Çağdaş sanatçı Bubi'nin beş ayrı dönemine ait eserleri kapsayan 'Beş Dönem' adlı sergi 26, Ekim Salı günü Mustafa Kemal Merkezi'nde (MKM) ziyaretçilere açılacak ve 12 Aralık'a kadar devam edecek. Yüzden fazla eserin yer alacağı etkinlikten önce Bubi'yle üretim sürecini, sanat anlayışını ve hayata dair düşüncelerini konuştuk.
BEN İŞİN İŞÇİSİYİM: "Benim sanatım taşıyıcı değil. Yani herhangi bir fikrimi veya düşüncemi sanat yoluyla bir başkasına nakletmiyorum. Benim işlerim bir ayna değil. Ona baktığınız zaman beni okuyamazsınız. Ben daha çok kendimi unutup, kendimi kaybedip işin oluşumuna kendimi bırakmayı seviyorum. Ben işin işçisiyim. İş kendi kendini yapar, ben yardım ederim. Ben atölyeme girdiğim zaman konsantre olmaya çalışıyorum. Ben konsantre olduktan sonra iş kendi kendine ortaya çıkmaya başlıyor. Ben ona sadece katkıda bulunuyorum. Kendi kişiliğimi mümkün mertebe silmeye, yok etmeye çalışıyorum. Sanatçısının kimliğini yansıtan bir iş kimlikli bir iş değildir."
KENDİNİZDEN KURTULMALISINIZ: "Bence her sanat yapıtında sanatçı kendini yok etmeli. Her yapılan iş bir intihar denemesi olmalı. Kendinizden kurtulmanız lazım. Kendiniz gibi olmak tehlikeli bir şey. Kendiniz bırakmayı bileceksiniz. Örnekle açıklıyayım: Bir diskoda dans ediyorsunuz. Kendinizi kaptırdınız, müthiş bir şekilde rahatsınız. Ansızın sizi izleyen bir çift göz farkedersiniz. O andan itibaren hareketleriniz sertleşmeye başlar. Sanatta da böyledir, üzerinizdeki gözleri hissetmezseniz, özgürseniz - daha doğrusu kendinizden kurtulmuşsanız - inanılmaz işler ortaya çıkarırsınız. Hiçbir şey size kendinizi hatırlatmamalı."
GERÇEK DE DOĞAL DA ÇİRKİNDİR: "Ben hayatı yaşamaktan hep korkmuşumdur. Kendimi tutsak etmek için atölyeme girerim. Yalçın Sadak ve İlhan Berk bu işlerimi 'kafes' olarak nitelendirirdi. Bu benim hoşuma gitti. Ben gönüllü olarak kafese girenlerdenim. Dış dünyamın mikrobik havasına karşın atölyem beni sterilleştiriyor. Oyun oynamak benim üretim sürecime çok benziyor. Çocuklar da oyun oynarken kendini kaptırır ben de atölyemde kendimi kaptırıyorum. Hayal, gerçek ve yalan birbirine karışıyor. Gerçek her zaman bana çirkin gelmiştir. Doğal da öyle... Yaptığım işlerden de bir süre sonra sıkılıyorum. Sanat tarihçilerinin tanımlamasına göre ben 18 ayrı döneme ait işler yapıyormuşum. Bunun nedeni basit; sıkılıyorum! Can sıkıntısından bu, kendimi oyalama gayesinden. Bu sebeple bir işteki bir detay, diğer işin temeli oluyor."
HERKESİN AĞZINA BAL ÇALINDI: "Serginin girişinde 'Peşimden gelen yok olacak' yazıyor. Bu benim hiçlikle ilişkilendirdiğim bir şey. Bugüne kadar herkesin ağzına bal çalındı: 'Sana cenneti vaat ediyorum, Sana zenginlik vaat ediyorum' dendi. Ben de peşimden gelenlere hiçliği, yok olmayı vaat ediyorum. Yok olmak, evrensel bir bütüne kavuşmak demek. Aslında çok önemli bir şey vaat ediyorum ama bunun için kimliğini reddetmelisin."
ATIK MALZEME EKONOMİK: "Ben bütün malzemeleri sağdan soldan topluyorum ve atölyeme yığıyorum. Çok açık söylemek gerekirse benim atık malzemelere yönelmem sadece ekonomik nedenlerden dolayı oldu. Bunlar ucuz hatta bedava malzemeler. Benim atölyem için rahmetli Nahit Kabakçı çöp ev derdi."