1985... Hem SABAH gazetesinin doğduğu yıl, hem de Türkiye'nin yeni kuşağını şekillendiren pek çok ismin dünyaya gözlerini açtığı tarih. Aradan geçen 40 yılda Türkiye değişti, medya değişti, hikâyeler değişti; ama o yıl doğanların taşıdığı enerji, üretkenlik ve yenilik duygusu hiç değişmedi.
Bugün, SABAH'ın 40. yaşını kutladığı bu özel sayıda tam da bu ruhu temsil eden iki kişi buluştuk. 1985 doğumlu, güçlü ekran enerjisiyle tanıdığımız başarılı oyuncu Hande Doğandemir ve yine 1985 doğumlu bir gazeteci olan ben... Aynı yılın çocukları, aynı zamanın tanıkları; birimiz kameranın önünde, birimiz kalemin arkasında...
Bu röportaj, sadece bir oyuncuyla yapılan klasik bir söyleşi değil; 40 yılın içinden geçerek bugüne gelen bir kuşağın ortak hafızasını, değişen Türkiye'yi, dönüşen sektörleri ve kişisel hikâyeyi bir araya getiren özel bir buluşma...
Hem Hande Doğandemir'in güçlü kariyer yolculuğunu, hem de 40 yaşın insanda yarattığı dönüm noktası duygusunu taşıyan samimi bir sohbet... SABAH'ın 1985'ten bugüne uzanan yolculuğunu, o yıl doğan iki profesyonelin gözünden yeniden okuma fırsatı sunuyor. 40. yıla yakışan, kuşağın ruhunu hissedeceğiniz bir röportajla karşınızdayız.
1985'te doğmak bir şans mı, geç kalmışlık mı?
Ne için geç kalmışlık olabilir bilemiyorum,
açıkçası her zamanın bir ruhu var.
Ben yaşamış olduğum her dönemden çok
mutluyum
90'ların çocukluğu, 2000'lerin gençliği, 2010'ların yetişkinliği... Hangi dönemde kendiniz gibi hissettiniz?
Hepsi beni ben yapan zamanlar. Çok
güzel dönemlerde çocukluğumu, geçirdiğimi
düşünüyorum. Şimdi çocuklar
teknoloji ve imkanlar dahilinde daha konforlu
yetişiyor olabilir ama ben çocukluluğumun
geçtiği o organik zamanları daha
çok seviyorum ve özlüyorum.
1985 doğumlu olmak sizde nasıl bir his yaratıyor? Ne tam eski kuşak, ne de Z nesli. Biraz "iki arada bir derede kalmak" değil mi?
Evet açıkçası tam da bu yüzden çok
avantajlı görüyorum, her dönemi
yaşayabilmiş
bir
nesiliz.
O yılların dizilerinde ya da filmlerinde kadın karakterler nasıldı, bugünkülerden farkları neydi?
Bir toplum kültürel olarak nasıl değişiyorsa
insanları da dış görünüşlerinden
sosyal yaşamlarına, tepkilerine, tutumlarına
kadar da değişiyor. Dolayısıyla konuşma
şeklinden tutun her tavrına ve görünüşüne
kadar her açıdan çok farklı.
"Ekran" sizin hem çocukluk eğlenceniz hem bugünkü mesleğinizin sahnesi. Bu ironiyi hiç düşündünüz mü?
Evet tabii ki. Evde çocukken televizyon
karşısında otururken bugünleri hiç
düşünmedim. Hatta o zaman izlediğim
insanlarla çalışmak müthiş bir zevk.
Hiç çocukluk fotoğraflarına bakarken "analog bir insanmışım ben" hissine kapıldığınız oluyor mu?
Benim şansıma babam çok fotoğrafımı
çekmiş, çocukken kendi de meraklıymış
fotoğraflamaya. Albümlerce fotoğrafım
var, oldukça analog hissediyorum.
