Son yıllarda gündemden hiç düşmeyen bankacılar, Batı'da yeni bir tartışmanın konusu oldu. Şu sıralar Batı, uyuşturucu çeteleri, El Kaide gibi terör örgütlerinin kara paralarını bankacılık sistemine sokup İran gibi yasaklı ülkelerle iş yaptıkları ortaya çıkan bankalara para cezasının dışında bir yaptırım uygulanmamasını tartışıyor. Sorulan temel soru bankaların üst düzey yöneticilerinin neden normal vatandaş gibi yargılanmamadığı? Suça karışmış bankanın tepe yöneticilerinin yargılanmamasının altında "On binlerce insanı çalıştıran kurumları batırmamak" olduğu iddia ediliyor. Küresel krizin ortasında böyle bir adım atmaktan çekinildiği belirtiliyor. Buna örnek olarak 2002'deki muhasebe skandalları sonrası batan firmaların yarattığı işsizlik furyası gösteriliyor.
'Too big to jail'
2008 krizinin başladığı günden bu yana ağızlardan düşmeyen "too big to fail-batamayacak kadar büyük" cümlesi bir benzerini 'too big to jail-hapse atamayacak kadar büyük" olarak değiştirildi. Uzmanlar Adalet Bakanlığı'nı caydırıcı olmamakla suçluyor.
Adalet Bakanlığı utansın
Eski bir savcı olan ve Notre Dame Üniversitesi'nde ders veren Jimmy Gurule, "Adalet Bakanlığı utansın. Büyük uyuşturucu kartelleriyle iş yapmak nasıl bir adli soruşturma gerektirmez. Bu gerektirmezse ne gerektirir" dedi. ABD Senatörü Jeff Merkley'in de HSBC hakkında yaptığı "Bu kadar büyük ve finansal sistem için önemli bir bankada hiçbir banka çalışanı ve yöneticisi dava edilemez" açıklaması da krizin engelleyici rolünü yansıtıyor.
Üç yılda yedi banka ceza aldı
2009'dan bu yana yedi banka ABD yasalarına aykırı işlemleri nedeniyle para cezası aldı. HSBC 1.9 milyar dolar, Credit Suisse 536 milyon dolar, Barclays 298 milyon dolar, Lloyds 350 milyon dolar ceza ödedi. ING 619 milyon dolar, ABN Amro ise 500 million dolar ödedi.