Tunus'un kaderini çizecek 3 adam...
Yeni dönemde Tunus'un kaderini çizecek 3 kilit adam var. İlki hiç kuşku yok ki, uzun sürgün yıllarının ardından Tunus'a dönüşünde büyük kalabalıkların karşıladığı İslami hareketin lideri Raşid Gannuşi... İkincisi Gannuşi gibi yıllarca sürgünde kaldıktan sonra Ennahda'yla uzlaşarak Cumhurbaşkanı olan Liberal- Demokrat Marzuki. Ve üçüncüsü yine uzlaşma formulüyle Anayasayı hazırlayacak olan Meclis Başkanlığı koltuğuna oturan Laik-Demokrat Mustafa Bin Cafer... Bin Cafer'e Tunus siyaset dünyasının "Akil Adamı" diyorlar. Neden mi? Çünkü hayatı Tunus'un da yakın siyasi tarihinin bir aynası gibi de ondan. Bin Cafer, Atatürk devrimlerini model alarak modern Tunus'u yaratan Habib Burgiba döneminde siyasete atılıyor. Ancak daha sonra "Tek Adam" olan Burgiba'dan kopuyor ve demokrasi ve insan hakları kavgasına giriyor. Ardından da 23 yıl süren Bin Ali dönemindeki laik-demokrasi mücadelesini sürdürüyor. 70 yaşındaki Mustafa Bin Cafer, Tunus'tan kaçmıyor. Kavgasını demokrat sosyalist hareketin zirvesinde yürütüyor. Ama yıllar geçtikçe muhalefetin de aslında Bin Ali'nin oyuncağına döndüğünü görünce partisinden kopuyor. Ve 2009'da sandıkta devirmeye çalıştığı Bin Ali'nin yasaları son dakikada değiştirerek oynadığı kirli oyunlar yüzünden o da başaramıyor. Meclis Başkanı'yla Burgiba döneminden başlayarak adeta zaman tüneline girdik. Atatürk hayranı olan Burgiba'nın nerede hata yaptığını konuştuk. Bin Cafer'in hala yürekten bir Burgibacı olduğunu gördüm. Zaten saklamıyor da. Ama Burgiba'dan kopuşunu "Ben aynı zamanda da demokratım" diye açıkladı bana... Geleceğe ışık tutmak için mutlaka yakın tarihi de anlamak gerektiğine inanıyorum. Meclis Başkanı'yla söyleşimizde bu yüzden zaman tüneline girdim.
Mustafa Bin Cafer'le yıllardır Meclis olarak kullanılan 520 yıllık tarihi sarayda konuştuk. Aslanlı merdivenlerden çıkılarak girilen binanın çinilerle süslenmiş mermer sutunlu salonlarında, havuzlu avlularında ve eskisi gibi korunan Meclis Salonu'nunda hala Osmanlı Paşalarının izleri vardı. Söyleşimize Burgiba'nın modern Tunus'u yarattığı günlerden başladık.. "Burgiba Tunus'un gerçek lideriydi. Fransız işgalinden kurtardı ve modern Tunus'un temellerini attı" diye anlatmaya başladı Bin Cafer.. "Burgiba, Atatürk hayranıydı ve o da siyasetle dini ayırmak istedi" diye sürdürdü konuşmasını ama aradaki farkı şöyle anlattı:
"Burgiba, Atatürk'ün Türkiye için hedeflediğini, Kuran'ı yorumlatarak yapmak istedi. Yani farklı yöntem uyguladı. Bu yüzden bizde Kuran'ın yorumlanmasından kaynaklanan bazı kurallar var. Burgiba, Batı anlamında bir laiklik sistemine ulaşamadı. Ama Kuran'ı yorumlatıp sivil toplum için temel yasaları yani medeni kanunu yaptı."
BURGİBA HATA MI YAPTI?
