRAMAN?
Fenerbahçe, bir spor kulübünün en önemli değerlerinden biri olan, sempati yaratma ve özendirme özelliklerini de yitirmiştir. 10 yaşında bir çocuk, hangi Fenerbahçeli yıldızı örnek alabilir? Kimdir Fenerbahçe'nin son 10 yıldaki Lefter'i, Fikret'i Can'ı? Benim bildiğim Aykut Kocaman, işine karışılmasını sevmez… Benim bildiğim Aykut Kocaman yarını değil, yarınları planlar… Benim bildiğim Aykut Kocaman, tepki çekeceğini bilse de tüm futbol camiasının sempatisini kazanmayı amaç edinir… Ve korkarım ki Fenerbahçe futbol takımının mevcut yönetim şekli, bunların hiçbirine izin vermez. Aykut Kocaman'ı Aykut Kocaman yapan ilkelerden hiçbiri şu anda Fenerbahçe'de geçer akçe değil... Aykut Kocaman, iki mağlubiyet sonrası, soyunma odasına girip sazı eline alacak olan Aziz Yıldırım'a karşı çıkabilecek midir? Ben "Hayır!" diyorum ve korkuyorum ki bu sefer devrim, ilk önce kendi evladını yiyecek; hem de en fazla ihtiyacı olduğu evladını...