Abdülhamit Han'ın 4. kuşaktan torunu Nurhan Osmanoğlu ile koku eksperi ve sosyolog Bihter Türkan Ergül'ün yaptığı arşiv araştırmalarında, Osmanlı padişahları hakkında ilginç bilgiler gün yüzüne çıktı. Osmanoğlu yaptığı açıklamada, Ergül ile yaptıkları ve aylar süren çalışmanın ardından Osmanlı padişahlarının bugüne kadar bilinmeyen bazı yönlerini ortaya çıkardıklarını söyledi. Nurhan Osmanoğlu, Osmanlı padişahlarının kullandıkları kokuları araştırırken, saraylarda kullanılan ilaçların ve sefere çıkılmadan önce yapılan hazırlıkların bilgisine de ulaştıklarını anlattı. Dedesi Abdülhamit Han'ın sabah kahvaltısında soğanlı yumurta yemeyi tercih ettiğini belirten Osmanoğlu, ''Yaptığımız koku araştırmasında farklı bilgilerin gün yüzüne çıkması, bizden sonraki nesillerin tarihi öğrenme, dedelerimizin neler yaptığını bilmesi adına önemli bir çalışma olacak. Çalışmalarımızın başındayız. Uzun yıllar sürecek bu çalışmalarda önemli arşiv kayıtlarına ulaşacağımıza eminim'' dedi. Osmanoğlu, padişahların hayatlarıyla ilgili bilgileri derlemelerinin çok güzel ve bir o kadar da dikkat çekici olduğunu vurguladı. Arşiv araştırmalarında bir veya iki kişinin değil, bütün aile fertlerinin destekleri olduğunu kaydeden Osmanoğlu, şöyle konuştu: ''Sadece dedelerimizin kullandığı kokuları gün yüzüne çıkarmadık, onların gündelik hayatta sağlıklı yaşamak için hastalıklara karşı nasıl bir tedavi yöntemi kullandıklarını da öğrenmiş olduk. Mesela dedemi görmedim. Onun sıcaklığını hissetmedim. Ama dedemin kokusu burnuma geliyor. Ben dördüncü kuşak torunu olarak bunun anlatılmaz bir heyecan olduğunu dile getirebilirim. Haremdeki cariyeler , kız kardeşler, yasemin ve çiçek kokuları kullanırmış. Bu kokular aynı zamanda sarayda depresyon ve sinir yatıştırıcı özelliği nedeniyle ilaç olarak da kullanılırmış. Baş ağrısı veya migreni olanlar ilaç olmadığı için genelde reyhanla şakaklarını ovarlarmış. Diş ağrıları, ağız yaraları ve ağız kokuları için karanfil yağı kullanırlarmış.'' Sefere çıkan askerlere küflü peynir 'Kanuni Sultan Süleyman'ın, kış aylarında sefere çıkarken askerlerine bağışıklık sistemlerinin kuvvetli olması için küflü peynir yedirdiği bilgisine ulaştık' diyen Osmanoğlu, küflü peynirin antiseptik özelliği olduğuna işaret etti. Osmanoğlu, Abdülhamit Han'ın sabah kahvaltısından önce mutlaka kahve içtiğini ifade ederek, 'Tüm Osmanlı padişahları, ramazan ayından bir hafta önce Eyüp Sultan Camisi'nin kubbelerini safran, gül ve amber sularıyla yıkatırmış. Bunu da sabah gün ağarırken, gün ışığının vurduğu kubbelerden etrafa güzel ve ferah kokular yayılması için yaparlarmış'' dedi. Yavuz Sultan Selim'in başlattığı bir geleneğe de dikkati çeken Osmanoğlu, 'Savaş sırasında hastalanmamaları için sefere çıkmadan önce Yeniçerilere mevlevihanenin sekizgen havuzunda toplanan yağmur suları içirilirmiş. Bu gelenek Yavuz ile başlatılmış' ifadelerini kullandı. Osmanoğlu, arşiv araştırmalarıyla ilgili şu bilgileri paylaştı: 'Sultan Abdülhamit Han'ın adı 'Ferhan' olan atı sefere çıkarken gül yağıyla tımar edilirmiş. Gül yağı hayvanlarda, özellikle atlarda kullanılınca kana karışıp atın daha enerjik olmasını sağlarmış. Saraya alınan cariyelerin bitlenmemesi için enselerine biberiye yağı sürülürmüş. Yakıcı bir özelliği olan bu yağ da yine saraylardaki tedavi yöntemlerinden biridir. Aynı zamanda ilaç olarak da kullanılıyormuş. 