Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Mizahı unuttuk.. Her taraf Öfke!..

Nisan'da "Şaka Günü" 1 Nisan'dır. 23 Nisan da Bayram Günü.. Ama sevgili Yaso, ikisini karıştırmış olmalı ki, hem bana, hem size bir Bayram Şakası yaptı..
Dün çıkan "Esas" yazımın yarısı onun bilgisayarında kaldığı için gazeteye girmedi. Ben de hem de bir tatil sabahı size anlamsız bir yazı sunmuş oldum.
Kusura bakmayın. Geçmişi geri getiremem. Ama size yazının tümünü yeniden sunabilirim. Onu yapıyorum ben de..

***
Yıllar önce.. Tatillerimi Köln ve Aachen'da geçiriyorum. Orada harika bir Türk gurubu var. Öğrenci olarak gelmişler, sonra kalmışlar.. Çok yakın iki kentteler ve her hafta sonu buluşuyorlar. Genelde Aachen'da.. Çünkü orası Hollanda ve Belçika'yla iç içe. Bu iki ülke de, diskoları, gece kulüpleriyle eğlencenin belini kırıyor.
Ben genelde Köln'de kalıyorum. Bir hafta sonunu daha Aachen'da geçirdik. Köln'e nurlar içinde yatsın genç yaşta kaybettiğimiz Mehmet Bari'nin evine bırakacak Taş Kafa Vural beni.. Onu da genç yaşta yitirdik.. Köln çevre yoluna girdik. Hemen ilerde sola saparsak, Mehmet'in evi yüz metre.. Ama oradan giriş yasak.. 2 kilometre falan gideceğiz. Giriş orası. Sonra 2 kilometre dönüş.. Sabahın dördü falan. Etrafta in cin yok.. Vural üşendi. Gitmedi, "Yasak"tan saptı.. Evin önüne geldik, park ediyoruz ki, gökten bir motosikletli polis düştü.
Niye orda trafik suçu işlenmiyor sanıyorsunuz?. Çünkü adamlar her zaman her yerde.. Görmeseniz bile ordalar, bir köşeden çıkıyorlar..
Polis asık suratla Vural'a yaklaştı..
"Biraz evvel yolun başındaydım. Girişte 'Sola dönülmez' işareti vardı, gördüm" dedi..
Vural anında cevap verdi..
"Ben dönerken de ordaydı. Ben de gördüm.."
Polis kahkahayı bastı.. "Sabah sabah güldürdün beni. Hadi yürü git" dedi... "Bir daha yapma sakın" diye tembihleyerek..
Hangi polis bu?. Alman Polisi düşünebiliyor musunuz?.
Düşünemeyenler için anlatayım.. Mehmet kardeşim beni Düsseldorf hava alanından aldı, Köln'e gidiyoruz, otobanda.. Hız limitinin en üstünde 120 ile gidiyoruz. Birden solumuzdan "Vınnn" diye bir şey geçti.. 120 ile gidiyoruz.. Adam solumuzdan vınlıyor.. En az 180 olmalı, derken, bir vınnn daha.. Bu defa polis arabası peşinde.. İkisi de gözden kayboldu.. Biz 15 dakika falan gittik ki, trafik kesilmiş.. Durduk.. Herkes inmiş. Biz de indik.. Yerler tuzla buz olmuş iki arabanın parçalarıyla dolu..
180'le kaçan arabanın önüne kırmış polis, 200'le gidip.. Yakalayacak ve durduracak ya..
İkisi polis 5 ölü var!.
İşte o Alman Polisi, Vural'ın şakasına güldü ve bizi bağışladı..
Mizah'ın gücü bu..
Sabah kahvemi içerken, Mevlüt Kardeşimi (Tezel) okuyorum.
"Nikah Memuru haklı" demiş başlıkta.. Hafta sonu okuduğumda beni deliye döndüren bir Nikah Memuru vardı. Bir masum ve hep yapılan şaka uğruna, gençlerin en mutlu gününü piç eden, hem de nasıl , hoşgörüsüz, neşesiz, mizahsız lanet bürokrat kafası..
Ezber bilinen klasik soruyu sormuş.. Gelin "Evet" diyecek ya.. "Hayır demek ne mümkün" demiş ve o lanet, o öfke dolu, o mutsuz, belki de gençlerin mutluluğunu kıskanan kafa "Bitti. 'Hayır' dedin, bu nikah bitti" demiş ve töreni iptal etmiş.
Şaşkın gelin şakasını anlatmaya kalkmış Lanet kafa "Hayır!.."
Aileler araya girmiş.. Lanet kafa "Hayır!.."
Polisler gelmiş rica etmişler.. Lanet kafa "Hayır!."
Ben okurken, "Pazartesi bunu yazarım. Oranın belediye başkanına da sorarım. 'O kafa hala Nikah Memuru mu' diye" dedim.
Baktım, Mevlüt, Nikah Memurunu savunuyor.. Neymiş. Görevini harfiyen yapmışmış..
Hem de gençlerin, hem de böyle mutlu bir günde, hem de hemen her nikah töreninde benzeri görülen minnacık şakasına tahammül etmemek, gençlerden minnacık bir hoşgörüyü esirgemek, haklı öyle mi Mevlüt?.
Ben nikah memuru olsam "Hayır, dedin öyle mi?. Ben de bu nikahı kıymıyorum o zaman" diye bağırır, ardından kahkahayı basar "Şimdi söyle bakalım" derdim.. "Evet mi hayır mı?."
Yani şakaya katılır, günü daha neşeli yapardım.
Niye en ufak şakayı bile kaldıramaz hale geldik, biz Nasrettin Hocaların, İncili Çavuşların, Bekri Mustafaların torunları..
Dünya mizahı bizden öğrendi. Biz mizahı unuttuk.
Bu yazıyı okuduğun gazetenin üçüncü sayfasını aç, Mevlüt.. Ben daha o sayfa hazır bile değilken yazıyorum. Çünkü her gün üçüncü sayfamız hiç yüzünden işlenmiş cinayetlerle dolu..
Hiç.. Hiç yüzünden birbirimizi öldürüyoruz..
Niye?. Öfke doluyuz da ondan.. Öfke şahane, sebep bahane.. Dan.. Dan.. Dan..
Niye?. Başta siyasetçilerimiz, sonra reyting için sadece şiddet, dehşet, kavga dövüş yaratacak polemik haberleri yayınlayan televizyonlarımız sayesinde, kafamızda öfkeden başka şey birikmiyor ki?.
O lanet bürokrat kafası da nasıl öfke doluydu ki, gençlerin en mutlu gününe insafsızca, acımasızca dinamit koydu!.
Yani?.
Yani Dünyanın en kolay ve de en keyifli işini yapan Nikah Memurunun kafasında bile terör var. Uzağa gitmek gereksiz!.
Nokta!.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA