Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) Genel Sekreteri Angel Gurria, ''Türkiye, 2010 yılına girdiğimizde OECD genelindeki en kuvvetli ülke olarak karşımıza çıktı'' dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) 2010 Türkiye İnceleme Raporu'nun açıklanması dolayısıyla, OECD Genel Sekreteri Angel Gurria ile birlikte Başbakan Merkez binada basın toplantısı düzenledi.
Babacan, burada yaptığı konuşmada, iki yılda bir yayınlanan ülke inceleme raporlarının geniş analizler içerdiğini, bu raporların sadece Türkiye için değil toplam 40 ülke için düzenlendiğini söyledi.
Raporların objektif ve bilimsel analizler ve öneriler içerdiğini, bu nedenle bu raporlara önem verdiklerini ifade eden Babacan, önerilerden de bugüne kadar çok faydalandıklarını, bundan sonra da faydalanmaya devam edeceklerini belirtti.
Bir önceki Türkiye'ye ait ekonomik inceleme raporunun 2008 yılında açıklandığını anımsatan Babacan, 2010 raporunun sunuşunu OECD Genel Sekreteri Angel Gurria'nın yapacağını belirtti.
OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, Türkiye'nin küresel ekonomik krizden çok başarılı bir şekilde çıktığını, bunun tam ekonomik büyümeyi sağlamak, ekonomik sosyal refahı birleştirerek gelişme kaydetmek için altın bir fırsat olarak nitelendirilmesi gerektiğini söyledi.
Mayıs ayında yaptıkları projeksiyonlarda ülkelerin büyüme rakamlarının 4,4-5 civarında olmasını öngördüklerini anlatan Gurria, ama pek çok ülkenin bu yılın ikinci yarısında tahmin edilenden daha zayıf bir gelişme gösterdiğini kaydetti.
Ülkeleri ve bölgeleri çapraz analize tabii tuttuklarını ifade eden Gurria, bunun sonucunda Avrupa'da, Almanya ve Türkiye'nin sağlam kalacağını, ABD, Kanada ve Japonya'nın ekonomilerinde bir zayıflama gözleneceğini öngördüklerini bildirdi.
Gurria, OECD grubundaki pek çok ülkenin büyümesinin tahmin edilen kadar başarılı olamadığını ancak Türkiye'nin bir istisna olduğunu vurguladı.
Ekonomik kriz sürecinde dış talepte eşi benzeri görülmemiş bir düşüş yaşamasına rağmen Türkiye'nin çok iyi mücadele ettiğini ve bunun üstesinden geldiğini belirten Gurria, ''Türkiye çok etkileyici kriz yönetimi gerçekleştirdi. 2002 yılından sonra yapılan mali piyasalarla ilgili reformların bunda önemli katkısı oldu. Bunlar Türkiye'nin krizle başa çıkmasını sağladı'' dedi.
Türkiye'nin, makro ekonomik politikalarının son derece sağlam özellikler taşıdığını, finansal istikrarının güçlü olduğunu anlatan Gurria, şöyle konuştu:
''Türkiye'nin gelişimine dair uluslararası güven de tamdı. Türkiye yatırımcıların güvenini çekebildi ve muhafaza edebildi. Faiz oranlarının azaltılması, piyasaların likiditesinin muhafaza edilmesi, Merkez Bankasının otomatik istikrar sağlayıcı tedbirleri uygulamaya devam etmesi, son derece iyi ayarlanan istikrar paketleri Türkiye'ye güveni artırdı. Yani Türkiye son derece dinamik ve krizin ortaya koyduğu sorunlara iyi cevap verip çözüm bulabilen bir ülke olarak ortaya çıktı. Krizin etkilerinden mümkün olduğunca uzak durmayı başardı. Türkiye, 2010 yılına girdiğimizde OECD genelindeki en kuvvetli ülke olarak karşımıza çıktı.''
-ETKİLEYİCİ BİR BÜYÜME RAKAMI-
Türkiye'nin ilk 6 ay için yüzde 11 oranındaki büyümesinin son derece etkileyici olduğunu anlatan Gurria, ''Dünya genelinde son derece güçlü bir ekonomik performans göstergesi bu. Biz bu neticelerden hiç şaşırmadık gurur duyduk. Bizim yüzde 7 gibi bir öngörümüz vardı. Türkiye'de son derece olumlu bir tablo görüyoruz'' diye konuştu.
İşsizliğin büyük bir problem olduğunu anlatan Gurria, ''Ama Türkiye bu krizin yol açtığı iş kayıplarını gittikçe bertaraf etmeye başladı, hem tarım sektöründe hem de diğer sektörlerde istihdam yaratmaya başladı. Şimdi artık Türkiye'deki politika yapıcıların önündeki problem güçlü ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlamak. Bunu da halen kırılgan olan uluslararası piyasalar ortamında gerçekleştirmesi gerekiyor'' dedi.