1. Ahmet, 4. Murat ve Kösem Sultan sabah çaylarına tarçın katarlarmış. Tarçın üşümeyi önlermiş. Ayrıca bazı padişahlar da sefere çıkarken vücutlarına tarçın yağı sürer, seferde de yine tarçınlı çay içerlermiş.'' ''Dedemin hatıraları beni duygulandırdı'' Dedesinin hayatını araştırırken zaman zaman duygulandığını, dedesine ait tarihi materyalleri görünce dokunmak istediğini aktaran Osmanoğlu, şöyle devam etti: ''Karşınızda size ait olan bir şey var ama ona dokunamıyorsunuz. Camın arkasından izliyorum ve sadece 'ne kadar hoşmuş' diyebiliyorum. Çok acı bir şey bu. Araştırma sırasında ilginç bir şeyle karşılaştım. Abdülhamit Han'ın eliyle yaptığı sedef işlemeli çok güzel bir sanduka gördüm. Üstüne tek tek işlenen o oymaların nasıl yapıldığını hayal ettim. Sandukanın etrafında durdum, gezdim, dolaştım. Sonra bir baktım, üzerine siyah kalemle bir numara kazınmış. Görevliye bu numaranın anlamını sordum. Görevli, 'Arşive kaldırılacak olanları numaralandırıyoruz' deyince, o anda ne diyeceğimi bilemedim. Sanki pazardan biri almış getirmiş o sandukayı. Nasıl kazımışlar o numarayı böyle bir tarihi eserin üzerine? Sanki o numarayı kalbimin üzerine kazımışlar gibi hissettim. Şu an farklı bilgiler de var, onları da netleştirmeye çalışıyoruz. Bakalım çalışma bitince hangi bilgilere ulaşacağız.'' Padişah kokuları tescillendi Saraylarda kullanılan kokuları Osmanoğlu ile birlikte araştıran koku eksperi ve sosyolog Bihter Türkan Ergül ise padişah kokularının tescillendiğini söyledi. Padişah kokuları araştırmasının tamamlanmasının ardından tescil için başvuru yaptıklarını ifade eden Ergül, ''Yapılan çalışmaların meyvesini almayı başardık. Padişah kokuları artık tescillendi. Nurhan Osmanoğlu ile yaptığımız koku arşiv çalışmalarından yola çıkarak bulduğumuz bilgilerin ışığında hazırlayacağımız kokuların tescillenmesi, yeni bir tarih sürecinin başlangıcı olacak. Yaptığımız arşiv araştırmasında padişah kokularının aynı zamanda tedavi yöntemlerinde de kullanıldığının ortaya çıkması, araştırmaları farklı bir alana çekti'' şeklinde konuştu. Padişahların unutulmaz sözleri Fatih Sultan Mehmet Baba, eğer padişah siz iseniz geliniz ve ordunun başına geçiniz. Yok, eğer padişah ben isem, size emrediyorum! Gelip ordunun başına geçiniz. Fatih Sultan Mehmet İmparatorunuza söyleyin, şimdiki Osmanlı padişahı öncekilere benzemez. Bizim gücümüzün ulaştığı yerlere, sizin imparatorunuzun hayalleri bile ulaşamaz. Fatih Sultan Mehmet Ey Konstantiniye, ya sen beni alırsın, ya ben seni alırım. Sultan IV. Murad Allah, peygamber korkusu bilmez alçaklar! Unutmayın ki, intikam gecikir ama asla yaşlanmaz! Kanuni Sultan Süleyman Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Yavuz Sultan Selim Devletleri yıkan tüm hatanın altında, nice gururun gafleti yatar. Yavuz Sultan Selim Şah İsmail'e Şahım sen herkesi sadık yar sanma. Sen herkesi dost mu sandın? Belki o, düşman olur. Sadık ol, belki o alemde komutan olur. Yar olur, düşman