Mutluluğun olmazsa olmazı ne istediğini bilmektir. Peki ya bunu bilmeyenler ne yapıyor? Geçtiğimiz günlerde Üniversite Medya Birliği ve Karabük Üniversitesi (KBÜ) iş birliğiyle düzenlenen KBÜ Mühendislik Fakültesi Kariyer Günleri etkinliğine konuşmacı olarak katıldım. Ve bu soruyu üniversite öğrencilerine sordum. Üniversitedeki toplam öğrenci sayısı 52 bin. Bunun üçte birini mühendislik öğrencileri oluşturuyor.
ÖĞRENCİ NASİHAT SEVMEZ
Öğrenciler kariyer günlerini genelde pek sevmez. Farklı mesleklerden iş sahibi kişiler sahneye çıkar, iş tecrübelerini anlatır ve öğrencilere tavsiyelerde bulunur. Herkesin istediği fakat kimsenin dinlemediği bir şey varsa o da nasihattir. Bunu öğrencilik yıllarımdan bildiğim için gençlere tavsiyeler vermek yerine; Edison'un, Einstein'ın ve Stephen King'in ilham verici başarı öykülerinden bahsettim. Çok ilgilerini çekti. Hemen sordular, 'Sizin hazırladığınız bir haber yayınlanmadı, ne yaparsınız?' diye. Anladım ki, gençlerde korku var. Bir kere olmadıysa, ikinci kez denemiyorlar. Onlara "Bin kere deneyin, bin kere yanılın ve bir şekilde kabul ettirmenin yollarını arayın" diye tavsiyede bulundum.
HERKES KENDİ İŞİNİ YAPSIN
Öğrencilere, "Birçoğunuz aileniz istediği için ya da puanınız tuttuğu için buradasınız, biliyorum" dedim. Bunun üzerine cesur ve tatlı bir kız öğrenci söz aldı. Açık yüreklilikle "Ben ailem istediği için bu bölümü okuyorum. Aslında mühendis olmak istemiyorum" dedi. "Ne yapacaksın peki?" diye sordum, "Bilmiyorum" dedi. "Ne istediğini bilmeyen öğrenci olmaz. Zaten iş dünyasında kadınlar giderek azalıyor; evde oturmayı mı tercih edeceksin?" dedim. Salonda bir alkış koptu, meğer çoğu da benimle aynı fikirdeymiş. Daha sonra Burak İnan isimli öğrenci, soru sormak için el kaldırdı. Dış görünüşü itibariyle sakin birine benzese de, içinde 'Herkes mezun olduğu bölümle ilgili işi yapsın' diye bir öfke varmış. Bana "Siz sanat okudum diyorsunuz, ne işiniz var gazetede?" diye ani bir çıkış yaptı. Çok hoşuma gitti; sakince "Ben sanatın en güzelini yapıyorum, yazıyorum. Pazar günleri bizim gazeteyi takip et, yedinci sanata dair güzel bilgiler paylaşıyorum" dedim. Tatmin olmadı ve "Doğru mu ama; sanattan para kazanamadığınız için başka işler yapıyorsunuz" dedi. Ben de cevap olarak "Hedeflerim arasında olan ve sevdiğim bir işten para kazanıyorum. Sana da sempati duyacağın, iyi maaşlı bir iş teklifi gelir, ona gidersin; herkesin kendi tercihi" dedim. Salonun en önündeki protokolden bir soru geldi. Soruyu soran kişi, "Bir şirketin işe alımlarda sorduğu bir soruyu yöneltmek istiyorum size" dedi. Sanırım Karabük'ten iş teklifi alıyorum diye düşündüm. Soru şuydu: "Bir mikserin içindesiniz, nasıl çıkarsınız?" Düşündüm ve "Ölürüm" dedim. "Olmaz, bu cevabı kabul etmiyoruz" dedi. Haydaa konuşmacı olarak geldik, sahnede sınav veriyoruz! Bir canlandırma yapmaya kalktım; şöyle atlasam, böyle atlasam dedim. Salondan kahkaha sesleri yükseldi. Sonra "Tamam, cevaplıyorum" dedim; "Atlıyorum mikserin içine, atladığım gibi de geri çıkıyorum. Mikser beni geri atar..." Beyefendi güldü ve cevabımı beğendiğini söyledi. Soruyu soran Dekan Yardımcısı Mehmet Özalp'mış, haberim yok!
TÜM ÜNİVERSİTE 'EŞKIYA'YI İZLİYOR
Söyleşinin ardından üniversitenin öğretim görevlileri, Mühendislik Kulübü Başkanı Ahmet Burak Tağman, Üniversite Medya Birliği üyeleri ve Dekan Yardımcısı Mehmet Özalp ile yemeğe gittik. Yemekte, "Karabük'te sosyal yaşam nasıl?" diye sordum. Öğrenciler de, öğretmenler de hep bir ağızdan "Hepimiz atv'de yayınlanan Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'ı izliyoruz" dediler. Sonra başladık dizide neler olacak dedikodusuna... Kısacası Karabük'te gençlerle, eğitmenlerle güzel bir gün geçirdik.