Uzun vadeli büyüme planlarında en önemlisi yurt dışı gelirlerin artırılması diyorsunuz. En büyük pazarı da AB olarak işaret ediyorsunuz. İki sorum var... İhracat yollarının tıkalı olduğu bu dönemde uzun vadeli büyüme planları zarar görüyor mu? İkincisi, sürekli dillendirilen Doğu'ya (Körfez ve Asya) açılım bir kurtuluş mu?
İhracata ağırlık vermemiz sonuçlarımızdan da görülüyor. En büyük ihracatçılar listesinin ilk 5'inde 3 şirketimiz var; Tüpraş, Ford Otosan ve TOFAŞ... Bir de Arçelik var ama maalesef yurt içindeki fabrikaların satışları ihracat sayıldığı için 11'inci sırada. Türkiye'nin tek global şirketi olan Arçelik'in; Çin, Romanya ve Rusya'da fabrikaları var. Buralardan da satılsa bu kaynağın dönüş yeri yine Türkiye. Bu da 400 milyon dolar kadar bir ek kaynak anlamına geliyor ki yine sıralamada 3 kademe atlıyoruz. Doğu konusunda ise; biz ihracat destinasyonlarında Avrupa'yı hep kendimize hedef olarak seçtik. İstikrarlı bir düzende bu doğru. Çünkü lojistik kolay ve alım gücü yüksek bir bölge. Fakat dünya zaman zaman krizlerle karşı karşıya kalabiliyor. Kriz Avrupa ağırlıklı olursa ihracattaki ağırlığınızı kaybedebiliyorsunuz. Bu da sizin maliyetlerinizi etkileyebiliyor.
KRİZİ DAHA GELMEDEN SEZDİK
Kriz daha gelmeden önce sezdik ve algılamamızı değiştirip risk hesaplamalarımızı değiştirdik. İhracatın ağırlığı Avrupa'yken ihracatın halen büyüme trendini koruduğu Ortadoğu, Orta Asya'ya kaydırılması gündeme geldi. Arçelik örneğini verirsek; 100'den fazla ülkeye ihracat yapıyor ama ağırlığı Avrupa'ya. Dünyanın başka ülkelerine ihracatı artırmak şirketin bütününe katkı sağlayacak. Kriz bitse de bu fikir ve uygulama devam edecek.