olur, komutan olur, sevgili olur. Sultan IV. Murad Bağdat'ı almaya çalışmak, Bağdat'ın kendinden daha mı güzeldi ne?! Sultan II. Abdülhamid Han Tarih değil, hatalar tekerrür ediyor! Sultan II. Abdülhamid Han avaş yalnız sınırlarda olmaz .Savaş bir milletin topyekün ateşe girmesidir. Eğer bu bütünlük sağlanmamışsa zafer tesadüfi, yenilgi kaderdir. Sultan II. Abdülhamid Han Bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir! Fatih Sultan Mehmet Yapmak istediğimi sakalımın bir teli bile bilseydi, sakalımın o telini hemen koparır ve yakardım... Yavuz Sultan Selim Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür. Yavuz Sultan Selim Bu dünya iki padişaha yetecek kadar büyük değildir. Fatih Sultan Mehmet Dünya devleti ebedi değildir. Fani cihanda hiç kimse de ölümsüz değildir. İnsanların dünyada nefesleri sayılıdır ve ölümsüzlük kapısı kapalıdır. Sultan II. Abdülhamid Han Beni evhamlı sanıyorlardı HAYIR! Ben sadece gafil değildim, o kadar. Kırk yıl şu devletlerin birbirine düşmesini bekledim. Onlar birbirlerine düştü, şimdi ben tahtta değilim. Sultan II. Abdülhamid Han Düşmanın kurtuluş reçetesi öldürmek içindir. Esaretin bir çeşidi de borçlandırmadır. Sultan II. Abdülhamid Han Millet birbirini kırıp geçireceğine bırakın beni öldürsün. İcabı halinde donanmayı kaybetmemek için canımı vermeye hazırım. Sultan II. Abdülhamid Han Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder. Yıldırım Bayezid Yenileceğinden korkan, daima yenilir. Yavuz Sultan Selim Kılıcımız parladıkça düşmanın gözü ondan ayrılıp bizi göremez. Ama Allah esirgesin, bir gün paslanır da yaltırıklanmazsa düşman bizi görmek değil, bir de tepeden bakar. Sarı Selim (II. Selim) Ayrılıktan sızlanmanın vaktinde acılı bülbülüz, ateş kesilir saba yeli gül bahçemizden geçse. Sultan III. Murad Han Uyan ey gözlerim gafletten uyan Uyan uykusu çok gözlerim uyan Azrail'in kastı canadır inan Uyan ey gözlerim gafletten uyan Uyan uykusu çok gözlerim uyan Seherde uyanırlar cümle kuşlar Dill-u dillerince tesbihe başlar Tevhid eyler dağlar, taşlar, ağaçlar Uyan ey gözlerim gafletten uyan Uyan uykusu çok gözlerim uyan Semâvâtın kapıların açarlar Mü'minlere rahmet suyun saçarlar Seherde kalkana hülle biçerler Uyan ey gözlerim gafletten uyan Uyan uykusu çok gözlerim uyan Bu dünya fanidir sakın aldanma Mağrur olup tac-u tahta dayanma Yedi iklim benim deyu güvenme Uyan ey gözlerim gafletten uyan Uyan uykusu çok gözlerim uyan Benim, murad kulun, suçumu affet Suçum bağışlayıp günahım ref'et Rasûl'ün sancağı dibinde haşret Uyan ey gözlerim gafletten uyan Uyan uykusu çok gözlerim uyan III. Mehmet Valide, biz Sultan oğlu sultanız, kullanmayacaksak Eyüp Sultan Camii'nde bu kılıcı niçin kuşandık? Kararımız karardır, sefere çıkacağız. Taht uğruna devleti feda etmeyiz. III. Mehmet Ceddimiz, devletimizin kurucusu Osman Gazi Hazretlerinden, büyük dedemiz Kanuni Sultan Süleyman'a kadar bütün padişahlar askerin önünde sefere çıkmışlardır. Dedemiz Sultan İkinci Selim'le (II. Selim) cennetmekan pederimiz Sultan Murad (III. Murat) bu usulü bozdular. Biz dahi, başlangıçta seferi paşalarımıza ısmarlamakla hataya düştük. Asker evlatlarımız bizi