1985 kuşağının en belirgin ortak duygusu sizce ne: Sabırsızlık mı, melankoli mi, uyum kabiliyeti mi?
Bütün bir kuşak için geçerli mi bilmiyorum
ama tam olarak bu üç özelliği kendim
için söyleyebilirim.
"Bizim zamanımızda" diye başlayan cümleler kuruyor musunuz?
Evet kuruyorum tabii, biz çünkü analoğun
bitmesine ve teknolojinin başlamasına
şahit olan bir nesiliz.
Oyunculukla şöhret arasındaki farkı ne zaman fark ettiniz?
Biraz zamanımı aldı ama tecrübeyle
doğru orantılı olarak fark ettim.
Şöhretle ilk kez tanıştığınızda sizi en çok ne şaşırtmıştı?
Herkesin hayatım hakkında söz hakkı
olduğunu düşünmesi.
"Hakkımda çok yanlış anlaşılan bir şey var" deseniz, ne olurdu o?
Niyetim, duruşum hayatta hep çok
açıktır. Tutarlı olmaya çalışırım, niyetimin
haksızca sorgulandığı her an diyebilirim.
Rol dışında olduğunuz zamanlarda en rahat hissettiğin hâliniz nasıl?
Pijamalarımla köpeğimi kucağıma alıp
hiçbir şey yapmadan oturduğum anlar.
Bizim çocukluğumuzda "görünür olmak" için yetenek gerekiyordu; şimdi algoritma yeterli...
Üzücü ve yetersiz buluyorum ama
zamanın ruhu böyle, ne kadar inkar
etsem de, maalesef gerçek bu. Umarım
hep beraber gerçek duyguların daha
fazla arkasında durabiliriz.
EVE GAZETE GİRDİĞİNDE HÂLÂ MUTLU OLUYORUM
SABAH Gazetesi 40. yaşını kutluyor. Bizim dönemimizde gazete, dergi, TV oldukça kıymetli mecralardı. Bugün dijitale dönüş olsa da bugünün en büyük içerik üreticileri yine gazeteler... Siz gazete okuyarak gündemi takip eder misiniz? Bizler gibi o alışkanlığı koruyanlardan mısınız?
Açıkçası maalesef hepimiz dijitalin hayatımıza girmesiyle her şeyi teknoloji üzerinden takip eder olduk ama hâlâ eve gazete alındığında ben çok mutlu oluyorum ve iyi hissediyorum. Ailem hâlâ eve gazete alıyor.
20'LERİMDEKİ HALİME 'KENDİNLE GURUR DUY' DERİM
Şimdi geriye baksanız, 20'li yaşlarınızdaki Hande'ye "bunu fazla ciddiye alma" diyeceğiniz şey ne olurdu?
Yüzlerce şey olurdu, tıpkı şu an hala kendime söylediğim gibi. 'Sen kendini biliyorsun, olduğun kişiden vazgeçme ve onunla gurur duy!' derdim.
1985 doğumlu Hande, 2025'teki Hande'ye bir not bıraksa, ne yazardı?
Bana neler yaşatacaksın çok merak ediyorum ama bu bizim yolculuğumuz ve biricik, yanındayım...
ANILARIMI ANALOG FOTOĞRAFLARLA DA ARŞİVLİYORUM
Bizim kuşağın doğum günü videoları VHS kaset, bugünküler reels. Sizin doğum günü ritüeliniz hâlâ nostaljik mi, yoksa story'lik mi?
Ne yalan söyleyeyim story'lik ama aynı zamanda analog fotoğrafla da arşivliyorum, yani her ikisine de uyum sağlamayı seviyorum.
Bizim kuşak hem kaset çevirdi hem iPhone kullandı. Bu iki uç arasında sizi en çok temsil eden nesne hangisi olurdu?
Yine ikisi diyeceğim ama teknolojiye daha yakın hissediyorum kendimi. Teknolojiyi ve yeni imkanları takip etmeyi seviyorum.