Türkiye'nin makroekonomik hassasiyet alanlarını azaltabileceğini belirten Gurria, şöyle devam etti:
''Yani bir anlamda mali modernizasyonu tamamlayınız önerisiyle geliyoruz. Türkiye son derece güçlü kamu finansmanı çalışmasıyla ortaya çıktı ve kendini daha da güçlü kıldı. İşte bu başarısının üstüne inşa ederek çalışmalarına devam edebilir. Türkiye, kredilibilitesini ve güvenilirliğini daha da geliştirebilir ve risk algısını daha da azaltabilir. Çünkü Türkiye'nin risk algısı azaldığı anda bütün ekonomiye yayılan bir faydaya dönüşecektir bu. Türkiye ülke olarak risk algısını aşağıya çektiği andan itibaren Türkiye'de bulunan bütün şirketler, bütün sektörler bundan fayda sağlayacak, sermaye ve işletme maliyeti azalacak bu da ekonomiye dinamizm katacak.''
''TÜRKİYE, YATIRIMCILARIN CAZİBE ALANI OLMAYA DAHA FAZLA YAKLAŞIYOR"
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) Genel Sekreteri Angel Gurria, Türkiye'nin uluslararası piyasalarda risk primini düzenli olarak azalttığını, risk sermaye maliyetini düşürdüğünü belirterek, ''Türkiye, yatırımcıların cazibe alanı olmaya gittikçe daha fazla yaklaşan bir ülke durumuna geliyor'' dedi.
Gurria, OECD 2010 Türkiye İnceleme Raporu'nun açıklanması dolayısıyla, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile birlikte Başbakan Merkez binada basın toplantısı düzenledi.
Türkiye'nin uluslararası piyasalarda risk primini düzenli olarak azaltan ve risk sermaye maliyetini düşüren bir ülke olduğunu ifade eden Gurrie, ''Türkiye OECD ülkeleri içerisinde kredi derecelendirmesi kriz döneminde yükseltilmiş yegane ülkedir. Kriz döneminde diğer ülkelerimizin dereceleri düşürülmüştür. Yatırımcılar için bu son derece önemlidir'' diye konuştu.
Türkiye'nin risk verilerinin bir çok ülkeden daha iyi durumda olduğunu belirten Gurria, şöyle konuştu:
''Bir anlamda Türkiye, yatırımcıların cazibe alanı olmaya gittikçe daha fazla yaklaşan bir ülke. Kısa ve orta vadede artık ekonominin bel kemiğini oluşturan sağlam bir yapı sergilemiş vaziyette Türkiye ki gelecekte bunun artan bir şekilde devam edeceğini düşünüyoruz. Riski azalan bir ülkede, sermaye maliyeti azalan bir ülkede bulunan şirketlerin de diğer ülkelerdeki meslektaşları ve benzerleriyle daha rahat rekabet edebildiğini görüyoruz. Türkiye'nin makroekonomik hassasiyetleri üzerinde çalışılıyor olması, bundan sonra da bu çalışmaların devam ediyor olması çok çok önemli.''
Gurria, Türkiye'deki iş sektörünün verimlilik ve ürün kalitesini son yıllarda oldukça artırdığını, ancak bunun daha da artırılması gerektiğini kaydetti.
Kayıt dışı ekonomi alanında Türkiye'nin OECD ülkelerindeki ortalamadan çok daha iyisini yapabileceğini vurgulayan Gurria, iş geliştirmek için iş gücü piyasasının güçlenmesi ve maliyetlerin azaltılması için de pek çok alanda çalışmanın yapılabileceğini söyledi.
Türkiye'nin bölgesinde ve küresel ölçekte büyüyen ve artan bir rolünün bulunduğunu anlatan Gurria, şöyle devam etti:
''İyi ekonomik politikaları belirlemek sadece ne yapılması gerektiğini ortaya koymakta değil aynı zamanda bunları uygulayabilmek için gerekli siyasi iradeyi sergileyebilmekten geçmektedir. Biz buna siyasi ekonomik reformlar diyoruz. Türkiye'de gerçekleştirilen bütün reformları destekliyoruz, gelecekteki büyümesine de destek vereceğimizi söylüyoruz.
Tamamen öngörülebilir makroekonomik politikalar, daha düşük işgücü maliyeti, artan verimlilik, uluslararası rekabet edebilirliğin güçlendirilmesi, yüksek istihdam, daha yüksek kurumsal ve hane halkı geliri, daha fazla tasarruf, ekonomik göstergelerde daha az dengesizlik, arzu edilen temel hedeflerdir ve bunlara erişebilirsiniz. Bu hedeflere ulaşmanızda OECD her zaman yanınızda olacak.