başlarında görmek isterler. Kararımız odur ki yakında sefere çıkacağız. Hazırlıklar tamamlansın. Küffara haddini bildirmeye gitmek gerekir. III. Ahmed Sancak-ı Şerifi sana, seni Yüce Allah'a emanet eyledim. Tatar Hanı'nın sayı ile amel eyle, onun sözünden dışarı çıkma! (Baltacı Mehmet Paşa'ya) II. Mustafa Bana ağırlık ve hazine lazım değil. Yerinde kuru ekmek yerim. Vücudumu din uğruna esirgemem. Her ne denli zahmet arzulanırsa, sabr-ü tahammül eylerim. Halka hizmet tamama ermeyince seferden dönmem. Elbette kendim giderim! II. Mustafa Zevk, sefa ve rahatı kendimize haram eylemişizdir. II. Ahmed Bak Paşa, sana devlet işlerini doğrulukla yapasın, harbe gidesin, dedim. Gitmedin. Hizmetinde bulunan çalışkan kulları yakasından tutup zorla dışarı atmak cesaretini gösterdin. Ağalara araba gönderdin, yeniçeriler ayaklandı dedin. Ben de zorba aradım. Meğer zorbaların başı senmişsin! Osman Gazi Oğlu Orhan Gazi'ye vasiyeti : Ey oğul! Her işten önce din işlerine dikkat et. Zira farizaya (farzlara) dikkat, din ve devletin güçlenmesine sebeptir. Din işlerini; dikkatli olmayan, itikadı bozuk ve doğru yoldan ayrılmaya yönelen, büyük günahlardan kaçınmayan, helala-harama dikkat etmeyen sefihlere ve ayrıca tecrübesiz kişilere bırakma, devlet idaresinde bu gibi kişilere iş verme!.. Osman Gazi Bir yeri elde tutmak, o yeri fethetmekten daha zordur. Orhan Gazi Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da, geciken adalet zulümdür. Orhan Gazi Oğlu Murat Gazi'ye vasiyeti : Oğul! Cennet mekân babam Osman Gazi Han bir avuç toprağı beylik yaptı. Biz Allah'ın izniyle beyliği sultanlığa çevirdik. Sen daha da büyüğünü yapacaksın! Osmanlı'ya iki kıta üzerine hükmetmek yetmez. Zira İ'la-yı kelimetullah (Allahü tealanın ismi şerifini yüceltmek, İslamiyet'i yaymak) azmi iki kıtaya sığmayacak yüce bir azimdir. II. Süleyman Emir Allah'ındır... Lâkin kulların hiç hatası yok mudur? Andımız olsun ki, Belgrad'ı düşman eline komayız. Velâkin orada kılıçtan geçirilen, katledilen binlerce Müslüman için ağlarız! Sultan IV. Murad Kılıç kınından çıkmadıkça it sürüsü dağılmaz. V. Mehmet Reşat Ben Osmanlı Padişahı, İslâm Halifesi, fakat her şeyden evvel Türk Hakanıyım. Yıldırım I. Bayezit Gidin, daha çok müttefik ve daha büyük ordularla karşıma çıkın ki, kazanacağım şan ve zafer de daha büyük olsun! VI. Mehmed Vahidettin Facialara kalkan olamadım ise de; siper sâika (paratoner) vazifesi gördüm... Bütün musibetleri üzerime çektim. Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Dinine, devletine, vatanıma ve milletine hıyanet edenlerin aziz Allah'ın kahreden kudretli gücüne hedef olması için yakarıyorum... Her tarafı istilâ eden inkılâb ve ihtiras içinde karşı koyma yahut başeğme imkânını bulamadım. Kamuoyuna sükûn ve durumda açıklık belirinceye kadar İstanbul'dan geçici olarak ayrılmaya karar verdim... Vekili olduğum şanı yüce peygamberin yaptığını yaptım, hicret ettim... Elbet birgün hak kuvvete üstün gelecek ve necîb milletimiz hakikatleri öğrenecektir... Biz her şey olabiliriz. Cahil, tecrübesiz, hatalı bir siyasete kapılmış olabilir ve zararlar da verebiliriz ama Osmanoğlu olarak nasıl vatan haini olabiliriz?