
Zenginlik gerçekten mutluluk getirir mi?
Çoğu insan için cevap "Evet" olabilir.
Ama hayatta yüksek bir başarı düzeyine ulaştıysanız,
mutluluğun anahtarının banka hesabında olmadığını da muhtemelen anlamışsınızdır.
Nitekim, Boston College'da yapılan geniş bir araştırma da aynı şeyi öne sürmüş.
Araştırmacılar,
servetleri 78 milyon doların üzerindeki başarılı ve nüfuzlu kişileri, zenginliğin hislerini nasıl şekillendirdiğini açıkca yazmaya davet etmiş.
Varlıklı olmanın getirdiği imkanlar ve rahatlıklar ortada... Ancak araştırmanın amacı; hayatları maddi olarak tamamen güvencede olan insanların çıkmazlarını daha iyi anlamak. Bu sayede parayı
'mutlu son' olarak görenlere bir bakış açısı vermek.
PARA ÇOK MUTLULUK YOK
Sonuçlar ilginç... Zenginlerin aşk, iş ve aile hayatlarında
endişe dolu, tatminsiz ve izolasyon hissi ile yaşadıkları ortaya çıkmış. Tüm imkanlarına rağmen,
hâlâ daha kendilerini maddi olarak güvende hissetmiyorlar.
Hatta bazıları o kadar hırslı ki, bankasında 1 milyar doları yoksa, kendini güvende hissetmiyormuş.
Komik değil mi? O seviyeyi korumak için
harcadıkları enerjiyi düşünün bir de...
Ben de stres idaresi eğitimlerimde, özellikle işadamlarında bu
'izole hissi' çok gözlemliyorum. Başarı, insanı daha da yalnızlaştıran güvensizliği besleyebiliyor. Bir anda etrafınızda daha çok insan oluşuveriyor ama bunların hepsi sizi gerçekten düşünen ve değer verenler değil...
Kimin gerçek, kimin gerçek olmadığı hakkında görüşünüz bulanmaya başlıyor.
Sürekli tetikte yaşayan, içte yalnız bir kişilik olup çıkmanız işten bile değil.
Araştırmada bir zenginin
"Bir şey alamayacağını düşünse, benimle anında ilişkisini kesecek çok kişi biliyorum" diye yazması da bu görüşü destekliyor zaten.
Hatırlarsanız geçen hafta, "Zor ve anlamı olan bir şeyi başarmak için çalışmak ve uğraşmak, insanı hayata bağlıyor" diye yazmıştım.
Boston College'ın araştırmasında da aynı sonuç çıkmış. Zevk
aldıkları bir işi yaparak zengin olanların, öz değerleri hakkındaki endişeleri daha az. Paraya çalışmadan sahip olanlar ise mutsuz olanlar.
Çocuklarının da nasıl bir yetişkin olacağı hakda korkuları var. Çocuklarına daha iyi bir eğitim verme rahatlıkları var ama para içinde büyüyen bir çocuğun dünyayı
gerçek olmayan bir gözle görmesinden ve amaçsız büyüyüp yıpratıcı alışkanlıklar edinmesinden korkuyorlar.
Ben bunu da üniversitedeki öğrencilerimden çok iyi biliyorum. Aileleri tarafindan paraya boğulan çocuklar,
genelde öğrenme istekleri en az ve gelecekleri ile en ilgisiz olanlar.
Her şeyi olan birisini, bir şey yaratmaya ve öğrenmeye nasıl motive edebilirsin ki? İşte o amaçsızlık daha sonra onları harcıyor.
HALİME ŞÜKREDİYORUM
Yani anlayacağınız, hayatının sonuna kadar çalışmama lüksü, düşündüğümüz anlamda bir lüks değil, daha çok külfet. Varlıklı bir arkadaşımın dediği gibi
"Para, belirli bir rakamdan sonra bir ilüzyon... Kaç defa aynı heyecanla pahalı bir restorana gidebilirsin ki?"
Bunları yazdıkça, kendi halime şükretmeye başladım. Bu hayatta en iyi şeylerin hâlâ satın alınamayanlar olduğuna inanan sayılı insanlardan biri olduğum için...