Ünal Aysal'ın Galatasaray başkanlığı döneminde kulüpte görev yapan Işıtan Gün işten ayrıldıktan sonra bir gün arkadaşından gelen telefonla Hollanda 2. Ligde mücadele eden ve maddi zorluklar yüzünden 2 hafta sonra batacak Hollanda ikinci lig ekibi Fortuna Sittard Kulübü'nü satın almaya karar verir. Sadece "Football Manager" oyununda gerçek olur diyeceğimiz bu hikayeyi olayın kahramanı Başkan Işıtan Gün, Fanatik'e anlattı.
"SATIN ALDIĞIMIZDA FORTUNA AMATÖRE GİDİYORDU"
Galatasaray'da Ünal Aysal döneminde yurt dışından bir kulüp alma fikri doğmuştu. Ama olmadı. Ben kulüpten ayrıldım. Bu fikir hep aklımın bir köşesindeydi. Hollanda'da yaşayan bir arkadaşım aradı. Fortuna Sittard'ın batmaya yakın olduğunu ve benim satın alabileceğimi söyledi. Takım ikinci ligin dibindeydi. Oradan da düşseydi amatöre gidiyordu. Biz de kulübün tüm şartlarını inceleyip satın alma kararı verdik. O sezon alt sıralarda tamamladık ama bir sonraki sezon Hollanda tarihinin en düşük bütçesi ve en genç kadrosu ile birinci lige yükseldik.
"BİZİM İÇİN MUCİZE DİYORLAR"
Bu bütçeyle birinci lige çıkmamız acayip bir yankı uyandırdı. Çünkü Hollanda'da 33 tane profesyonel futbol kulübü var. Yabancı yatırımcı olarak ilk başlarda bize çok sıcak yaklaşmadılar. Uzun süre bürokrasi ile uğraşmak zorunda kaldık. Ancak şampiyon olup birinci lige çıktıktan sonra Hollanda Futbol Federasyonu başkanı beni arayarak tebrik etti ve "İnanılmaz bir mucize yarattınız" dedi. Ayrıca belgeselimizi çektiler. Yakında yayınlanacak. Futbol tarihinin en iyi geri dönüşlerinden biri olarak bizi gösteriyorlar. Bu sezon başladı. Birinci ligde kesin düşme adayı olarak gösterildik. Biz öyle olmayacağını biliyorduk. Futbolda gerçi hiçbir şey belli olmaz ama bizim öyle bir endişemiz yok. Gayet iyi gidiyoruz şimdilik.
"KULÜBÜ TARAFTARLA BİRLİKTE YÖNETİYORUZ"
Çok aktif bir taraftar grubumuz var. Kulübümüzün yüzde 5 hissesi de taraftar grubumuza ait. İlk gittiğimiz gün hemen tanışmak istediler. Çünkü kafalarındaki imajla gördükleri aynı olmadı. Oturup konuştuk. Kulübün DNA'sı ile oynamayacağımızı söyledik. Her türlü karar sürecine onları dahil ettik. 2 yöneticimiz zaten taraftarın grubundan. Şimdi bize inandılar ve güvendiler. Biz de sözlerimizin arkasında durduk. Radikal değişiklikler yapmadık. Kulübün gelenek ve göreneklerini göz önünde tuttuk. Şampiyonluk yaşadıktan sonra da o bağlar daha da gelişti. Bize karşı inanılmaz sevgileri var.
"HOLLANDA FUTBOL ÜLKESİ"
Birinci lige çıktığımızda gelirlerimiz de arttı. Hollanda Ligi'nin yaklaşık 150 ülkede canlı yayını yapılıyor. Dünya'da en fazla oyuncu ihraç eden 3 ülke var. İlk sırada Brezilya, ikinci sırada Portekiz ve üçüncü sırada Hollanda var. Son 10 yılda ortalama yılda 80 milyon Euro'luk net futbolcu ihracatı var. Hollanda her yıl oyuncu satarak 80 milyon Euro para kazanıyor. Bu yıl muhtemelen o rakam 200 milyon Euro olacak. Çünkü futbolda rakamlar artık inanılmaz büyüdü. Bir de Hollanda'nın şöyle bir avantajı var. Ülkede İngilizce bilme oranı yüzde 98. İngiltere'ye uçak 40 dakika. Koşullar çok uygun. İngiltere'nin biraz arka bahçesi gibi. Açık ara en popüler spor futbol. Tamamen futbol ülkesi.
"BURADA BORÇLA KULÜP YÖNETİLMİYOR"
Herkesin atladığı bir konu var. Biz UEFA ülkesiyiz. UEFA'ya tabii 54 tane ülke var. Bunların lisans mevzuatı birbirlerine çok yakın. Uygulamada bütün farklılıklar oluyor. Hollanda'dan bahsedeyim. Federasyon bizim borçlanmamıza izin vermiyor. Bütçe olayı çok önemli. Bütçenizi sezon öncesi federasyona gönderiyorsunuz. Gelir gider kalemleri ciddi bir şekilde inceleniyor. Örneğin 10 bin kombine satacağım diyorsunuz. Onlar size "Geçen yıl 3 bin kombine sattınız. Bu yıl nasıl 10 bin kombine satacaksınız, en fazla 4 bin kombine satabilirsiniz" diyor. Bunların hepsi tek tek inceleniyor. Eğer gelir ve giderler arasında fark varsa kulüp başkanı ya da sahibinden teminat alıyorlar. Eksiklik çıkarsa başkan ya da kulübün sahibi bu farkı karşılamak zorunda. Bu kadar basit. Bunu yaptığınız zaman zaten kulüplerde dağ gibi borçlar birikmiyor. Aslında çözüm çok basit. Uygulama niyeti ve disiplin önemli…