Bin Cafer'ın da anlattığı gibi gerçekten de Tunus'un Türkiye'den farklı bir laiklik anlayışı var. Yasaları Avrupa'dan alınmış olsa da Anayasa'sında İslam'a atıf yapılıyor. Meclis Başkanı anlatmaya devam ederken araya girip "Burgiba, Anasaya laikliği getirmeyerek hata mı yaptı" diye sordum. Bin Cafer "Hayır bence Burgiba hata yapmadı. Laik sistemi getirmesi bile aslında mucizeydi" diye güldü ve devam etti: "Burgiba'nın arkasında ordu gücü yoktu. Gücünü devrimden sonraki karizmasından aldı. Reformları bağımsızlıktan bir yıl sonra yaptı. Bir yıl geciktirseydi başarılı olamazdı. Halk reformları kolay kabul etmedi ama o karizmasıyla uyguladı. Yaptığı reformları diğer Arap ülkeleri hala gerçekleştiremediler. " "Burgiba'ya bu kadar hayran olan bir siyasetçi nasıl yolunu ayırdı" derseniz. Tek bir nedeni var. Bin Cafer'in anlattıklarından birlikte okuyalım:
"Ben aslında Burgibistim ama aynı zamanda demokratım da! Hep özgürlükleri ve demokrasiyi savundum. 1971'de parti kongresine giderken halk demokrasi istiyordu. Burgiba'nın etrafını çeviren çıkarcılar engellediler. Burgiba'nın başlangıçta müthiş bir vizyonu vardı ama büyük bir çelişkiyle tarihin akışına karşı çıkıp 1975'te ömür boyu başkanlığı getirdi. Yani Cumhuriyeti getiren o oldu. Sonra monarşiyi getiren de. Kendisini halkın babası olarak görüyordu. Halk için neyin iyi olduğunu ben bilirim diyor, tarihi meşruiyeti olduğuna inanıyordu." Meclis Başkanı'na "Yani Tunus 40 yıl önce demokrasi trenini kaçırdı mı" diyorsunuz deyince gülerek devam etti:
"Tarihi olarak bu doğru. Tek Parti yönetimini savunmuyorum ama 1950'lerde bütün ülkelerin tek partiyle yönetildiğini de unutmayalım. Gerçi Tunus'ta demokrasi için alt yapı hazırdı ve rejim demokrasi isteyen halka cevap vermekten kaçınca halkla rejim arasında bölünme başladı ama yine de Tunus devrimini örnek yapan Burgiba döneminde atılan temeller oldu." Meclis Başkanı'na göre, devriminin başarısında Burgiba'nın reformları ve 1960'ta oluşmaya başlayan sivil toplumu büyük rol oynadı. Devrimde bütün kurumlar hiçbir şey olmamış gibi işledi. Bin Cafer, "Bazı parasal kayıplara ve ülkenin bazı yerlerindeki güvenlik sorunlarına rağmen Tunus'un bütün kurumları normal olarak çalıştı. Bir buçuk ay önce oluşan Meclis de gerçek demokratik parlamento gibi çalışmaya girdi. Demokrasi varmış gibi. Bütün dünya Tunus tecrübesini büyük bir hayranlıkla izliyor. Bütün dünya da Tunus'a şaşkınlıkla baktı. Bunu ülkenin temellerini atanlara müteşekkiriz" diyor. "Bin Ali'nin demokrasiye geçme şansı var mıydı" diye de sordum. Meclis Başkanı "Bin Ali'nin Burgiba'yı doktorların raporuyla devirirken aslında demokrasi" vaat ettiğini söylüyor ama sonra "Bin Ali büyük bir yalandı" diye konuşuyor..
DEVRİM SÜRPRİZ Mİ OLDU?
O günleri hatırlıyorum. Bin Ali'nin devrilip ayaklanmaların Arap dünyasına yayılması ilk başta büyük bir sürpriz oldu. Ama Mustafa Bin Cafer "Benim için sürpriz değildi" diyor. Nedenini ise şöyle anlatıyor:
"Batı halkın patlama noktasına geldiğini görmek istemedi. 2014'teki Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce ciddi şeylerin olmasını bekliyordum ama zamanlamasını kestiremiyordum. Halk için ölümle yaşam arasında fark kalmamıştı. Onurları çiğnenmişti. İşsizlik büyük boyutlardaydı. Umutları kalmamıştı. Bu yüzden devrim geri kalmış bölgelerden başladı. Ama avukatlar, artistler ve tüm sivil toplum ve sendikalar da devrime katılınca Bin Ali'den kurtulduk." G e l e l i m A r a p b a h a r ı - nı ABD'nin tetiklediği tezine... "Hayır. Amerikalılar devrimi başlatmadı" diyerek itiraz etti Meclis Başkanı. Ve ekledi: "Gerçi Bin Ali'yle Amerikalılar arasındaki ilişkiler pek sıcak değildi. 2004'te yeniden cumhurbaşkanı seçilmesinden pek hoşnut değildiler ama 11 Eylül'den sonra öncelikleri Arap dünyasında demokrasi değildi. Terörizmdi." Söyleşimize herkesin kafasındaki soruyla noktayı koydum: "Ennahda'nın zaferi Tunus'un Müslüman bir devlet olacağını mı gösteriyor?" "Hayır" dedi Meclis Başkanı "Neden" diye sorunca da "Mevcut seçmenlerin yüzde 52'si sandığa gitmedi de ondan. Bu nedenle Meclis, halkın gerçek siyasi görüşünü yansıtmıyor. Siyasette denge bir yıl sonra yapılacak seçimlerde kurulacak" diye ekledi. Ve söyleşimize son noktayı şöyle koydu: "Tunus toplumunun şimdiye kadarki kazanımları korunacak. Yeni Anayasa toplumun açıklığını yansıtacak. Sosyal kazanımlar kesinlikle korunacak. Bu Ennahda için de büyük sınav olacak."
YARIN: ENNAHDA LİDERLERİ DEMOKRASİYE NASIL BAKIYOR? ŞERİAT İÇİN NE DİYORLAR?