2017'nin yurtdışı kaynaklı jeopolitik sorunlar, Avrupa'daki yoğun seçim takvimi ve Brexit sonrası gelişmeler gibi siyasi konular küresel ekonominin ve piyasaların seyri açısından belirsiz bir yıl olduğunu aktaran Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, gündemde "Buna karşılık, kamunun aldığı tedbirlerin etkisiyle Türkiye yılın üçüncü çeyreğinde kaydettiği yüzde 11.1'lik büyüme ile son altı yılın en yüksek büyüme oranına ulaştı. Nisan ayında yapılan referandumun ardından siyasi belirsizliklerin ortadan kalkmasının yanı sıra özellikle Kredi Garanti Fonu'nun (KGF) artan desteği sayesinde ticari kredilerde önemli oranda büyüme kaydedildi" dedi. KGF'nin yanı sıra konutlara yönelik KDV düzenlemesi ile tapu harçlarında yapılan indirimin önemine vurgu yapan Bali, "Beyaz eşya ve mobilya gibi dayanıklı tüketim mallarına yönelik ÖTV ve KDV'ye ilişkin düzenlemelerle iç talebi destekleyici önlemler sonucunda, hem bireysel hem de ticari krediler dikkat çeken bir gelişim gösterdi. Güçlü bilanço yapısı ve sermaye yeterliliği ile Türk bankacılık sektörü de 2023'e giden süreçte ekonomik kalkınmayı desteklemeye devam edecek" diye konuştu.
AKTİF BÜYÜKLÜK 346 MİLYAR TL
İş Bankası olarak küresel siyasi ve ekonomik konjonktürün getirdiği zorlukların devam ettiği bir dönemde büyümesine devam ettiklerinin altını çizen Bali, "2017'nin üçüncü çeyreği itibarıyla aktif büyüklüğümüzü 346.4 milyar TL'ye yükselttik. Kaynaklarımızı istihdam ve katma değer yaratan sektörlere tahsis etmeye özen gösteren bir banka olarak ekonomiye nakdi ve gayrinakdi krediler aracılığıyla verdiğimiz destek bu dönemde 304.8 milyar TL'ye ulaştı. Mevduat hacmimiz ise 194 milyar TL düzeyine çıktı. Eylül 2017 itibarıyla 2016 yılsonuna göre toplam mevduatta yüzde 9.4, toplam nakdi kredilerde yüzde 12.5 büyüme kaydederken, bireysel kredilerde yüzde 9.4, ticari kredilerde ise yüzde 13.6 oranında artış gerçekleştirdik" dedi. Yıl boyunca kredi hacmini sağlıklı bir biçimde büyütme hedefiyle hareket ettiklerini belirten Bali, "Bankamızın sorunlu kredilerinin toplam kredilere oranı, önceki dönemlerde olduğu gibi sektör ortalamasının altında seyretti ve eylül ayı itibarıyla yüzde 2.4 düzeyinde gerçekleşti. Sermaye yeterliliği rasyomuz da yüzde 17 ile yüksek düzeyini korudu. Türkiye'nin bütün büyük dönüşümlerine tanıklık etmiş, öncü bir banka olarak kuruluş misyonumuz çerçevesinde üreticinin, sanayicinin, tüccarın, esnafın, çiftçinin, hane halkının yanında olmaya, onlara destek vermeye devam edeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
DÖVİZDE AÇIK POZİSYON BULUNMUYOR
Sektörde sermaye yeterliliği BDDK'nın belirlediği yasal limitlerin oldukça üstünde ve yüzde 17'ler seviyesinde olduğunu belirten Bali, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tasfiye olunacak alacaklar oranı da bazı Avrupa ülkelerinde yüzde 10'lara yaklaşırken bizde yüzde 3 civarında düşük bir düzeyde seyrediyor. Sektörün dövizde de açık pozisyonu bulunmuyor. Bankacılık sektörü, güçlü bilanço yapısı, deneyimli insan kaynağı, teknolojik altyapısı, güvenilirliği ve yenilikçi tutumuyla ekonomik kalkınmanın temel yapıtaşlarından biri olmaya devam ediyor. Bu yapısı ile bankacılık sektörü çalkantılı dönemlerde dahi uluslararası piyasalarda kredilerini yenileyebiliyor, yeni kaynaklar temin edebiliyor."
KATMA DEĞER YARATAN PROJELERE DESTEK
İş Bankası olarak da 2023'e giden süreçte, reel sektöre olan desteklerini kesintisiz bir şekilde sürdüreceklerini vurgulayan Bali, "Bir asra yaklaşan tarihimiz boyunca olduğu gibi, bankacılıkta öncü ve lider rolümüzün sorumluluğuyla Türkiye ekonomisine katma değer yaratacak ve tüm yönleriyle uzun vadede fayda sağlayacak projelerin hayata geçirilmesi için finansman sağlamaya devam edeceğiz" dedi.
TÜRKİYE EKONOMİSİ SAĞLAM BİR ZEMİNE SAHİP
Ekonominin 2017'de güçlü bir büyüme performansı gösterdiğini belirten Bali, "Sağlam makroekonomik temellerimiz ve güçlü finansal sistemimiz de dalgalanmalara karşı bizleri koruyor. Türkiye'nin özellikle bütçe açığı ve kamunun borç stokunun milli gelire oranlarının Avrupa Birliği'nin belirlediği Maastricht kriterlerinin çok altında olması, gerektiğinde ekonomiyi canlandırmak için maliye politikalarını kullanabilme imkânı veriyor. 2008 global krizinde de bu imkandan istifade edilmiş, krizin etkileri azalınca yeniden mali disiplin sağlanmıştı. Nitekim içinde bulunduğumuz tablo, Türkiye ekonomisinin sağlam bir zemine sahip olduğunu, güçlü bankacılık sektörünün ve kamu bütçesinin ekonomi açısından önemli birer çıpa olduğunu bir kez daha teyit etti" diye konuştu.