Yaz aylarının değişmez fiskosu Çeşme-Bodrum rekabetinde her yıl İzmir'in şirin beldesi öne geçse de Bodrum dünya turizminde marka olma yolunda koşar adımlarla ilerliyor. Coğrafi güzellik, yatak kapasitesi ve tanınmış otel zincirlerinin Bodrum'u mesken tutması önemli faktör olsa da Ege'nin tek megayat marinasının yarımadada olması farkı yarattı. 'Alt tarafı marina' deyip geçmek hata olur. Turizmin fütüristlerinin dediği gibi geleceğin jet-set turizmi denizlerin üzerinde olacak.
DENİZÜSTÜ TURİZMİN REKOR YILI
Ekonomik krizle birlikte 'Avrupa'nın şımarık çocuğu' olmaktan kısmen vazgeçen, turizmde eksik oldukları marketing ve hizmet konularında uzmanlaşan Yunanistan'ın adaları bu yıl hiç olmadığı kadar popüler. Yıl sonunda açıklanacak rakamlarda İspanya'yı geride bırakamayacak olsalar da kayıtlara pek geçmeyen yat turizminde patlama oldu. E, komşuda pişer bize de düşer misali bu yatlar koy koy gezdikten sonra en konforlu, ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri marinalara yanaşır. Alışveriş markalarının yanı sıra Robert De Niro'nun 'Nobu'su, yaşayan son playboy Flavio Briattore'nin Billionaire'i ve 'carpaccio' mucidi Guiseppe Cipriani'nin 'Cipriani'si bu zengin tekne sahiplerini cezbediyor!
Yeni dünyanın jet-set'i olarak gösterilen Rus ve Arap milyonerlerin en sevdiği ve rahat ettiği ülke olmamız da Bodrum'u çok kısa sürede Monte Carlo'ya rakip yapacak.
NAOMİ'YE HEDİYE TATİL
Bodrum'un yurtdışında konuşulan bir diğer markası ise Maçakızı. Washington D.C'deki restoranıyla Amerikan senatosundan önemli isimleri ağırlayan hatta Bill Clinton'ın seçim kampanyalarında çalışan Sahir Erozan bu işin matematiğini çok iyi biliyor. Yurtiçi pazarı, bizim lifestyle yazarlarına oyuncak gibi verdiği 70 liralık lahmacun konusuyla oyalarken diğer taraftan dünya medyasında ilgi çekecek ünlü konuklar fırsatını kaçırmıyor. Detoks için Bodrum'u mesken tutan Kate Moss ve Naomi Campbell ikilisi tatil için geldikleri son seferlerinde Maçakızı'nda bedava tatil yapmışlar. Erozan'ın ekibi Campbell'ın yakın dostu olan Los Angeles'lı Türk kadın yapımcıya ulaşıp bu isimleri ağırlamak istediklerini iletince ikili çok mutlu olmuş.
DETOKSU BOZMAYIP KARPUZ YEDİ
İşin magazinine gelince ikili detoks programlarını çok bozmamış. Özellikle Naomi, bol bol karpuz tüketmiş. Bu güzel tatil fotoğrafları uluslararası medyada yer buldukça hem Maçakızı'nın hem de Bodrum'un reklamı afişlerdekinden daha etkili oldu!
YUNAN ADALARININ GİZLİ ÖZNESİYİZ
Bodrum'un olumlu etkisinden bahsederken gerçekten fahiş fiyatlarının genel turizmi olumsuz etkilediği bir gerçek. Yerli turist bile uçaktan iner inmez Bodrum'un kötü bir taklidi olan Kos'a nasıl gideriz diye düşünür oldu. Yunan Adaları'ndan tutkuyla bahseden dostlarınız böbürlenirken kurdukları ilk cümle '20 Euro'ya tıka basa yedik' tarzında oluyor. Neredeyse Bodrum'a bu yıl peydah olan 'kuver' parası kadar. Bir diğer övülen nokta ise adada Türkçe şarkılar çalınıp aynı mezeleri servis etmeleri. Yahu arkadaşlar siz Yunan Adaları'nı sevmiyorsunuz. Siz aslında oradaki 'outlet' Türkiye'yi seviyorsunuz. Bu durum herkes tarafından bilinse de itiraf etmek ne turizmcinin ne de tatilcinin işine geliyor. Fakat uzun vadede bunun farklı zararları olabilir. Herkes aklını başına almalı.
****
YENİ NESİL ŞEFLERİN AVUKADO TUTKUSU
Yeni nesil iyi eğitimli şefler gümbür gümbür gelirken dünyadaki trendleri de yemeklerine uydurmayı başarıyorlar. Bunların en başında ise tabak sunumları geliyor. Lezzet konusunda her daim takdir toplayan fakat sunumlarda kendini geliştiremeyen Bolu Mengen ekolüne alışanlar için gösterişsiz olsa da yenilebilir süslemeler şu sıralar çok moda. Bunun dışında New York'lu şeflerin olmazsa olmazı olan avokadolar bizim yerli şeflerin de başlangıç seçeneklerinde kendine yer buldu. Tamamen kendi reçeteleriyle oluşturdukları bu avokadolu lezzetlere bayılıyorum.
****
BALO YARDIMLARININ PABUCUNU DAMA ATAN KAMPANYA
ALS hastalığına dikkat çekmek için başlatılan "ice bucket challenge" her ne kadar hastalığın önemini küçümseyen sululukta bir etkinlik olsa da toplanılan yardım takdir edilesi. Çığ gibi büyüyen bu kampanya sosyal medya ve entertainment dünyasının gücünü bizleri bi'daha ispat etti. Bizdeki yardım adı altında yapılan baloların durumu ise içler acısı. Mutlaka Boğaz kenarındaki iki otelimizden birinde yapılan bu balolar sadece sosyetik isimlerin kendilerini göstermesi için yapılıyor. Davetiye parası haricinde içeride toplanan bağış rakamlarının komikliği mi, düzenlenen müzayedelerde satın alınan ürünlere ödeme yapılmadan kaçılması mı, bu güzel amacı kendi iş diyaloglarına çevirenler mi dersiniz! Artık dünya değişti. Bu yardım vakıfları da kendilerini yenileyip inovatif projeler geliştirmeli.
